Haliç Kongre Merkezi'nde toplantıya Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlık etti. Erdoğan, toplantıda konuşma yapmak üzere sahneye çıktı. Salonda bulunanlar bu sırada, 'Samanyolu' şarkısını söyledi. Cumhurbaşkanı, salonda bulunanları selamladıktan sonra konuşmasına başladı.
'KİBİR ABİDELERİNİN BU DAVADA YERİ OLMAZ'
Erdoğan, 'AK Parti'de siyaset yapmak demek, öncelikle bu sorumluluğu üstlenmeye talip olmak demektir. Bugünlere yılın her gününü, günün 24 saatini bu davaya hizmete adayan büyüklerimizin, kardeşlerimizin gayretleriyle geldik. Gelecek nesillere daha büyük ve güçlü bir Türkiye bırakmak, medeniyetimizi yeniden yükseltmek istiyorsak, bizlerin de aynı anlayışla çalışması gerekiyor. Görevimiz ne olursa olsun hepimiz öncelikle bu davanın bir neferiyiz. Unutmayın, bugün söylemediğimizi 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl sonra da yine aynı şekilde kararlı olarak söylemek durumundayız. Bugün başka yarın bir başka olmamalıyız. Bunu yapanları gördük, görüyoruz. Bu hassasiyeti hiçbir zaman unutmamak gerekir. Kendi nefsinin peşine düşen, sadece kendi ajandasına, kariyerine hesabına odaklanan kişilerden dava adamı olmaz. Gurur abidesi olanlardan dava adamı olmaz. Bize Yunus'un ifadesiyle 'ete, kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm' diyen anlayıştaki insanlar lazım. Diyorum ya, hep birlikte Ömer'ler olmaya aday olmalıyız. Hele hele bulunduğu makamın gücüne, imkanlarına güvenerek gönül kıran, insanları rencide eden, vatandaşa tepeden bakan kibir abidelerinin bu davada yeri olmaz. Yolsuzluğu, haksızlığı, çalıp çırpmayı hiç saymıyorum bile. Bu tür vasıflardaki insanların kapımızdan içeri girmesi dahi bizim için züldür' dedi.
'İNSAN GÖNLÜ KIRANININ, PARTİDEKİ GÖREVLERİYLE İLGİLİ KALEMİNİ KIRARIZ'
Erdoğan, kongre sürecine girdiklerine dikkat çekerek, 'Unutmayın, milleti karşısına alanlar, bizi de karşısına alır. Unutmayın kibir en büyük isyandır. İnsan gönlü kıranının, partideki görevleriyle ilgili kalemini kırarız. Davası insan olan Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Boşnağıyla velhasıl şu anda 82-83 milyonuyla yaratılanı Yaradan'dan ötürü seven bir davayız' şeklinde konuştu.
'AKLI VE VİCDANI YERİNE NEFSİNİN SESİNE KULAK VERME GİBİ BİR LÜKSÜ YOKTUR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'İnsanı ateş değil, kendi kibri yakar, herkeste kusur görür kendisine kör bakar, neye nasıl bakarsan o da sana öyle bakar'. Yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmeyenler, sadece varlık sebeplerini inkar etmekle kalmaz, aynı zamanda kendi hüsranlarını da hazırlarlar. Hiçbirimizin hesabi davranma, aklı ve vicdanı yerine nefsinin sesine kulak verme gibi bir lüksü yoktur. Hedefimiz önce bu ülkenin 82 milyon insanının her birinin, onunla birlikte tarih ve medeniyet coğrafyamızdaki tüm kardeşlerimizin, nihayetinde de büyük insanlık ailesinin tamamının gönlünde kalıcı yer edinmektir. Ülkemizin ve dünyanın neresine gidersek gidelim tüm samimiyetleriyle bize kucak açan insanlar tarafından karşılanıyor, eğer kucaklanıyorsak işte bu hasbi yaklaşımımız sayesindedir. Tek tek her AK Partili bu hassasiyetle hareket ettiği taktirde Allah'ın izniyle yumuşatamayacağımız kalp, fethedemeyeceğimiz gönül, ikna edemeyeceğimiz kimse kalmaz. Herkesten farklı olarak biz bunu siyasi bir hesap için değil, inancımızın ve geleneğimizin bir gereği olarak yerine getiriyoruz ve getireceğiz. Bunu yaparken de hiç kimsenin gündeminin peşine takılmayacağız. Ülkemizde kimi konuların bilinçli bir şekilde gündemde öne çıkartıldığını görüyoruz. Önemli bir kısmı da milletimizi karamsarlığa sürükleyerek dolaylı yoldan bizi başarısız göstermeye yönelik bu çabalara karşı dikkatli olmalıyız' şeklinde konuştu.
'AK PARTİ GÜNDEM TAKİP ETMEZ, GÜNDEM BELİRLER'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'İstisnai hadiseler sanki her gün her yerde yaşanıyor, herkesin başına geliyor gibi gösterilmesi iyi niyetli değil. Türkiye'yi güvensiz bir ülke olarak gösterme projesine hizmet eden bu tür kampanyalara bilerek veya bilmeyerek destek verilmemesi gerekiyor. Medya kuruluşlarını da bu konuda dikkatli ve bilinçli olmaya davet ediyorum. Ülkemizin de AK Parti'nin de kendi gündemi vardır. Hem parti hem hükümet hem Meclis olarak, buna belediyeler ve il genel meclisleri dahildir. Kendi icraat gündemimize sıkı sıkıya sahip çıkacağız. Vaktimizi ve enerjimizi kendi çalışmalarımızı daha ileriye taşımak için kullanacağız. Muhalefetin, medyanın ve diğer çevrelerin bizi dar ve kısır gündemlerinin içine hapsetme tuzağına hiçbir şekilde düşmemeliyiz. Unutmayınız, AK Parti gündem takip etmez, gündem belirler' diye konuştu.
'TÜRKİYE'YE KIZAN BİZE KIZIYOR'
Erdoğan, 'Ülkemize yönelen saldırıların hedefinde ilk önce AK Parti yer almıştır. Esasen Türkiye ile AK Parti'nin kaderi adeta bütünleşmiştir. Türkiye'yi seven bizi seviyor, Türkiye'ye kızan bize kızıyor, Türkiye'den nefret eden bizden de nefret ediyor. Milletimiz de bu gerçeği gördüğü için her mücadelemizde hamdolsun yanımızda yer alıyor' dedi.
'SİZ NİYE ORADASINIZ? BİZE ŞUNU SÖYLEYEMEZSİNİZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Son dönemde Suriye'de yürütülen harekatlar, Türkiye sınırı içindeki terörle mücadele operasyonları ve Akdeniz'de atılan stratejik adımlar Türkiye'ye karşı bir öfke patlamasına yol açtı. En önemlisi şu anda Barış Pınarı Harekatı'yla Suriye'de devam etmekte olan süreç, Türkiye'nin nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından çok önemlidir. Dünyada hangi liderlerle görüştüysek, hepsinin bize nasihati çoğu zaman, 'Buradan ne zaman çıkacaksınız?' söyledikleri bu. Bizim de kendilerine söylediğimiz şu, 'Sizin orada ne işiniz var?' Bizim 911 kilometre sınırımız var. Sizin sınırınız var mı? Yok. Peki niye oradasınız? 32-33 bin tır silahı, aracı, gereci, mühimmatı siz kime gönderdiniz? Teröristlere. Kim bu teröristler? Enteresan olan ne biliyor musunuz, Kürtler. Nasıl oluyor da bunlar Kürt oluyor? DEAŞ'a karşı en büyük mücadeleyi veren biziz. El Bab'ta DEAŞ'ın 3 bini aşkın teröristini oradan çıkartan biziz. Dünyada DEAŞ'a karşı böyle bir mücadeleyi veren ikinci bir ülke yok. Bunun aksini iddia edebilir misiniz?' dedim. Son dörtlü zirvede, İngiltere, Fransa, Almanya, onlarla yaptığımız dörtlü zirvede bunları konuştuk, kendilerine açık açık bunları söyledik. Siz niye oradasınız? Bize şunu söyleyemezsiniz. Siz oraları terk etmedikten sonra Suriye halkı da 'Teşekkür ederiz, artık gidebilirsiniz' demedikten sonra biz buradan çıkmayacağız. Çünkü biz Adana Mutabakatı'yla oradayız, Suriye halkının talebi üzerine oradayız. Şu anda da bu süreç devam ediyor. Söyleyecekleri hiçbir şey yok ve söyleyemediler.'
Fransa'da her yerin yanıp, yıkıldığını kaydeden Erdoğan, 'Niye? Zulm ile abad olunmaz, onun için' şeklinde konuştu.
LİBYA İLE MUTABAKAT
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Libya ile mutabakat metni imzaladık. Bu mutabakat metniyle özellikle de deniz yetki alanlarının sınırlarının daraltılmasına yönelik anlaşma Meclisimizden geçti. Ben de imzaladım, şimdi de Birleşmiş Milletlere gönderildi. İnşallah hem askeri güvenlik hem de deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasıyla ilgili adımları atmış oluyoruz. Burada oyun bozuldu. İsimlerini vermeyeceğim, hangi ülkelerin oyunlarının bozulduğunu siyasetçi kardeşlerim olarak sizler de zaten okuyarak bunları bileceksiniz. Bu oyunlar bozulurken bir tarafta da Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır, zaman zaman İsrail, bunlar da bir araya geliyor. Bir skandal hareket de yaptılar. Yunanistan, Libya'nın büyükelçisini deport etti. Ne oldu yani yaptın da ne kazandın? Zaman zaman bu tür şeyleri biz de yapıyoruz. Bizim de büyükelçilerimizi deport edenler oluyor. Onlar edince, biz de onlarınkini deport ediyoruz. Bu, siyaset dilini bilmemek ve skandallar üzerine kurulmuş bir devlet yönetimi demektir. Yunanistan'ın yaptığı da budur. Şu anda biz Libya'daki bu kararlı duruşumuzu devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz' diye konuştu.
'HEP DİK DURDUK, DİK DURMAYA DA DEVAM EDECEĞİZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Libya ile Türkiye arasında ilginç ve güzel bir hat inşa edildi. Hat üzerinde, çevresinde, münhasır ekonomik bölge olarak ifade edilen bölgede, geçmişten bugüne Türkiye'nin garantör ülke olarak hakları bulunuyor. Suriye'deki soydaşlarımızın hakları var. Bu hakları sonuna kadar savunmakta kararlıyız. Biz boşuna mı 2 tane sondaj gemisiyle, 2 tane sismik araştırma gemisini aldık? Bunlara boşuna bu paraları vermedik. Bu gemilerimizle bölgede çalışmalar, araştırmalar devam ediyor, firkateynlerimiz oralarda. Zaman zaman uçaklarımız, zaman zaman helikopterlerimiz oralarda. Biz bu araştırmaları yapmaya devam edeceğiz. Uluslararası deniz hukuku ve uluslararası hukuktan doğan haklarımızı sonuna kadar savunacağız ve bu hakların takipçisi olacağız. Tabii buna parlamentomuzun içinden bazen çatlak sesler çıkıyor, ona alışığız zaten çıkacak. Ama biz dik duracağız. Son dönemdeki gelişmeler, tüm perdeleri kaldırdı. Pek çok ülke yıllardır içlerinde tuttukları kini, nefreti, husumeti tüm çıplaklığıyla ortaya döktü. Bu gelişmenin ülkemiz için hayırlı olduğuna inanıyorum. Karşılıklı rol yapmak yerine, gerçek düşüncelerimizi ve niyetlerimizi açıkça oraya koymamız bir takım sorunların çözümünü hızlandırdı. Gerek yüz yüze görüşmelerimizde gerek telefon temaslarımızda artık tüm liderlerle daha açık yüreklilikle konuşuyoruz. Anlaştığımız hususları hızla sonuca bağlıyor, anlaşamadığımız konularda da karşılıklı pozisyonlarımızı teyit ediyoruz. Bu tarzın dünya siyaseti açısından daha verimli ve doğru olduğuna inanıyoruz. Ülkemizin egemenliğini, hukukunu, çıkarlarını, milletimizin ve tüm dostlarımızın haklarını korumak için verdiğimiz mücadelede Allah'ın izniyle hep dik durduk, dik durmaya da devam edeceğiz' dedi.
'CUMHUR İTTİFAKI'NI BÖLEMEYECEKLER, PARÇALAYAMAYACAKLAR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak için diplomasi ve uluslararası siyaset yanında ekonomiyi de devreye almalarına rağmen hamdolsun ülkemize geri adım attıramadılar. Yapılan her saldırıyı, atılan her adımı, kullanılan her silahı süratle etkisiz hale getirdik, tedbirlerimizi aldık. Aynı hamlelerin tekrarında karşılarında hazırlıklı bir Türkiye buldukları için istedikleri neticeyi elde edemiyorlar. Ülkemize yönelik kızgınlıklarının gerisindeki sebeplerden biri de budur. Artık eskiden olduğu gibi Türkiye'yi diledikleri şekilde itip kakamadıkları, yönlendiremedikleri, yönetemedikleri için hırçınlaşıyorlar. Hırçınlaştıkça da muvazeneyi kaybediyorlar. Sonuçta geldiğimiz noktada Türkiye siyasi, ekonomik ve askeri bakımdan eskisiyle mukayese edilemeyecek kadar güçlü bir yerde bulunuyor. Ülkemiz iç siyasetinde ortada kayda değer bir husus yokken ortaya çıkıp yükselen AK Parti, Cumhur İttifakı ve şahsım aleyhindeki havanın gerisinde işte böyle bir tablo, işte böyle bir hesap vardır. Cumhur İttifakı'nı bölemeyecekler, parçalayamayacaklar ve Cumhur İttifakı güçlenerek yarınlara inşallah yürüyecek. Türkiye'nin güney sınırlarını terör koridoruyla kuşatma projeleri özellikle oluşturmaya çalışanlar, iç siyaseti manipüle ederek kayıpları telafi etmenin peşindeler ama bunu da başaramıyorlar. Çünkü milletimiz bu ülkede kimin ne olduğunu, kime hizmet ettiğini, neyi, ne için yaptığını gayet iyi biliyor. Ceviz kabuğunda fırtına koparma, incir çekirdeğini doldurmayacak meseleleri büyüterek balyoz niyetine kullanma çabaları hep beyhudedir. Milletimiz bunların hiçbirine itibar etmez. Yeter ki biz kendi içimizde birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi, hasbiliğimizi, samimiyetimizi söylemimiz ve yaşayışımızda değerlerimize bağlılığımızı güçlü bir şekilde sürdürebilelim. Gerisi kendiliğinde gelecektirö şeklinde konuştu. Erdoğan, İstanbul teşkilatının, diğer illere örnek olacak bir tavır ortaya koyacağına inandığını belirterek seçimden bu yana 74 bin 176 üye kaydıyla İstanbul teşkilatı adeta yeni bir dirilişin içerisinde olduğunu söyledi.
ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, salonda bulunan partililere seslenerek, 'İstemezdim, bilmiyorum telefonlarınıza şu anda geldi mi? Son zamanlarda bir şehir üniversitesi meselesi ortaya çıkardılar. Ve bu şehir üniversitesi meselesinin özellikle bir siyasi ayağında bizim olduğumuzu, bir siyasi ayağında da malum zatın olduğu söyleniyor. Şunu çok açık ve net söylemek durumundayım. Her şeyden önce Şehir Üniversitesinin tahsisini Başbakanlığım döneminde yapan benim. Tahsisini yapan ben olduğuma göre, daha sonra malum zat Başbakan olunca bu tahsisi, Şehir Üniversitesine mülkiyet devrine dönüştürmüştür. Türkiye'de hiçbir üniversiteye tapu ile tapu devri, mülkiyet devri yoktur, olmamıştır. Bunlar dürüstlüğü kimseye bırakmıyor değil mi? Öksüz, yetimin hakkını kalkıp kurdukları üniversiteye tapu devri yapmak suretiyle, Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun başkanı sıfatıyla bunu sağlıyor. Peki bu nasıl doğruluk? Peki yanında kim var? Yine bir başka isim o da sayın Babacan var. Onun da imzası var bu işin altında. Başka kim var? Mehmet Şimşek var. Başka kim var? O zaman Ulaştırma Bakanı olarak Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun içinde olan Feridun Bilgin var. Hani bunlar dürüsttü ya... Dürüstlüğü bunlar kimseye bırakmıyordu' dedi.
'HALK BANKASI'NA OLAN BORÇLARI AKLIMDA KALDIĞI KADARIYLA 417 MİLYON'
Erdoğan, 'Ben bunu niye anlatıyorum? Kimin ne olduğunu yaptıklarıyla öğrenin diye. Bitmedi ve bunlar Halk Bankası'nı da dolandırmaya çalışıyorlar. Halk Bankası'ndan bunlar kredi talebinde bulunuyorlar. Halk Bankası bunlara ciddi bir kredi veriyor fakat ödeme planlarında maalesef bunlar Halk Bankası'na ödemelerini yapmıyorlar. Tabii Halk Bankası'na ödemelerini yapmayınca, banka da bu defa kendilerini sürekli olarak uyarıyor. Şu anda Halk Bankası'na olan borçları aklımda kaldığı kadarıyla 417 milyon noktasında. Şimdi 'Yapılandıralım' diyorlar. 'Yapılandıralım' derken, neyi, nasıl yapılandıracaksın? Neymiş yaptıkları kampanya şu, 'Ya işte spor kulüplerinin borçları yapılandırılıyor da Şehir Üniversitesi'nin ki niye yapılandırılmıyor?' Ya sen Halk Bankası'na teminat bile vermedin. Futbol kulüplerinin bütün trübünlerdeki gelirlerine, her şeyine banka el koyuyor. Senin neyine el koyacak? Yoksa Maltepe'de Tekel'e ait olan yer, yani zamanında benim tahsis ettiğim bu yeri bankaya teminat olarak göstermek suretiyle, bunu mu banka teminat olarak kabul edecek?' şeklinde konuştu.
'HALEF SELEF OLDUĞUMUZ CUMHURBAŞKANI ARADI'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bunu da geç, bir başka alavere dalavere daha yapıyorlar, O da ne biliyor musunuz? Diyorlar ki 'alacağımız öğrencilerin yapacakları ödemeye ipotek koyun'. Ya sen zaten mevcut kotanı doldurmamışsın. Mevcut kotanı doldurmadan üstelik yeni alacağın öğrencilerle ilgili, böyle bir kotayı nasıl oluyor da bir bankaya teminat olarak veriyorsun? Tabii bizi halef selef olduğumuz Cumhurbaşkanı aradı. Dedi işte 'Siz bu işi arzu ederseniz halledersiniz.' Kendisine dedim ki 'Temenni ederdim ki siz benim yerimde olun. Biz geçmişte bankaların nasıl iflas ettiğini biliyoruz. Hamdolsun 17 yıldır bizim dönemimizde, bizim bankalarımızın hiçbirisi kasaları boşaltmadı. Biz de kasayı boşaltamayız.' Tabii işin başından itibaren Ülker grubu buraya ciddi destekler verdi. Daha sonra Ülker grubu da ne yaptı? Buradan çekildi. Ülker grubu orada bizim verdiğimiz desteklerle ilgili de bizim bu noktadaki desteğimizi açık net söyledi. Şunu çok açık net söyleyeyim. Buranın hamisi dikkat edin Marmara Üniversitesi'dir. Marmara Üniversitesi Türkiye'nin şu anda en büyük üniversitelerinden bir tanesidir. Şimdi de ne diyorlar biliyor musunuz? 'Marmara Üniversitesi borçları ödesin.' Tabii YÖK'te kendilerine diyor ki 'O zaman siz de mütevelliyi bırakın. Marmara Üniversitesi buraya yaptığı atamalarla burayı götürsün.' Yok, diyorlar mütevelliyi de bırakmayız.' Tezgah başka. Biz ne oradaki öğrencilerimizin düşmanıyız ne de akademisyenlerin düşmanıyız. Böyle bir şey asla söz konusu değil. Hiçbir vakıf üniversitesinde bunların yaptığı uygulama gibi bir uygulama yok. Böyle bir durumla ne yazık ki burada karşı karşıyayız. Elektronik ortamda sizlere gönderilmiş olan bilgileri şöyle iyi okursanız orada zaten bunları etraflıca göreceksiniz. Çok da detayına, teferruatına girmek istemiyorum. Ama anlattığım gibi burada Halk Bankası'nın adeta bir dolandırılması söz konusu. Tabii bizim burayı tahsis etmemiz, bunlara ne denli önem verdiğimizin ifadesiydi' diye konuştu.
'ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU'NUN BİRİSİ BAŞKAN, DİĞERLERİ DE ÜYELERİ OLMAK SURETİYLE BU ADIMI ATTILAR'
Erdoğan, 'Eğer şahsım bu zata eğer muhalif olsaydı veya oradaki öğrencilere benim bir muhalefetim olsaydı, ben Tekel'in bu kadar kıymetli, değerli olan arazisini niçin bunlara tahsis edeyim? Bizim derdimiz yeter ki bu tür üniversitelerimiz kurulsun, bunlar çoğalsın ve bunlarla beraber geleceğe çok daha farklı bir şekilde yürüyelim. Burası tabii Marmara'ya nazır, Maltepe'de çok çok güzel bir yerde ve değeri itibarıyla da yani 2,5 milyar değerinde olan bir yer ve bilabedel bunu üniversitesine tapu devrini yapmak suretiyle veriyor. El vicdan ya... Böyle bir şey yapılabilir mi? Bilabedel... Nasıl oluyor bu iş? Hani dürüsttünüz? Eğer sizin dürüstlüğünüz buysa bu ülke batmış, bu ülke yanmış ve bunun altında bir de bakıyorsunuz işte o dediğim diğer arkadaşların da imzası var. Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun birisi başkan, diğerleri de üyeleri olmak suretiyle bu adımı attılar. Bunu yaşadık. Allah bizleri aynı duruma düşürmesin. Onun için bu propagandayı bunlar belli bir süre daha yapabilirler, her geçen gün zaten bu konuda da iflasa gidiyorlar ve gidecekler ama dün MKYK'da da bu konuları görüştük. Bu konuyla ilgili kararlı bir şekilde adımlarımızı atmaya devam edeceğizö dedi.
DANIŞTAY MÜRACAATI
Erdoğan, 'Bu işin Danıştay'a müracaatını yapan da kim biliyor musunuz? CHP'nin yanından hiçbir zaman ayrılmayan Mimar ve Mühendisler Odası'dır. Ve çok daha ilginci şu anda bunları ziyaret edenler kim? CHP'nin ileri gelenleri. Mimar Mühendisler Odası hem bununla ilgili davayı açıyor ama bakıyorsunuz CHP'nin parti sözcüsü olsun, genel başkan yardımcıları olsun onlar da bunlara nezaket ziyaretinde bulunuyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil ama gerçekleri bilelim ona göre de bunu özellikle tabanımıza anlatalım' dedi.
Toplantı daha sonra basına kapalı devam etti.