Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 3. Afrika Müslüman Dini Liderler Zirvesi'ne katıldı.

Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen zirveye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş katıldı.

'ÖZGÜRLÜĞÜ SİZE VE BİZE ÇOK GÖRÜYORLAR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantıda yaptığı konuşmasında, 'İstiyorlar ki Afrika halkları kendilerine bağımlı olmaya devam etsin. İstiyorlar ki Afrika'nın doğal kaynakları kıtayı değil batılı şirketleri, batılı devletleri zenginleştirsin. İstiyorlar ki Afrikalı çocuklar, daha ana kucağındaki bebekler açlık, fakirlik ve yoksulluğun kurbanı olsun. Afrika'nın ayağa kalkmasını, muazzam potansiyelini hayata geçirmesini, katının tamamında barışın hakim olmasını arzu etmiyorlar. Kendilerine, kendi vatandaşlarına hak gördüklerini, Afrika ve diğer coğrafyalar için lüks görüyorlar. Özgürlüğü size ve bize çok görüyorlar. Demokrasiyi size ve bize çok görüyorlar. Refah, huzur, ekonomik kalkınmayı size ve bize çok görüyorlar. Bunun için de etnik ve dini farklılıkların kışkırtılmasından darbelere, iç savaş tahrikinden yaptırımlara kadar ellerindeki her imkanı kullanıyorlar. Kıtanın tarihi birazda bundan dolayı yıkımların, soykırımların, çatışmanın tarihidir. 1994 yılında Ruanda soykırımında hangi sömürgeci devletin parmağı olduğunu herhalde sizler benden iyi biliyorsunuz. Batı dünyası ve BM, Ruanda'da tam üç ay boyunca 800 bin insanın vahşice öldürülmesini sadece seyretmiştir. Öyle ki Kagera nehri devasa bir kabristana dönüşmüş, sadece bir günde 60 bin insanın cesedi kıyıya vurmuştur. Barış Pınarı Harekatı'ndan dolayı bugün bize silah ambargosu uygulayanlar, o günlerde eli kanlı katilleri silah ve mühimmata boğmuştur' dedi.

'SÖMÜRGECİLİKLE LEKESİ VARDIR'

Erdoğan, 'Sahada devam eden vahşete rağmen batılı devletler soykırımcılara silah satışını durdurmayı akıllarından dahi geçirmiyor. Aynı şekilde Somali'nin senelerce iç savaşla boğuşmasının arka planında kimlerin menfaati olduğu malumunuzdur. Çok uzun yıllar kıtanın en uzun ülkelerinden biri olan Orta Afrika Cumhuriyetini karıştıranlar da yine aynı odaklardır. Libya'nın istikrara kavuşmaması için savaş baronlarını destekleyenlerin kimler olduğunu da gayet iyi biliyoruz. Kıtadaki birçok karışıklığın arkasından Batılı silah ve petrol şirketleri çıkıyor. Bugün bize hak, hukuk ve özgürlük dersi verenlerin neredeyse tamamının geçmişinde ya katliam ya işgal ya da sömürgecilikle lekesi vardır' dedi.

Erdoğan, William Churchill'in 'Bir damla petrol, bir damla kandan daha kıymetlidir' sözüne dikkat çekerek, 'Bu cümle tarihi bir itiraf olarak halen geçerli' diye konuştu.

'AFRİKALI KARDEŞLERİMİZİN HAKKINI, HUKUKUNU DA O DENLİ SAVUNUYORUZ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Ecdat yönettiği 22 milyon kilometrekarenin her karışında adaleti ve hakkaniyeti gözetti. Bunun için bizim binlerce yıllık tarihimizin hiçbir döneminde ırkçılık yoktur. Sömürgecilik yoktur. İşgal, zulüm, katliam yoktur. Ülke ve millet olarak hiçbir toplumun doğal kaynağı, alın teri, emeği ve kanı üzerinden refah devşirmenin peşinde koşmadık. Hiçbir insanı dilinden, renginden, inancından dolayı hor, hakir görmedik. emperyalistler gibi kıtaya altın, elmas, petrol penceresinden bakmadık. Tarih boyunca nereye gittiysek daima kazandırmak, kalkındırmak, ihya ve imar etmek için çalıştık. İşte bunun için bugün de Key Town'dan Sevakin adasına, Harar'dan Trablus'a kadar kıtanın neresine gitsek ata yadigarı camilerle, medreselerle, ilim ve irfan yuvalarıyla karşılaşıyoruz. Kıtanın hangi ülkesini ziyaret edersek edelim hem halk hem de devlet ricali özellikle samimi teveccüh gösteriyor. İnancımızdan, değerlerimizden ve kıtadaki bu eşsiz tarihimizden aldığımız ilhamla Türkiye olarak Afrika'da kapısı çalınmadık dost, yarası sarılmadık gönül, işbirliği yapılmadık devlet bırakmıyoruz. Uluslararası platformlarda kendimizinkini özellikle ne kadar önemsiyorsak özellikle Afrikalı kardeşlerimizin hakkını, hukukunu da o denli savunuyoruz' şeklinde konuştu.

'ASLA TASVİP ETMEDİK, ETMİYORUZ'

Erdoğan, 'Hiç kimsenin ötekileştirilmediği, haksızlığa uğramadığı, kazan-kazan esasında yürüyen farklı bir işbirliğinin mümkün olduğuna inanıyoruz. Özellikle kıta ülkelerine yönelik Batılı devletlerin sergilediği o mütekebbir, müdahaleci, nobran tavırları asla tasvip etmedik, etmiyoruz. Biz, resul olmadan önce içinde yaşadığı toplumda el-emin sıfatıyla tanınan bir peygamberin ümmetiyiz. Bunun için Resul-i Kibriya Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz, ümmetini tarif ederken, 'Müslüman Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Mümin ise insanların canları ve malları konusunda kendisinden emin olduğu kişidir' buyuruyor. Nitekim dinimiz İslam'ın çok kısa sürede farklı bölgelere yayılmasının gerisinde bu kutlu tavsiyeye sıkıca sarılan Müslümanların bilhassa da Müslüman tüccarların ve alimlerin çabaları vardır. Güzel ahlak ve müsamaha sahibi bu Müslümanlar, hayatlarıyla örnek olmuş, daima adaleti, hakkaniyeti gözetmiştir. Afrika'nın İslamlaşmasına bunlar öncülük etmişler, hatta Mozambik gibi kıtadaki kimi ülkelerin isim babası olmuşlardır' dedi.

ULUSLARARASI MEDYA

Erdoğan, '19. yüzyılın başında kıta nüfusunun sadece yüzde 7'si Hristiyan iken bugün bu oran yüzde 55'lere yaklaşıyor. Bir dönem nüfusunun yüzde 70-80'i Müslüman olan Doğu ve Batı Afrika'daki birçok ülkede Müslüman artık azınlık durumundadır. Bizler de gittiğimiz yerlerde adı Mustafa, Ahmet, Abdullah olan ancak İslam'la bağını koparmış pek çok insana ne yazık ki rastlıyoruz. Şüphesiz bu yürek dağlayıcı tablonun oluşmasında uzun yıllardır büyük güçlerin himayesinde yürütülen misyonerlik faaliyetlerinin çok ciddi etkisi vardır. Öyleyse görevimiz çok ağır. DEAŞ, Boko Haram, Eş-Şebab, FETÖ gibi terör örgütleri sebep oldukları kötülüklerle bu sürece katkı sunuyorlar. Uluslararası medya kuruluşları da yanlı, yanlış ve art niyetleri haberleriyle kamuoyunu İslam'dan soğutmaya çalışıyor. Yaşanan her menfur hadise sonrasında hemen 'İslami terör' ifadesinin piyasaya sürülmesinin altında yatan sebep budur. Kelime anlamı itibarıyla barış olan İslam'a terörü yüklemek en büyük hakarettir. Bunu kabul etmemiz mümkün değil çünkü İslam bir barış dinidir. Bu medya kuruluşlarından hiçbiri Yeni Zelanda'daki cami saldırısı için 'Hristiyan terörü', Arakan'daki vahşet için 'Budist terörü' ifadelerini kullanmamıştır. Avrupa'da Müslümanların ibadethanelerini, iş yerlerini hedef alan saldırılara da 'Neonazi terörü' denildiğini göremezsiniz. Biz bunun tesadüf olmadığını, arkasında bilinçli bir İslam düşmanlığının yattığını çok iyi biliyoruz' diye konuştu.

'BİZ KENDİMİZİ DÜZELTİRSEK'

Erdoğan, 'Ancak onlar ne yaparlarsa yapsın, İslam güneşinin balçıkla sıvanamayacağına tüm kalbimizle iman ediyoruz. Çünkü bu dinin sahibi alemleri Rabbi olan Allah'tır. Tabii bu bu hakikat bir Müslüman olarak bizi görevlerimizden azade kılmıyor. Her birimizin Kur'an ve sünnet rehberliğinde yeryüzünde hakkın, adaletin, barış ve huzurun hakim olması için mücadele etmesi gerekiyor. Biz kendimizi düzeltirsek, bir Müslümana yakışır şekilde hayatımızı idame ettirirsek, Rabbimiz de nusretiyle bize yardımcı olacaktır' dedi.

'ARAMIZDA ÇİZİLEN YAPAY SINIRLAR BİZİM UFKUMUZU BELİRLEYEMEZ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Emperyalistlerin bizi Şii-Sünni, siyah-beyaz, Türk-Kürt, Arap-Farisi diye bölmesine müsaade etmeyeceğiz. Biz birbirimizi etnik kimliğinden, kabilesinden, ırkından dolayı değil, sadece ve sadece Allah için, Allah'ın rızası için seveceğiz. Müslümanlar olarak ümmet bilincini, kardeşlik ahlakı ve hukukunu daima gözeteceğiz. Aramızda çizilen yapay sınırlar bizim ufkumuzu belirleyemez. Ufkumuz, ülkelerimizden hareketle tüm Afrika'yı, Afrika'dan hareketle de tüm dünyayı kuşatmalıdır' şeklinde konuştu. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Erdoğan'a Afrikalı çocuklar tarafından yapılan ve üzerinde ayetlerin yazılı olduğu bir ahşap hediye etti.

Editör: Haber Merkezi