Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen '105'inci Dönem Kaymakamlık Kursu Kura Töreni'nde konuştu. Erdoğan, kaymakamların ilçelerde Cumhurbaşkanı adına görev yapan en yüksek devlet görevlisi olduğunun altını çizerek, 'Kaymakamlarımız bekar veya evli, şoförün yanına oturmalı, kamyonete erzak mı konulacak, kömür mü konulacak hepsini yüklemeli, ondan sonra da ev ev dolaşmalı, yani adeta bir Ömer gibi kapıyı çalmalı veya içeriden gelen sese kulak vermeli. 'Kim geldi' dendiğinde de, 'kaymakam' demeli. Kaim dedik ya; kaymakam ondan sonra da hemen kolileri veya kış mevsimiyse kömürü, odunu vesaire hemen oraya indirivermeli. Bununla orada siz Cumhurbaşkanının orada gören gözü, duyan kulağı, konuşan dili olmalısınız. Bunu yapacağınıza inanıyorum' dedi.
'VAKTİ SAATİ GELDİĞİNDE KAPILAR AÇILIR'
Dün Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu'nda Suriye'de uçuşa yasak bölge teklifinin gündeme geldiğini anımsatan Erdoğan, 'Biz bu teklifi Suriye'nin dört bir yanında yüz binlerce masun insan rejimin ve diğer güçlerin savaş uçaklarının bombardımanı altında can verirken gündeme getirmiştik. Oluk, oluk kanın aktığı o günlerde kimse bu teklife dönüp bakmamıştı. Şimdi Türkiye Suriye'yi terör örgütlerinden temizleyip, asıl sahiplerinin dönüşüne hazır hale getirirken birden bu tür konular akla geliyor. AB'nin sonu işte bu samimiyetsizliği ve ikiyüzlülüğü yüzünden gelecektir. Bu gidiş iyi değil. İşte Brexit, bunlar durup dururken olmadı. Bunun için Avrupa'dan yükselen ve buram buram riyakarlık kokan sözlerin bizim nezdimizde zerre kadar kıymeti yoktur. 'Kapıları açarız' dediğimiz zaman, tutuşuyorlar. Tutuşmayın, vakti saati gelince bu kapılar da açılır ha, açılır. Hadi bakalım yüz binleri bir de siz ağırlayın bu iş nasıl oluyormuş sizleri de bir görelim. Paranız var, güçlüsünüz ama Yunanistan'a 100-200 kişi denizden gidince hemen bizi telefonla arıyorsunuz. Burada 4 milyon var, 4 milyon. Buna sesiniz çıkmıyor' diye konuştu.
'KÜRT KARDEŞLERİMİZLE HERHANGİ BİR SORUNUMUZ YOK'
Türkiye'nin Suriye topraklarında gözü olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bizim Suriye'de de Türkiye'de de Kürt kardeşlerimizle herhangi bir sorunumuz yok. Bizim sorunumuz terör örgütlerinin ta kendisiyledir. Bakıyorsunuz batı yatıyor kalkıyor Kürtler aşağı, Kürtler yukarı. Bizim Kürt kardeşlerimizle bir işimiz yok. İşimiz, terör örgütleriyle. Hedefi saptırmayın. Böyle diyerek, terör örgütlerinin adını vermeyerek, 'Kürtler' dediğiniz zaman; Kürt kardeşlerimizi adeta teröristler olarak vasıflandırmış oluyorsunuz. Bu yanlış bir şey, bunu çözmemiz lazım. Biz İdris-i Bitlisi'den alınız, Selahattin Eyyubi'ye kadar Kürt kardeşlerimizle beraber bu bölgede barış için adımlar attık. Bugün de öyleyiz, yarın da öyle olacağız. Askeri seçeneği en son çare olarak başvurduk' diye konuştu.
'BÖYLE BİR ŞEY OLABİLİR Mİ?'
Devasa ülkelerin liderlerinin, terörist başlarıyla masaya oturarak, Suriye sorununu çözmeye kalktığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bu ne menem iştir. Böyle bir şey olabilir mi? Teröristi siz muhatap olarak karşınıza aldığınızda terörle mücadele olur mu? Bu uluslararası terörle mücadele toplantılarını niye yapıyoruz? Bunlara prim veriyorsunuz, bunları şımartıyorsunuz, bunları azdırıyorsunuz. Böyle yapa yapa zaten iş buraya geldi. Biz de diyoruz ki verilen sözlerin tutulmaması halinde, planlarımızı kendi imkanlarımızla hayata geçirmek zorunda kalacağımızı altını çize, çize ifade ediyoruz' dedi.
'KOLAY BİR BAŞARI OLMADI'
Barış Pınarı Harekatı'na başlarken; Amerika'nın, Rusya'nın, İran'ın ve Birleşmiş Milletler'in bilgilendirdiğini açıklayan Erdoğan, şöyle konuştu:
'Sonradan anlaşılıyor ki; kendilerinden izin almak yerine sadece bilgi vermemizden de bayağı rahatsız olmuşlar. Halbuki Türkiye'nin sınırları boyunca oluşturulmak istenen terör koridorunu yıkıp geçmek için kimseden izin almaya ihtiyaç yoktur. Bu kararlılığımızı sahada da gösterip, 120 kilometre genişlik ve 32 kilometre derinlikteki harekat bölgemizin üçte ikisine yakın bölümünü sadece 9 günde ele geçirdik. Şu ana kadar bölgede kontrolümüze geçen alan büyüklüğü 4 bin 220 kilometrekareye ulaştı. Elbette bu kolay bir başarı olmadı. Teröristlerin sınır şehirlerimize attıkları havanlar ve füzeler sebebiyle 20 sivil insanımız hayatını kaybetti, 184 vatandaşımız da yaralandı. Suriye tarafından yaşanan çatışmalarda 7 askerimizle, bizimle birlikte mücadeleye katılan Suriye Milli Ordusu'ndan 96 kardeşimiz de şehit oldu. Ayrıca 90 askerimiz ile 369 SMO mensubu kardeşimiz de yaralandı. Hani içeriden birileri konuşuyor ya, 'SMO ile ne işiniz var?' anladın mı şimdi ne işimiz olduğunu? Bak onlar benim Mehmedimi yalnız bırakmayanlar. Onlarla beraber o arazide göğüs göğüse savaşanlar. Onlar ne siyasetin dilini bilirler, ne arazinin dilini bilirler, sadece konuşurlar ve teröristlerin kayıpları da 795'i buldu.'
'BARIŞ PINARI HAREKATI'NI BAŞARIYA ULAŞTIRMIŞ OLDUK'
ABD ile yapılan müzakerenin ardından verilen arayı müteakiben, Amerika'dan tüm teröristlerin harekat bölgesinden çıktığının garantisini yazılı olarak aldıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Şimdi askerlerimiz ve SMO karış karış harekat alanını tarıyor, tuzakları etkisiz hale getiriyor. Bu arada karşımıza teröristler çıkarsa, onları tepelemek de en tabii hakkımızdır çünkü bu yazılı kayda girmiştir. Böylece Barış Pınarı Harekatı'nı başarıya ulaştırmış olduk. Resulayn ve Tel Abyad arasında güvenli hale getirdiğimiz bu alan, sınırlarımızı terörden arındırma planımızın ilk aşamasını oluşturuyor. Tabii bu Batı'ya doğru Tel Rıfat, aşağıda Münbiç, bunların hepsi bu planlamanın hepsinde var. Terör örgütünün ve Amerika'nın telaşla attığı adımlar, hareket bölgemizin dışında ama asıl planımızın içinde kalan bölgelerde karmaşık bir durumun ortaya çıkmasına yol açtı. Hareket alanımızın doğusundaki Kamışlı ile batısındaki Ayn El Arap bölgesi, hızla Rusya desteğindeki rejim güçlerinin kontrolüne bırakıldı. Aynı oyun Münbiç'te de oynandı. Bizim amacımız sınırlarımız boyunca terör örgütünden arındırılmış bir bölge oluşturmak olduğu için karşımızdaki bu yeni duruma göre yeni değerlendirmeler yaptık' açıklamasında bulundu.
'KENDİ HAREKET PLANIMIZI HAYATA GEÇİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ'
Soçi mutabakatına değinen Erdoğan, 'Terör örgütünün sınırlarımızdan tamamen uzaklaştırılması konusundaki uzlaşmayı içeren bu 10 maddelik mutabakatı da kamuoyuyla paylaştık. Buna göre; terör örgütü mensupları dün 12.00'de başlamak üzere 150 saat içinde tıpkı Barış Pınarı Harekatı bölgesinde olduğu gibi sınırlarımızın 30 kilometre dışına çıkarılarak buralardan uzaklaştırılacaktır. Bu 30 kilometrelik alanın ilk 10 kilometresi Kamışlı şehir merkezi hariç, Türkiye-Rusya ortak devriye bölgesi olacaktır. Belirlenen süre boyunca terör örgütü bölgeden tüm unsurlarıyla uzaklaştırılabilirse, bu mutabakat da başarıyla hayata geçirilmiş olacaktır. Şayet terör örgütü bu bölgelerden ülkemizi taciz etmeyi sürdürürse, biz kendi hareket planımızı buralarda hayata geçirmeye devam edeceğiz. Sonuçta Fırat'ın doğusundaki 480 kilometrekarelik alanın, 120 kilometre karesini şu anda doğrudan kendimiz kontrol ediyoruz. Kalan kısmını da Rusya ile birlikte durumu kontrol altında tutma kararı verdik. Her anlaşma gibi Rusya ile varılan mutabakat da, her iki tarafın ulaşabileceği asgari şartları içeriyor' dedi.
'ŞAM REJİMİNİ KİMSE TANIMAZ'
Türkiye'nin tavrının ABD ve Rusya ile varılan mutabakatın ardından değişmediğine dikkat çeken Erdoğan, 'Sınırlarımız boyunca ve Suriye toprakları içinde bölücü terör örgütünün ülkemizi tehdit eden bir hakimiyet alanı kurmasına izin vermeyeceğiz. Zaten böyle bir durum, herkesin üzerinde mutabık olduğu Suriye'nin toprak bütünlüğü ilkesine de aykırıdır. Güvenli hale getirilen yerlerde ülkemizden bir ile iki milyon mültecinin geri dönüşünü sağlayacağız. Bu proje için hemen temaslara başlıyoruz. Asıl çözümün Suriye'deki tüm kesimlerin katılımıyla oluşturulacak yeni anayasanın teşkilinden ve buna göre yapılacak özgür seçimlerle şekillenecek yeni yönetimin işbaşına gelmesinden geçtiğini biliyoruz. Bu ayın 30'unda Cenevre'de yapılacak buluşma çok büyük önem arz etmektedir. Gerek Astana'da, gerek Cenevre'de yürütülen görüşmelerin herkesin kabul edebileceği makul bir anlaşmayla sonuçlanması gerekiyor. Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin sağlanması ancak bu sürecin başarısıyla mümkündür. Aksi takdirde, ne Şam yönetimini kimse muhatap alır, ne de ülkedeki kaos sona erer' değerlendirmesinde bulundu.
'OYUNA GELMEYİZ'
ABD ve Rusya ile varılan mutabakatların amacına ulaşması için, PKK/YPG ve DEAŞ'ın Suriye'deki varlığının tamamen sona ermesine bağlı olduğuna dikkat çeken Erdoğan, bunun bütün muhataplara ifade edildiğinin altını çizerek, 'İster Amerika, ister Rusya, ister rejim, isterse bir başka güç olsun, terör örgütlerinden herhangi birini isim, bayrak veya üniforma değiştirerek yeniden karşımıza dikmeye kalkarlarsa biz bu oyuna gelmeyiz. Bu durumda hiç kimse kusura bakmasın, kendi bildiğimiz yolda ilerlemeye devam etmekten asla çekinmeyiz. Bu yolda ödeyeceğimiz bedelin büyüklüğünü de küçüklüğünü de asla hesap etmeyiz. Geçmişte bu oyun çok oynandı ama geldiğimiz noktada tüm dünya, PKK ile YPG'nin aynı örgüt olduğunu kabul etti. Yine DEAŞ'ı PKK/YPG'yi koruyup kollamanın bahanesi olarak görenler, bugün aslında her iki örgütün tıpkı bir madalyonun iki yüzü gibi aynı amaca hizmet ettiğini de gördü. Uluslararası toplumun bunca vakittir iki terör örgütünün anlaşmalı şekilde kurguladığı bir şantajın oyuncağı haline dönüşmüş olması maalesef acıdır. Hele hele koca devletlerin bu trajik oyunu ciddi ciddi sahiplenmeye kalkmaları çok daha acıdır' dedi.
'BEDELİNİ CANINIZ YANAR O ZAMAN ÖDERSİNİZ'
Türkiye'nin başlattığı Barış Pınarı Harekatı ile şantaj ve tiyatro sahnesinin yıkıldığını, hakikatlerin ortaya çıktığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
'Biz bu harekatla sadece kendi sınırlarımızı güvenlik altına almakla Suriyeli kardeşlerimizin önemli bir bölümüne ülkelerine geri dönüş imkanı sağlamakla kalmadık. Aynı zamanda bu harekatla pek çok devlete ve kesime, terör örgütlerinin kendileri soktuğu cendereden kurtulma şansını da verdik. Ülkemizi hedef alan öfke selinin sebeplerinden biri de bu gerçeğin ortaya çıkmasıdır. Çünkü Suriye'deki kaotik durum, uzunca süredir asıl niyetleri, projeleri gizlemenin örtüsü olarak kullanılıyordu. Özelikle Avrupalı ve Amerikalı politikacılardan rejime kadar pek çok kesim, kendi başarısızlıklarını, terör örgütünü perde yaparak gözlerden saklama yoluna gidiyordu. Şimdi gel gör ki bu teröristlere ev sahipliği yapan, ABD senatosunda, kongresindeki insanları görüyoruz. Ne zamandan beri siz teröristlerle bu kadar dost oldunuz? Buna nasıl bu şekilde el verirsiniz? Ama bunun bedelini öyle zaman gelir ki canınız yanar, o zaman ödersiniz.'