Türk Uyku Tıbbı Derneği Genel Başkanı Doç. Dr. Hikmet Fırat, uykunun aslında fizyolojik bir olay olduğunu söyledi. ve ekledi, Doç. Dr. Fırat, 'İnsanoğlunun doğumundan itibaren olan bir ihtiyaç. Yaşamımızın üçte biri uykuda geçiyor. Uyku olmadan yaşam söz konusu olamaz. Dolayısıyla böyle fizyolojik ve doğal bir olayın tabii ki sağlıklı olması gerekiyor' dedi.
Uyku eksikliğinin psikolojik etkileri de olduğunu ifade eden Doç. Dr. Hikmet Fırat, 'Bilimsel araştırmalarda gösterilmiş, uyku kalitesi iyi olmayan kişilerin özellikle depresyona yöneldikleri ve diğer psikolojik problemlerinin ortaya çıktığı bilimsel olarak da kanıtlandı' diye konuştu.
Fırat uyku bozukluğunun 84 türü olduğunu belirterek, 'Bu bozuklukları kabaca ikiye ayıracak olursak, uykusuzluk çekenler ve aşırı uyuyanlar diyebiliriz. Uykusuzluk çekenlerin sayısı hiç de azımsanmayacak bir miktardadır. Bunlar da yaş gruplarına göre değişkenlik gösterir ama uykusuzluk fizyolojik hadisenin dışında olması nedeniyle doğal bir durum değildir ve birçok hastalıkları da beraberinde getirir' dedi.
Uyku hijyeni denilen bir kurallar zinciri olduğuna işaret eden Doç. Dr. Hikmet Fırat, 'Burada uyku hijyeninden kastımız şu, birtakım önerilerimiz oluyor uyumakla ilgili. Bunlar çoğumuzun bildiği, akşam belirli saatlerden sonra yemek yememek ve yemekten üç dört saat sonra başka gıda tüketmemek uyku hijyeni açısından önemli. Yattığımız yerin önemi çok fazla, yatağın kalitesinden tutun, ısı derecesine kadar çok önemli. Gürültü derecesi de aynı şekilde uyku kalitesini etkileyen en önemli sebeplerden. Uyku hijyeninde en önemlisi tabii ki sabit saatlerde yatıp sabit saatlerde kalkmak' dedi.
Uyku hijyeni kurallarına uyulduğu takdirde uyku kalitesinin artacağını ifade eden Doç. Dr. Hikmet Fırat, 'Bunun için geç yatmamak çok önemli, yemek yiyip yatmamak çok önemli. Uykuya dalmakta güçlük çekiyorsanız muzlu süt ve benzeri içecekler tüketirseniz veya ılık bir duş alırsanız uyku kalitenizi artırabilirsiniz' dedi.
'PSİKOLOJİK YÜKÜ ATIYORUZ'
Uyku aslınsa bizim hayattan koptuğumuz bir zaman dilimi değil diyen Medipol Mega Üniversite Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. M. Emin Akkoyunlu ise 'Gün içinde yaşadığımız stresin, yorgunluğun bir şekilde gece telafi edilmesini sağlayan bir evre. Aynı zamanda gün içinde aldığımız kazanımların kalıcı hale gelmesini sağlayan evrelerden bir tanesi. Uyku kısa hafızayı, ön belleğimizin uzun belleğe atılmasını sağlıyor. Aynı zamanda gün içinde yaşadığımız travmaları uyuduğumuz zaman hafifletiyoruz, psikolojik yükünü atıyoruz' diye konuştu.
Doç Dr. Akkoyunlu, uykunun stresi ve psikolojik durumu toparladığını ve bilgi yükünü kayda aldığını belirterek, 'Bu nedenle hafıza üzerinde ne önemli işleve sahip olan şeylerden bir tanesi uyku. Çalışan kişiler ve özellikle öğrencilerde gece çalışmayı önermiyoruz, uykunun yapısının bozulmasının unutmaya neden olacağından dolayı' dedi.
Uykunun ikinci etkisinin vücudun yapısal döngüsünü sağlayacak enerjiyi sağlayacak olan depolamayı yaptığını belirten Akkoyunlu, 'Gün içerisinde salgılayamadığımız birçok hormonu gece salgılıyoruz. Bunun amacı hem yıpranmış bölgelerin temizlenmesi hem de vücudun yapılanmasının sağlanması. Mesela growth hormone (büyüme hormonu) gece daha fazla salgılanıyor' diye konuştu.
Gıda alımı yapıldığında enerjini bir kısmını depoladığımızı bir kısmını da günlük aktivitelerde kullandığımızı söyleyen Akkoyunlu, şöyle devam etti:
'Depolanan kısmın harekete geçmesi gece sağlanıyor, yine bu hormonların çalışmasıyla beraber o depolanan kısmın bir şekilde mobilize edilmesi gece kan şekerini ayarladığından dolayı gece yeme ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Gün içinde sekiz saat aç kalamazken geceleri kalabiliyoruz. Bu aynı zamanda normal fizyoloji ve kilonun korumaması için gerekenlerden bir tanesi. Bu nedenle uyku oldukça aktif ve dinamik bir süreç' dedi.
Akkoyunlu sağlıklı uyunmadığı durumda uykunun işlevini görmediğini ifade ederek, 'Yeterince hormon salgılanamıyor, bu yıpranmış bir beden, erken yaşlanma veya fonksiyonunu kaybetmiş bazı uzuvlar gibi sonuçlar doğuruyor.'
Led ışıkların güneşi simule ettiğini ve güneş gibi algılandığı için uykuyu geciktirdiğini ifade eden Akkoyunlu, 'Bu nedenle modern çağın en büyük etkilerinden biri uykunun zaman kaymasıdır. Normalde insanlar saat 9 ila 11 arasında uyurken, modern çağ insanı bu fazı biraz daha ileriye 12 ila 1 arasına kaydırmıştır, bunun karşılığında da uyanma zamanı da ileriye kaymıştır. Uyanma zamanının kaymadığı örneklerde ise uyku süresi kısalmış oluyor' dedi.
Akkoyunlu Led ekranlı televizyon ve telefonlara bakmanın uykunun gelmesini engellediğini ve FOMA (Fear of miing out- günceli kaçırma) korkusunun da uykuyu kaçırdığını söyledi ve ekledi, 'Bu da modern çağda sağlığımızı bozan en önemli etkenlerden bir tanesi' diye konuştu.