Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 2019 yılının son kabine toplantısının ardından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde basın toplantısı düzenledi. Kabine toplantısı hakkında bilgi veren Kalın, 2019 yılı ile ilgili genel bir değerlendirme yapıldığını, Milli Savunma, İçişleri ve Enerji Bakanlarının kabine sunumları olduğunu ifade etti.
'LİBYA'DA RUSYA'NIN BÜYÜK SORUMLULUĞU VAR'
Fırat'ın doğusunda ve İdlib'de yaşanan gelişmelerin gündeme geldiğini belirten Kalın, Moskova'ya giden Türk heyeti ile ilgili, 'Orada bize önümüzdeki 24 saat içerisinde, yani içinde bulunduğumuz saatlerde çatışmaların durdurulması, yani rejimin saldırılarının durdurulması konusunda bir çaba içerisinde olacaklarını ifade ettiler. Bu saldırıların bir an önce durmasını ve takvimi, çerçevesi belli yeni bir ateşkesin hayata geçirilmesini bekliyoruz. Bizim Rus tarafından da temel beklentimiz budur. Aksi halde hem İdlib Mutabakatı ihlal edilmiş olacak hem İdlib'de yeni bir insani kriz ortaya çıkacak, hem Türkiye'ye dönük yeni bir göç dalgası ortaya çıkacak. İdlib'deki sorun sadece Türkiye'nin sorunu değildir, aynı zamanda uluslararası toplumun sorunudur. Ama burada özellikle Rus tarafının daha büyük bir sorumluluğu olduğunu hatırlatmakta fayda görüyoruz' dedi.
Libya hükümetine karşı Hafter güçlerinin saldırılarının devam ettiğini hatırlatan Kalın, Ocak ayında BM çatısı altında yapılacak zirvede uluslararası toplumun Hafter'e çok net bir mesaj vermesi gerektiğini belirtti. Kalın, 'Hafter'in bu saldırılarını derhal durdurması gerekiyor. Aksi halde çok daha kanlı bir iç savaşın yaşanması kaçınılmaz hale gelecektir. Biz burada uluslararası toplumun da tanıdığı meşru hükümetin yanında yer almaya ve onlara gerekli desteği vermeye devam edeceğiz. Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi hesaba katmayan hiçbir planın hayata geçmesi mümkün değildir. Türkiye'yi dışarıda bırakarak barış huzur istikrar ortamının tesis edilemeyeceğini herkesin bilmesi gerekiyor. Türkiye'nin güvenliği Misak-ı Milli sınırlarının ötesinde başlar. Sahada ve masada güçlü olmak Türkiye açısından bir tercih değil, zorunluluktur' mesajını verdi.
'MECLİS'TE TEZKERE İLE İLGİLİ ÇALIŞMA YÜRÜTÜLÜYOR'
Açıklamalarının ardından soruları yanıtlayan Sözcü Kalın, Libya'ya asker gönderme tezkeresi konusunun TBMM gündemine gelmesi konusunda şunları söyledi:
'Tezkere meselesi Meclis'in uhdesinde olan bir konu. Meclis'in yetkilendirme yapması gerekiyor. Oradaki sıcak gelişmelere bağlı olarak böyle bir tezkere ihtiyacı doğabilir. Meclis de bununla ilgili bir çalışma yürütüyor. Tezkerenin içeriğiyle ilgili şu anda bir şey söylemem doğru olmaz. Bu Meclis'in yetkisinde, o ihtiyaçlara göre yapılan anlaşma çerçevesinde şekillenecek bir tezkere. Tabi biz prensip olarak meşru Libya hükümetinin ve Libya halkının yanında olmaya devam edeceğiz. Bunun gerektirdiği adımları atmaktan da sarfınazar etmeyiz, bu askeri eğitim şeklinde olabilir, siyasi destek şeklinde olabilir. Libya halkının barış huzur refahını sağlayacak gerekli adımlar neyse biz onları atma konusunda biz tabii ki Meclis ile de yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz.'
Kalın, ABD'deki Türkiye'ye yönelik yaptırım çalışmaları hakkındaki soruya, 'Merkezinde sadece Türkiye karşıtlığı olan bir yaklaşım görüyoruz. Bunun içinde S-400 var, F-35, Doğu Akdeniz var. Buraya baktığınız zaman artık meselenin S-400 meselesi olmadığı, konunun çok başka bir yere kaydırıldığı görülüyor. Kongredeki bu Türkiye karşıtı havanın Türk Amerikan ilişkilerine hiçbir faydasının olmadığını ifade etmek istiyoruz. Maalesef orada adeta bir duvar örülmüş, Türkiye karşıtlığı üzerinden Amerikan iç siyasetinde bir alan oluşmuş. Kongre'ye bir çağrım olacak. Yaptırım diliyle tehditlerle Türkiye'ye karşı bir tutum içinde olmalarının kimseye faydası olmaz. Türkiye'yi yaptırım diliyle tırnak içinde hizaya getirmek gibi bir beyhude çabanın içinde olmasınlar. Türkiye'yi bu tavırlarla yaptırımlarla tehditlerle korkutamayacaklarını bilmeleri gerekir. Türkiye inandığı temel milli meselelerinde kendi milli çıkarlarını korumak için gerekli bütün adımları atmaya devam edecektir' yanıtını verdi.
'DEĞERLİ KONUT VERGİSİ İLE İLGİLİ ÇALIŞMA BAŞLATILDI'
Kalın, bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Değerli Konut Vergisi' ile ilgili bir çalışma yapılması talimatı verdiğini belirterek, 'Değerli Konut Vergisi ile ilgili Sayın Cumhurbaşkanımızın bir değerlendirmesi oldu, bununla ilgili çeşitli kurumlardan da değerlendirmeler aldı kendileri ve bununla ilgili bir çalışma yapılması talimatını da verdiler. Önümüzdeki günlerde bir çalışma yapılacak. Bu konu ile ilgili 1 yıllık erteleme söz konusu olabilir ama yapılacak çalışma Cumhurbaşkanımıza arz edilecek. Gelen değerlendirmeleri, eleştirileri, çağrıları dikkate aldığımızı ifade etmek isteriz' bilgisini paylaştı.
Hafter'e destek verilmesinin Libya'daki sürece katkı sağlamadığını belirten Kalın, 'Rusya dahil olmak üzere Hafter'e bu askeri desteğin verilmesi oradaki sürece katkı sunmamaktadır. Bizim çabamız Libya'da çatışmaların durması, ateşkesin BM çatısı altında derhal ilan edilmesi, herkesin Nisan ayındaki pozisyonuna geri dönmesi ve siyasi müzakere yolunun bir an önce açılmasıdır' açıklamasını yaptı.
'ASGARİ ÜCRET KONUSU KABİNE TOPLANTISINDA GÜNDEME GELMEDİ'
Kalın, asgari ücret ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'bir jest yapabiliriz' açıklamasının hatırlatılması üzerine, 'Asgari ücret konusu Kabine toplantısında gündeme gelmedi. Çalışma Bakanımız bu konuda bir çalışma yapıyor. Bunu diğer kurumların ve ilgili tarafların bütün değerlendirmeleri alınmak suretiyle bir noktaya gelecek. Cumhurbaşkanımızın da bir değerlendirmesi tabi ki olacak. Burada jesti rakamın inmesi çıkmasından ziyade, herkesin taleplerini karşılayacak bir orta yolun bulunması şeklinde anlamak daha isabetli olur' dedi.
'KANAL İSTANBUL BELEDİYE DEĞİL, DEVLET PROJESİDİR'
Kanal İstanbul ile ilgili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun açıklamalarıyla ilgili soruya ise Kalın, şöyle yanıt verdi:
'Muhalefet partisi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi sanki kendi yetkilerindeymiş gibi 'biz bu projeyi yaptırmayız' diye bir tez ile ortaya çıktılar. Bu her şeyden önce devlet projesidir. Bu bir belediye projesi değil, siyasi parti projesi değil, muhalefet partisi projesi değil, bu bir devlet projesi. Bununla ilgili bütün projeler yapıldı, yapılmaya devam edecek. Bunun hukuki tarafı, ÇED raporu, bütün boyutları ile incelendi. Bunun yapılmasının İstanbul'un bundan sonraki geleceği ve gelişmesi açısından büyük katkı sağlayacağı görülüyor.'
Kalın, yetkinin tek taraflı olarak belediye başkanında olmadığını belirterek, Meclis'te bir yetkilendirme yapıldığını, Çevre Bakanlığı'nın bu konuda bir değerlendirmesi olacağını ve konuya hukuki anlamda bakılacağını söyledi.
'MONTRÖ'YÜ MÜLGA EDECEK BİR PROJE DEĞİL'
Kalın, 'İstanbul'da yapıldığı için tabi ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve diğer paydaşlar bu sürecin bar parçası olacaklar. Netice itibariyle Türkiye için bu yapılabilir bir projedir. 'Yaptırmayız' gibi yaklaşımlarla engellemeye çalışmak çok anlamlı gelmiyor. Geçişte de bu 'yaptırmayız, ettirmeyiz' tarzı yaklaşımların netice vermediğini gördük. Hele ki Cumhurbaşkanımızın bu konulardaki inancı ve kararlılığı söz konusu, çünkü bu projeye gerçekten inanıyor, biz de bunu objektif ve bilimsel olarak gördüğümüz için yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu süreç devam edecek, belli ki bu konu siyasi bir polemik meselesi olmaya devam edecek ama ben tekrar ifade edeyim, Kanal İstanbul projesi bir devlet projesidir, bir siyasi partinin ya da belediyenin projesi değildir. Montrö'yü tartışmaya açmayız. Kanal İstanbul bu anlaşma kapsamında yapılacak bir projedir. Montrö'yü mülga edecek, ortadan kaldıracak bir proje değildir' diye konuştu.
'GERÇEKLERİN ORTAYA ÇIKMASI KAMU YARARINA'
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile Sinan Aygün arasında yaşanan rüşvet tartışmasıyla ilgili soruyu da yanıtlayan Kalın, şunları söyledi:
'Bu konuyla ilgili İçişleri Bakanlığımız bir görevlendirme yaptı. Birtakım iddialar var, bütün gerçeklerin ortaya çıkması kamu yararınadır. Ne çıkacak göreceğiz. Prensip olarak geçmişte de belediye başkanları olsun, kamu görevlileri olsun biz hep şu ilke ile hareket ettik, kimse kanunun üzerinde değildir. Bir belediyede veya bir kamu kuruluşunda bu tür iddialar varsa, bunlarla ilgili İçişleri Bakanlığı ve savcılık harekete geçer ve geçmelidir. Geçmişte AK Parti belediyeleri ile de bu tür soruşturmalar yapılmıştır. Biz hiçbir zaman şu ya da bu parti arasında bir ayrım yapıp, kanun önünde bunlar eşittir, bunlar değildir gibi bir tutum içinde olmadık. Buradaki temel prensip kimse kamunun üzerinde değildir. Bizim açımızdan önemli olan bu iddiaların en kısa sürede aydınlatılması, bir ihlal varsa, bir suç varsa bunun gereğinin de yargı makamları tarafından yapılmasıdır.'