Başta Rabia Naz Vatan olmak üzere şüpheli çocuk ölümlerinin araştırılması amacıyla kurulan komisyon, AK Parti Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu başkanlığında toplandı.
Toplantıda sunum yapan Gülhane Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Sait Özsoy, Türkiye nüfusunun 83 milyonu geçtiğini, bunun 20 milyona yakınının da 18 yaş altı çocuklar olduğunu, yüzde 28'i çocuk olan bir ülkede yaşadıklarını anımsattı.
Özsoy, Türkiye'de 2018'de gerçekleşen ölümlerin, kalp-damar rahatsızlıklarına, tümöre, solunum sistemi ve metabolizma hastalıklarına, yaralanma, zehirlenmelere bağlı ölümler olduğunu bildirdi.
TÜİK verilerine göre 2018'de toplam 421 bin ölümün 18 binden fazlasının doğal olmayan sebeplerden meydana geldiğini anlatan Özsoy, 2018'de doğal olmayan sebeplerle ölen 0-17 yaş arasındaki çocuk sayısının 2 bini geçtiğini kaydetti.
'9 yaşında sürücü koltuğunda ölü bulunan çocuklar'
Özsoy, trafik kazalarının da doğal olmayan sebeplerin başında geldiğini, istatistiklere göre kazalarda sürücü olarak ölen çocukların da bulunduğunu ifade etti. Özsoy, '18 yaşın altında, hatta 9 yaşında olmasına rağmen sürücü koltuğunda ölü bulunan çocuklarla da karşılaştım veriler arasında. Trafik kazalarında 9 yaşına kadar 674, 10-14 yaşında da 2 bin 400 sürücü olarak öldüğü tespit edilen vaka var.' dedi.
Çocuk istismarının, erişkin ya da herhangi bir büyük tarafından çocuğun fiziksel, duygusal, zihinsel ve cinsel gelişimini engelleyen, beden ve ruh sağlığına zarar veren, verme riski taşıyan, kaza dışı ve önlenebilir durumlar olduğunu ifade eden Özsoy, bunların başında da fiziksel, cinsel ve duygusal istismarın geldiğini kaydetti.
'Saatli bir bomba şeklinde'
Özsoy, en çok karşılaştıkları vakaların, bulması kolay olan fiziksel istismar olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
'Vücudunda bir iz bulma ihtimali yüksek. Ancak verilerde biz bunu çok buluyoruz diye bu çok olduğu anlamına gelmiyor. Fiziksel istismar çok bulunan bir olgu ancak duygusal istismar ve ihmal aslında en yüksek olan oranlara sahip istismar türleri. Çünkü bunları bulmak için o kişinin erişkin olup psikiyatrik bozukluğa ulaşıp, bunlara bağlı suçlara karışıp, geçmişe dönük öyküsünü dinlediğimizde bu kişilerin çocukken duygusal olarak istismar edilen kişiler olduğu ortaya çıkabiliyor. Yani saatli bir bomba şeklinde, belli bir sürece kadar bizim haberimiz bile olmuyor bu duygusal istismarlardan.'
Yaralanmayla gelen her çocuk vakasını, aile ya da başka personele söylemeseler de istismar olarak düşündüklerini bildiren Özsoy, bunu da derslerde anlattıklarını kaydetti.
Özsoy, anne babalarının olaya yönelik hikayelerinin bile doğru olmadığına dair çok fazla tecrübeleri bulunduğunu bildirdi.
Çocuğun büyüdüğü ortamın ve çevrenin, istismar konusunda riski değiştirdiğini kaydeden Özsoy, özellikle aile hekimlerinin tespit ettiği vakaların olduğu aileler ile eğitimsel, kültürel ve sosyo ekonomik düzeyi düşük ailelerin bilinçlendirilmesini ve takip edildiklerini farkına varmalarının sağlanmasını önerdi.
'Cenazelerin alınması için acele edilmemeli'
Özsoy, adli vakalarda olay yeri ekiplerinin ellerinden geleni yaptığına ancak polis ve jandarma olay yeri ekiplerinin elinde, yapmaları gereken şeylerle ilgili bir liste bulunması gerektiğine işaret etti.
Adli tıp uzmanlarının da bekleneni yapmaya çalıştığını vurgulayan Özsoy, bir vaka geldiğinde sonucun hemen beklendiğini kaydetti. Özsoy, adli tıp hekimlerine, uzmanlarına yeterli süre verilmesi gerektiğine işaret ederek, 'Hızlı cenaze töreni yapmaktan kaçınılması gerektiğini düşünüyorum.' dedi.
Vaka kendilerine gönderildiğinde, olay yeri verilerinin de ulaştırılması gerektiğini vurgulayan Özsoy, ayrıca teknik anlamda da iyileştirme yapılmasının önemli olduğunu bildirdi.
'Kurumlar arası koordinasyon'
Hacettepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Elif Özmert de alanda çalışan herkesin istismar ve ihmali fark edebilmesi, ailelerin en baştan eğitilmesi ve desteklenmesi gerektiğini vurguladı.
Sağlık kurumlarında çalışan her düzeydeki görevlinin, eğitim sisteminin, sosyal hizmetlerin, adli ve hukuki kurumların da bu doğrultuda sorumlulukları bulunduğunu vurgulayan Özmert, başarılı olabilmek için kurumlar arasında tam anlamıyla koordinasyon gerektiğini belirtti.
Toplantıda, Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü'nde öğretim üyesi olan adli tıp uzmanı Prof. Dr. Nergis Cantürk de alanıyla ilgili sunum yaptı.