Adem Aleyhisselamdan beri herkes, şu veya bu şekilde tarafını belli etmiştir. Bunda şaşılacak bir şey yoktur. Bu iki yol, doğuyla batı gibidir. Sadece, hangi tarafa gideceğini kendisi tercih edecek. Ahrette iki yer var: Cennet ve Cehennem. Üçüncü yer yoktur.Nemrut'un, İbrahim Aleyhisselamı atmak için yaktığı büyük ateşe, bir karınca durmadan su taşırken evliya bir zat sorar;Bu getirdiğin suyla bu ateş söner mi? Bir damla su atıyorsun, tekrar gidip su getiriyorsun. Neden bu kadar yoruluyorsun?'
Karınca şöyle cevap verir;
'Ben de biliyorum, ama ben tarafımı belli ediyorum. Ben ateşi söndüren taraftayım.'
O zat, bir yılanın da devamlı ateşe üflediğini görür. Yılana da sorar; 'Sen ne yapıyorsun?' O da şu cevabı verir; 'Bu ateşi körüklüyorum ki; ateş alevlenip İbrahim'i hemen yaksın diye.'ani, o da tarafını belli ediyor. O halde insanlar iki tarafta. Biri ateşi söndüren, diğeri ateşi körükleyen… Herkes kendine bakacak, ateşi söndüren tarafta mı, körükleyen tarafta mı? Yani tarafını, rengini belli edecek. Renksizlik iyi değildir, başıboşluktur. Sürüden ayrılmış koyun, kurda kuşa yem olur.
Bir Mecusî, yani ateşe tapan, kendi din gayretiyle, insanlar için çok lüzumlu bir yere, güzel bir köprü yaptırır. Sultan Mahmud Gaznevî hazretleri bu köprüyü görünce, yaptıran kişiye dua etmek ister. Bunun üzerine yakınları, köprüyü yapanın Müslüman olmadığını söylerler. Sultan Mahmud Han bu kişiyi çağırtır, ona teşekkür edip der ki: 'Güzel ve faydalı bir hizmet yapmışsın. Gel, bir de Müslüman ol! Allah-ü telanın rızasını da kazan, ahretini de kurtar, Cennetlik ol!' Mecusî kabul etmez. Sultan, masrafının iki katını vererek köprüyü satın almak ister. Mecusî yine kabul etmez. Der ki: 'Ben bunu dinim için yaptım, parayla satmam! 'Batıl dini için bile, yaptığını parayla değişmez. Padişah, bedelini çok daha fazla vererek satın almakta ısrar eder. Mecusî yine kabul etmez. Zorla alacaklarını zanneder. 'Canımdan olurum da, köprüyü vermem!' diyerek köprüden kendisini aşağı atar.
Ferideddîn-i Genç-i Şeker hazretleri bunu anlatırken buyurur ki: 'Ey Müslüman! Sen din gayretini Mecusî'den mi öğreneceksin? O dini için canından oldu. Senin gayretin nerede?..'
Onun için bendenizin (b.a.k.) şahsı görüşü olarak ve yaşadığım geçmiş tecrübelerime de dayanarak; Diyorum ki, 'Ülkemiz son 12 yıldır her alanda kırık belini düzeltmiş, omurgası sağlamlaşmış ve Müslümanların yüzü gülmeye başlamıştır. Bu süre zarfından millet olarak başta özgürlükler ve ekonomik kalkınma olmak üzere her alanda önemli maddi ve manevi hürriyetlere kavuşmuştur. Artık dünyanın hayranlıkla izlediği ve itibarlı devletler arsında gördüğü Türkiye`nin 10 kusur yılda gerçekleştirdiği başta ekonomik güç ve dünyada söz sahibi olma başarıları tek parti iktidarı, vizyonu ve misyonu ve dik duruşu olan bir lider sayesinde gerçekleşmiştir. Bu önemli liderin ülkemiz ve milletimiz için gerçekleştirdiği bu tarihi devrim niteliğindeki başarılar dışarıdaki ve içerdeki iş birlikçi düşmanları 10 yıldır bir hayli rahatsız etmektedir. Artık bu başarılı yükselişi durdurmamız gerekir diyerek, entrikalarını içerideki işbirliklileriyle birlikte ortaya koyarak dünyanın son on yıldır gıpta ile izlediği ülkemizi karıştırmayı tekrar sahneye koymuşlardır. Şimdi birileri bu başarılı ve huzurlu yaşantımızı, kalkınmamızı, dayanışmamızı, iç huzurumuzu baltalamak, ülkemizde tekrar iktidar savaşları çıkarmak için kırlı oyunlarını hayata geçirmeye çalışıyorlar. Müslüman kardeşim aman çok dikkat edelim. Amacı belli olan bu oyuna alet olamayalım. Şimdi eskisinden daha çok, tek kalp, tek yürek ve tek cihet olalım. Bu oyuna gelmek isteyenleri ikna edelim ve sahiplenelim. Bu kırlı oyunlara alet olmalarına fırsat vermeyelim. Yoksa bundan sonra hiç birimizin başı musibetten kurtulamaz. Şimdi bir taraf olma zamanıdır. Şimdi tarafımızı tam olarak belli etmek ve orada çok sağlam durmak zamanıdır. Şimdi tüm İslam Aleminin ve halkımızın ekseri çoğunluğunun sevdiği ve büyük umutlar bağladığı, peşinden gittiği, örnek aldığı, büyük usta, manevi liderimiz ve gönül adamı Başbakanımız, liderimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan`ın dimdik yanında yer almak, çalışmalarına destek olmak, ona çok dua etmek ve sonuna kadar onunla birlikte olmaktır. Cumanız mübarek olsun. Dua ve selamlarımla...