Eskiden dedesi ile birlikte elle çay topladıklarını belirterek sözlerine başlayan İnce o dönemlerle ilgili olarak şunları ifade etti:

'Eskiden mutlaka bahçelerin bakımını yapardık; budama yapardık, lazcada 'poruş' olarak tabir edilen toprağı çapalayarak havalandırma işlemini yapardık. 70 li yıllarda çayı seçerdik ve memnunduk. Çayları ezmezdik, kasalarla taşırdık.'

İnce, günümüzde çay tarımına bakış açımızın nasıl olduğuna ilişkin soruya ise şöyle yanıt verdi:

'Bugün bakımı çiftçinin yapması gerekirken durum taşeron sisteme dönmüş durumda. Ben çayımı yarıcıya veriyorum, o da gidip Gürcü tutuyor. Çünkü parayı beğenmiyoruz. Halbuki dikkatlice değerlendirildiğinde çay fiyatı gayet iyidir. Türkiye'deki diğer tarım ürünlerini de biliyoruz. Bizim çayımız gibi ürün yoktur. Bu bize verilmiş bir nimettir. Ama kıymetini bilmiyoruz. Gün gelip çaylıklarımız Rusya'daki gibi ağaç olursa o zaman iş işten geçmiş olacak.'

Çayın bölgemizin hayat damarı olduğunu belirten İnce sözlerini şöyle sürdürdü:

'İş işten geçmeden hepimizin taşın altına elini sokması lazım. Özel sektörü, Çaykur'u, üreticisi ile hepimizin bu çaya iyi bakmamız lazım. Çünkü tüketici kaliteli çaya bakıyor. Çayımızın en büyük özelliği ilaç kullanılmaması ve kışın üzerine kar yağmasıdır. Fakat bunun haricinde kalite standardını tutturmada sorun yaşıyoruz. Selüloz oranı yüksek çıkıyor. Borsanın rakamlarına göre çayımızda yılda 60 bin ton çöp çıkıyor. Yani 180 milyon lirayı oduna veriyoruz. Devletin çaya verdiği fiyattan kimsenin sıkıntısı yok ama özel sektörün ucuz alma politikası müstahsilin en büyük sıkıntısı. Aslında özel sektör ucuz almakla kendine de zarar veriyor. Bir yerden de çayın değerini düşürüyor. Düşük alan insanlar da piyasada dengeyi bozuyor. Üreticilerin bir kere kendilerinin çay üreticisi olduğunu bilmesi gerekiyor. Ben bu bahçeden ekmek yiyorum diyerek bahçelerine iyi bakması lazım. Yedi sekiz ayda bir yanına giderek iki üç ayda bir kaç gün çalışılan tarım hiçbir yerde yok. Kaliteli çay üretmek için kaliteli ve değerinde çay almamız lazım. Bu sene biraz düzelme oldu bohça açmaya başladık. Çaykur Genel Müdür Vekili sayın Alim'den Allah razı olsun. Bu seneki uygulamaları müstahsili rahatlattı. İlk günlerde baya sıkıntı oldu her gün nasıl bahçeye gireceğiz diye ama sonrasında herkes alıştı. Düzen olmadığı yerde başarı olmaz. Hayde Çaya Bakalım kampanyasının geç kalınmış ama önemli bir kampanya olduğunu düşünüyorum. Pazar Ziraat Odası olarak elimizi taşın altına sokuyoruz ve her türlü desteği vermeye hazırız. Çay bizim hayatımız, eğer çay olmazsa hepimiz buralardan gitmek zorunda kalacağız. Bu düşüncelerle ben de elbette ki 'Hayde Çaya Bakalım' diyorum.'

Editör: Haber Merkezi