Prof. Dr. Sümer, yaptığı yazılı açıklamada, erişkin bir insanın günde ortalama 7-8 saat uyuduğunu ve ömrünün üçte birini uykuda geçirdiğini belirtti. Prof. Dr. Sümer, uykunun organizma için yemek, su, nefes alma gibi vazgeçilmez bir ihtiyaç ve çok önemli işlevleri olduğunu söyledi. Uykuya gereken önemin verilmediğini vurgulayan Prof. Dr. Sümer, uykunun gün içi aktiviteler ve harcanan enerji nedeniyle vücudun yorulması, geceleri de ışık, gürültü gibi dış uyaranların ortadan kalkması sonucunda başlayan ve sadece vücudu dinlendirmeye yönelik pasif bir süreç olarak düşünüldüğünü kaydetti. İnsanların hayatlarının bir döneminde uykusuzluk problemiyle karşılaştığını belirten Prof. Dr. Sümer, 'Her 100 kişiden en az beşi solunum problemleri nedeniyle uykusunu alamadan uyanmaktadır. Toplumun yüzde 40'ı horlamakta ve daha önemlisi horlamayı normal kabul etmektedir. Oysaki ne uykusuzluğun ne de aşırı uykululuğun nedenleri öne sürüldüğü kadar basit değildir. İyi bir tedavi için bu nedenlerin mutlaka sistematik olarak incelenmesi gerekir' dedi.
'YETERLİ UYKU SÜRESİ KİŞİDEN KİŞİYE DEĞİŞMEKTEDİR'
Uykunun vücudu dinlendirme ve ertesi güne hazırlama işlevlerinin dışında birçok farklı fonksiyonunun olduğunu kaydeden Prof. Dr. Mehmet Murat Sümer, 'Bunlardan bazıları; enerji tasarrufu, büyüme, hücrelerin yenilenmesi, organizmanın onarımı, hafıza, türe has özelliklerin öğrenilmesini sağlayan genetik hafızanın programlanması, yeni bilgilerin öğrenilmesi ve kalıcı hale getirilmesi olarak sıralanabilir. Yeterli uyku süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte genetik bir özellik olarak belirlenmektedir. İdeal uyku süresi ortalama 7-8 saat olarak bilinse de erişkinlerde bu süre 4-11 saat arasında değişmektedir. Ancak uyku süresinden öte kalitesi daha önemlidir. Kişinin sabah kalktığında kendini dinlenmiş ve dinç hissettiği, gün boyunca da dikkat eksikliği ve yorgunluk hissetmeden, işlevlerini aksatmaksızın yerine getirebildiği uyku süresi yeterlidir' diye konuştu.
'HASTA, GECE NORMAL UYUDUĞU HALDE HİÇ UYUMADIĞINI İDDİA EDEBİLİR'
Yaygın görülen uyku bozukluklarının başında uykusuzluk olarak bilinen 'insomni' rahatsızlığını olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sümer, şunları söyledi:
'Bu sorun azalmış veya kalitesiz gece uykusu dolayısıyla gün içinde yorgunluk, bitkinlik, bilişsel işlevlerde yetersizlik, dikkat eksikliği, aşırı sinirlilik ve diğer bazı psikolojik belirtilerle ortaya çıkar. Uyku algılama bozukluğu, hastanın subjektif uykusuzluk yakınmasının, uyku incelemesindeki objektif bulgularla uyumsuzluk gösterdiği durumlar için kullanılan bir terimdir. Hasta, gece normal uyuduğu halde hiç uyumadığını ya da çok az uyuduğunu iddia eder. Oldukça sık rastlanılan ancak hastadan yeterli bilgi alınmadığı takdirde kolayca atlanabilecek 'huzursuz bacak sendromu' da önemli bir insomni nedenidir. Hastalar bacaklarında, istirahat halindeyken ve özellikle yattıklarında iyice belirginleşen, iyi tanımlayamadıkları ancak son derecede rahatsız edici ve karşı konulamaz biçimde hareket ettirme ihtiyacı yaratan duyulardan yakınırlar. Yaygın görülen uyku bozukluklarından bir diğeri aşırı uykulu olma durumudur. 'Hipersomni' aşırı uyku ve uygun olmayan ortam ve zamanlarda uyku ihtiyacının ön planda olmasıdır. 'Narkolepsi-Katapleksi sendromu' ise, gün içinde ortalama 2-3 saat aralıklarla önlenemez uyku ataklarının ortaya çıktığı, bu ataklar dışında da kişinin kendini uykulu ya da yorgun hissedebildiği, hatta uyanıklık içine mikro uyku dediğimiz saniyelik uyku dönemlerinin karışabildiği, daha çok ergenlik ve genç erişkinlik çağlarında başlayan bir hastalıktır. Uyku bozukluklarının başka bir tetikleyicisi uyku apnesinin en önemli belirtileri horlama ve uyku sırasında belirli bir süre nefes alamamadır.'
Uyku problemi olan kişileri hasta uzman hekimler tarafından değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Sümer, 'Kesin teşhis ve hastalığın şiddetinin belirlenmesi amacıyla uyku bozuklukları merkezi ya da laboratuvarında 'polisomnografik tetkik' yapılması için yönlendirilmelidir. Uyku bozukluğu saptanan bireylerin doğru teşhis ve tedavi sonucunda kaliteli bir uyku süreci ile normal hayat standartlarını yakalaması kaçınılmazdır' dedi.
'15 DAKİKADA UYKUYA DALAMADIYSANIZ BAŞKA BİR ODAYA GİDİN'
Kaliteli bir uyku için bu önerilerde bulunan Prof. Dr. Sümer, şu bilgileri verdi:
'Her gün aynı saatte yatmaya ve ertesi gün aynı saatte uyanmaya çalışın. Gündüz vakti olabildiğince aydınlık ortamlarda bulunun. Mümkünse sabah çalışmaya başlamadan önce biraz yürüyüş yapın ya da işe yürüyerek gidin. Günlük yürüyüş süresi ortalama 45 dakikadan kısa olmasın. Aldığınız kahve, çay ve asitli içeceklerle aldığınız kafein miktarını kısıtlayın. Günde iki fincandan fazla çay ya da kahve içmeyin. Uykuya dalmakta veya sürdürmekte sorununuz varsa kafeini tamamen hayatınızdan çıkarın. Mümkün ise, sigarayı azaltın, uyku ile ilgili sorununuz varsa sigarayı tamamen bırakmaya çalışın. Alkol alımını kısıtlayın. Uyku ile ilgili sorununuz varsa alkollü içeceklerden tamamen uzaklaşın. Uykunuz gelirse gündüz vakti kısa süreli uyuyabilirsiniz ama gece uykusuzluk çekiyorsanız gündüz uykularından vazgeçin. Yatak odanızı uyuma ve cinsellik dışında kullanmayın. Varsa yatak odanızdan televizyonu çıkarın. Yatak odanızın ısı, ışık ve gürültü açısından sizi rahat ettirecek şartlarda olmasına dikkat edin. Uyumadan 1 saat önce günlük aktiviteyi bitirin. 15 dakika boyunca o gün yaşadığınız sıkıntıları, başarıları ve mutlulukları bir kağıda yazın sonra 45 dakika boyunca gevşemeye çalışın. Hafif şeyler okumak, klasik müzik dinlemek, ılık köpüklü bir banyo yapmak, 1 bardak ılık ballı süt içmek gibi uyarıcı olmayan şeyler yapın. Yatağa girdikten sonra yaklaşık 15 dakikalık sürede uykuya dalamadıysanız kalkın ve başka bir odaya gidin. Uykunuz gelinceye kadar gevşemeye çalışın, uykunuz gelince tekrar yatağa dönün.'