1 milyon kişi ceza hukuku sisteminde ve infaz sisteminde olduğu halde bir ’cezasızlık’ algısından bahsediliyor. Bir tarafta cezasızlık algısı, bir tarafta topluma kazandırma. Bu bir denge. Bu dengeyi de iyi korumak ve kollamak gerekiyor" dedi.

Denetimli Serbestlik 20’nci yıl Bölge Toplantıları’nın 2’ncisi İzmir’de başladı. Ege Üniversitesi’nde 2 gün sürecek olan etkinliğin açılış töreni Ege Üniversitesi MÖTBE Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Etkinliğe Adalet Bakanı Ramazan Can, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Kazım Arapoğlu, Ege Üniversitesi Rektörü Necdet Burak’ın yanı sıra adliye ve emniyet personelleri katıldı. Program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.

Açılış programında konuşan Adalet Bakan Yardımcısı Ramazan Can, cezaevinden tahliye olanların yüzde 40’ının yeniden suç işlediğine vurgu yaparak, bu sayının aşağı çekilmesi gerektiğini belirtti. Bakan Yardımcısı Can, "İnfaz rejiminde asıl amaç topluma kazandırmak, ıslah etmek, iyileştirmektir. Ancak buna rağmen bütün dünyada infaz sistemini atlattıktan sonra tahliye ve taburcu olduktan sonra suç işleyenlerin yüzde 40’lar civarı cezaevine geri dönüyor. Bir suç işledikten sonra suç işlemek daha da kolaylaşır. Bu eşik psikolojik bir eşik. Cezaevindeki şartlar, cezaevinde çıktıktan sonraki topluma kazandırmadaki problemler, toplumun bakışı, ötekileştirilmesi... Bütün bunları değerlendirdiğimizde dünya ortalamasının yüzde 40’ı, suç işlenmiş, ıslah olmamış, geri ceza almış. Bu sayı Türkiye’de de yaklaşık yüzde 45’ler civarında. Korkunç bir rakam. İnfaz rejiminin tüm sistemleri ele alması gerekir. Bu sadece Adalet Bakanlığı’nın tek başına yapabileceği bir iş değil. Ailenin, toplumun ve devletin hep beraber bu olaya el atması lazım" ifadelerini kullandı.

"Toplumun da bu manada belli bir bedel ödemesi gerekiyor"

Kişinin ıslah edilmesinin sadece kişinin değil toplumun da menfaatine olduğunun altını çizen Adalet Bakan Yardımcısı Ramazan Can, "Bugün 400 bin civarında tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde. Yaklaşık 600 bin civarında kişi de denetimli serbestliğe tabi. 1 milyon kişi şu an infaz hukuku sistemi içerisinde. Mayınlı bir arazide koşuyoruz.1 milyon kişi ceza hukuku sisteminde, infaz sisteminde olduğu halde bir ‘cezasızlık’ algısının da bahsediliyor. Bir tarafta cezasızlık algısı, bir tarafta topluma kazandırma. Bu bir denge. Bu dengeyi de iyi korumak ve kollamak gerekiyor. İstediğin kadar ceza evinde tut. Nereye kadar tutacağız? İnfaz hukukunun da belli şartları var. Zaten ceza ağır, infaz hukukunun şartları ağır. Dolayısıyla toplumu hazırlamamız lazım. Aramızda olduğu zaman bu kişiyi iyileştirmek, tedavi etmek, topluma kazandırmak, ıslah etmek sadece bu kişinin menfaatine uygun değil. Aynı zamanda toplumun menfaatine de uygun. Toplumun sağlıklı, huzurlu, güvenli bir şekilde hayatını idame ettirebilmesi için bu kişilerin de topluma uygun bir hale getirilmesi lazım. Dolayısıyla toplumun da bu manada belli bir bedel ödemesi gerekiyor. Bu kişilerin topluma kazandırılması, iyileştirilmesi çok kolay bir hadise değil. Çünkü suça temayül var. Dışarı çıktıktan sonra ekonomik, hadise var, psikolojik sorunlar var. Toplumda rehabilite durumları var" dedi.

"Cezaevlerinde şiddet, işkence yok. Şiddete sıfır tolerans var"

İnsan haklarına ve hukukun evrensellik ilkelerine bağlı olarak görev yaptıklarına vurgu yapan Can, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin infaz rejimini insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğünü esas alan, adalete ne kadar hedef alan bir uygulama olduğunu biliyorum. Bu manada da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir itibarı olarak görüyorum. Bugün cezaevlerinde şiddet, işkence yok. Şiddete sıfır tolerans var. İnfaz koruma hukukunda kişinin işlediği suç ne olursa olsun, biz işlediği suça bakmaksızın suçluyu da eşrefi mahlukat olarak değerlendirilip insan haklarına, hukukun evrensel ilkelerine saygılı bir şekilde yaklaşık 85 bin personelle beraber bunu sağlamaya gayret ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti itibarına, bizim yapmış olduğumuz görev; o itibarı Avrupa’da ve dünyada belli bir yere getirdi ve korudu. Gelişmiş devletlerin, modern devletlerin infaz hukukuna, insan haklarına yaraşır bir şekilde, hümanist algıya destek olur bir şekilde itibar edilmekte. Bizim infaz sistemimiz ise insan olarak görüyor ve ona göre davranıyor. Bu manada, Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok başarılı bir sınav vermiştir" diye konuştu.

Denetimli Serbestlik uygulamasına yönelik rakamlar paylaşıldı

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım da açılış törenin denetimli serbestlik uygulamasına yönelik rakamları katılımcılarla paylaştı. Yıldırım, "Hali hazırda 149 Denetimli Serbestlik Müdürlüğümüz’de 6 bin personelimizle hizmet veriyoruz. 6 bin personelimiz şu an itibariyle 448 bin hükümlünün takibini gerçekleştiriyor. Bu son derece önemli bir sayı. Bu kapsamda 20 yıl zarfında 8 milyon 300 bin denetimli serbestlik kararının infazı yerine getirildi. 3 milyon 500 bin iyileştirme faaliyeti gerçekleştirilirken bunların 1 milyon 450 bini bağımlılara yönelik oldu. Bugün dünyanın başına bela olan madde bağımlılığı meselesiyle ilgili denetimli serbestlik içinde güçlü bir mücadele var.1 milyon 424 bin hükümlüye kamu yararlı bir işte ücretsiz çalışma imkanı getirildi. 62 bin hükümlüye nakdi yardım yapıldı. 69 bin hükümlünün denetimli serbestlik üzerinden elektronik izlemeyle takibi yapıldı. Bu sayılar her geçen gün artıyor. Batı sistemleriyle karşılaştırdığımızda kısa bir zaman rağmen çok büyük sayıları infaz ettiğimizi görüyoruz" açıklamasında bulundu.

"Dönüm noktası olmuştur"

Açılış programında konuşan İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan, "2005 yılında ceza adalet sistemimize kazandırılan denetimli serbestlik uygulamaları; suç işleyen bireylerin topluma kazandırılması, toplumsal barışın ve huzurun tehsisi noktasında önemli bir dönüm noktası olmuştur. Aradan geçen süre içinde güçlü ve dinamik bir yapıya kavuşarak adalet sistemimizin temel unsurlarından olmuştur. Bugün bir araya gelmemizin amacı denetimli serbestlik sistemimizin tüm boyutlarını değerlendirmek, karşılaştığımız sorunları tespit etmek ve çözüm yollarını tartışarak geleceğe daha güçlü adımlarla yürümektir" diye konuştu.

Ege Üniversitesi Rektörü Necdet Budak ise katılımcıları Ege Üniversitesi’nde ağırlamaktan mutlu olduklarının altını çizip üniversite olarak adalet sistemine katkı sağlamak için işbirliklerine devam edeceklerini vurguladı.

Konuşmaların ardından çekilen aile fotoğrafıyla açılış töreni sona erdi. İki gün sürecek olan etkinlikte çeşitli sunumlar ve paneller düzenlenirken katılımcılar denetimli serbestlik ile ilgili bilgi alma ve tartışma fırsatı bulacak.

Kaynak: İHA