TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç Başkanlığı'nda toplandı. Genel Kurul'da, 5 siyasi partinin ortak önergeleri ile kurulan, Hayvanların Haklarının Korunması ile Hayvanlara Eziyet ve Kötü Muamelelerin Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu raporu görüşüldü. İYİ Parti Grubu adına söz alan Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı, komisyon çalışmaları sonunda ortaya çıkan raporun, hayvanseverler adına umut verici bir gelişme olduğunu belirterek, 'Bu konuda ne kadar az bildiğimizi fark ettik. Hayvan hakları konusunda daha yeni başlıyoruz diyebiliriz. Hayvanların yaşam haklarının anayasal güvence altına alınmasını istiyoruz. Anayasa'da yapılacak düzenleme hayvanlara karşı uygulanan sistematik zulüm ve hak ihlallerinin engellenmesine önayak olmalıdır. Komisyon çalışmaları sırasında çok verimli bir ortam oluştu. Tüm partilerin milletvekilleri bir arada çalışarak bu raporu hazırladık. Bugüne kadar birlikte başaramadığımız ortak, konsensüs içinde yasa yapmayı bu sefer gerçekleştirmek boynumuzun borcu' dedi. Sıdalı, Komisyonda parti gözetmeksizin aynı fikirde tüm milletvekillerin birleştiğini, hazırlanacak olan kanun teklifinin de yine birlikte hazırlanmasını önerdi.
'HAYVAN HAKLARI KONUSUNDA AYNI GÖRÜŞTE BİRLEŞTİK'
MHP grubu adına söz alan İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu ise bütün parti gruplarının, siyasi düşüncelerindeki farka rağmen, hayvanlara eziyet ve kötü muamelenin toplumsal bir sorun haline geldiğini ve hayvanların korunması gereken hakları olduğunu tespitte aynı görüşe sahip olduklarını vurguladı. Kalyoncu, şunları kaydetti:
'Bu uzlaşma takdire değer görünse de aynı zamanda toplumumuzun üzücü derecede bir yozlaşmayla karşı karşıya kaldığı gerçeğini farkına varmamız açısından da önemlidir. Hayvanlara eziyet eden insanların daha yoğun ve acımasız şekilde insanlara da eziyet ettiğini kamuoyuna yansıyan haberlerden hepimiz biliyoruz. Çocuk ve kadınlara karşı uygulanan şiddet, istismar ve tecavüz vakaları, sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddet, trafikte çıkan tartışmanın kavga ve ölümle sonuçlanması gibi olaylar toplumsal olarak bir sükûnete ihtiyacımız olduğunu göstermektedir; dolayısıyla, bu cinnetten zarar gören sadece hayvanlar değildir. Hayvan hakları konusuna gelecek olursak, öncelikle, böyle bir sorunumuzun varlığına millet olarak şaşırmamız gerektiğini ifade etmeliyim. Çünkü biz toplum olarak ahırdaki ineğe, ata, karakaçana, kapıdaki karabaşa ve hemen dibimizdeki kediye adlar veren ve hatta gurbetten yazılan mektuplarda ailenin fertleri gibi hal ve hatırlarını soran insanlardık. Türk kültürüne baktığımızda, evcil hayvanların sadece ekonomik ve fonksiyonel değerleriyle değil, can taşıyan birer varlık olarak görüldüğüne şahit oluruz; hatta şehirlerde kuşların bakımına hizmet eden vakıflar kurmuş bir medeniyetin çocuklarıyız. Ağır kış şartlarında yaban hayvanlarına bile yem vermek için zahmetlere giren insanlarımızın varlığını da göz ardı edemeyiz. Bu ruhu toplumun geniş kesimlerinin hala koruduğunun farkındayız ve biz, o kültürün ve değerlerin sürdürücüsü Türk milletiyiz. Millî kültürümüzün temel motifi halini almış olan İslam inancı da tabiatla uyumlu yaşamayı ve ister evcil olsun ister yabani olsun bütün hayvanlara şefkat ve ihtimamla davranmayı gerektirmektedir.'
'YASALARDAN ÇOK ZİHNİYET ÖNEMLİ'
HDP Grubu adına söz alan Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ise, hayvan hakları konusunda yasalardan çok, zihniyetin önemli olduğuna dikkat çekerek, 'Bizim hayvanları koruma noktasında sağlam ve köklü bir zihniyet değişikliğine ihtiyacımız var. Aslında temel mesele şu: Biz insan olarak kendimizi bu ekosistemde, bu dünyada nerede konumlandırıyoruz? Eğer diğer canlıların da en az bizim kadar eşit yaşama hakkına sahip oldukları kanısında değilsek, eğer insan merkezli bir dünya tasavvuruna sahipsek, eğer her şeyin bizim için olduğunu ve her şey üzerinde sonsuz tasarruf hakkına sahip olduğumuzu düşünürsek değerli vekiller, hayvan hakları ilanihaye karşılanamaz, hayvan haklarına ilişkin yasal düzenlemeler yapılsa da zihniyet değişikliği söz konusu olmaz ama eğer insan dışındaki bütün canlıları da bizimle eşit yaşama hakkına sahip canlılar gibi görürsek yani aslında demokratik bir ilişki tesis edersek işte o zaman hayvan haklarını tanımak ve hayvan hakları noktasında ivedi adımlar atmak mümkün olur' ifadelerini kullandı.
'KANUN İÇİN BÜTÜN ŞARTLAR OLUŞTU'
CHP grubu adına söz alan Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, hazırlanan raporun önemine dikkat çekerek, şunları söyledi:
'Raporda hep birlikte yaşadık ve tecrübe ettik. Hayvanları korumak, hayvan hakları ihlallerinin ve hayvanlara karşı eziyetin araştırılması amacıyla kurulan bu Komisyon ilk toplantısını 8 Mayıs'ta gerçekleştirdi ve 8 Mayıs'tan itibaren toplam 12 toplantı ve 4 yerinde inceleme gerçekleştirdik. 12 toplantıda üniversitelerin temsilcileri olan bilim insanlarını çağırdık, ardından belediyeleri, ardından baroları ve hayvan hakları mücadelesi veren sivil toplum örgütlerini, federasyonları ve hayvan barınma evlerine sahip belediyeleri çağırdık, hepsini teker teker dinledik ve gerçekten sabırla, hep birlikte birbirimizden çok şeyler öğrendik ve elde ettiğimiz sonuçlarda da gerçekten çok fazla muhalefet şerhinin yer almadığı, aslında çok geniş anlamda bir hayvan hakları kanununun çıkarılmasını da 50 madde halinde madde madde sıraladık. Çok fazla bir şey yapmamıza gerek yok. Bir kanunu çıkarmak için yapılabilecek en geniş, sağlanabilecek en geniş konsensüsü Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu'nda sağladık. Bütün toplumun her bileşenini dinledik ve birlikte hem siyaseten hem STK'lar olarak hem yurttaşlar hem bilim insanları olarak bir araya geldik ve artık kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin ya da yeni bir kanun ihdası için gereken tüm şartlar oluşmuştur.'
AK Parti Grubu adına söz alan Hayvan Haklarını Araştırma Komisyon Başkanı Mustafa Yel de, komisyon çalışmaları sırasında görev alan milletvekillerine teşekkür etti. Komisyon çalışmaları hakkında da bilgi de veren Yel, ortaya çıkan raporun hazırlanacak olan yasa teklifine büyük katkılar sunacağını söyledi. Yel, 'Öncelikle, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun isminin 'Hayvan Hakları Kanunu' olarak değiştirilmesini talep ediyorlar ve biz de bunu Komisyon olarak gayet uygun gördüğümüzü ve raporumuza da bunu aldığımızı, bundan sonra yapılacak olan yasanın isminin de mutlaka 'Hayvan Hakları Kanunu' olarak değiştirilmesini ve hayvanların refahının gerçekten insanlar gibi canlı, duygusal varlıklar olduğunu düşünerek, 5199 sayılı Kanun'da bir 'mal ve eşya' olarak tanımlamasından uzaklaşarak bunun günümüze uygun halde, onların da duygusal birer varlık olduğunu gözeterek ve artık hukukun bir öznesi haline gelmesinin mutlaka zorunlu olduğunu düşünerek yolumuza devam etmek gerektiğini düşünüyoruz. Yine, özellikle bu 'mal ve eşya' olarak sayılmasından dolayı, Kabahatler Kanunu'na göre bir canlıya, bir hayvana zarar verildiği zaman hiç de caydırıcı olmayan idari yaptırımların, idari cezaların bugüne kadar sonuç alıcı olmadığını gördük ve o nedenle, hem sosyal medyada, görsel ve yazılı medyada ve günlük hayatımızda rastladığımız, vicdanlarımızı sızlatan, zaman zaman gerçekten ağladığımız veya gözyaşımızı içimize akıttığımız görüntülerin artık bundan sonra olmaması için elimizden gelen gayreti göstermek zorundayız.'