Cumhurbaşkanı Erdoğan, ATO Congresium'da düzenlenen 30 yaş ve altındaki genç milletvekillerinin de tanıtıldığı 'Gençlik İçin Hemen Şimdi Programı'nda konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının başında gençlerin üzerlerinde slogan, duygu ve düşüncelerini yazdığı pankarttaki yazıları okudu. Erdoğan, 'Bin yıldır bu vatan topraklarında elden ele geçerek bize kadar gelen bağımsızlık ve kalkınma bayrağının yeni emanetçileri sizlersiniz. Biz bu bayrağı imanıyla, azmiyle, kanıyla, sabrıyla bu toprakları bize vatan yapan büyüklerimizden aldık. Şimdi de onu tıpkı ecdadı Sultan Alparslan gibi, ecdadı Osman Gazi gibi, tıpkı ecdadı Sultan Fatih gibi, tıpkı Gazi Mustafa Kemal gibi inşallah gençlerimiz sahiplenecek ve en zirveye çıkartacak. Gençler bu öyle bir dava ki temelinden tepesine neresinde yer alırsanız alın, isminizi tarihe altın harflerle yazdıracaksınız. Ben sizlere inanıyorum' ifadelerini kullandı.

'ONLARA BUNU ANLATMAMIZ LAZIM'

Erdoğan, konuşmasının devamında, 'Canımızdan öte tuttuğumuz ülkemizi 'Zaman bendedir ve mekan bana emanettir' şuurundaki bu gençliğe emanet edeceğimiz için gönlümüz müsterih. Ülkenin geleceğini sizlere teslim ederken gözümüz arkada kalmayacak. Sizler AK Parti döneminde doğmuş, AK Parti döneminde büyümüş, adeta hayatı AK Parti ile tanımış bir nesilsiniz. Haklı olarak eski Türkiye'yi görmediğiniz, yaşamadığınız için bazı mukayeseleri yapmakta zorlanıyor olabilirsiniz. Bugün ülkemizde üretimden istihdama, her alanda ölçek öylesine büyümüştür ki Türkiye'yi 21 yılda nereden nereye getirdiğimizi anlatırken verdiğimiz rakamlar, verdiğimiz örnekler yetersiz kalıyor. Burada 1994 yılında doğanlar var mı? Demek ki hepiniz 1994'ten sonra veya 1994'te doğmuşsunuz. Bu demektir ki cumhurbaşkanınız 1994'te İstanbul'a belediye başkanı oldu. Peki; İstanbul'da o zaman ne vardı? Şimdi bir tespit yapacağız, bu çok önemli. Karşınızdaki gençlere bunları anlatmanız lazım. CHP'nin de gençleri var ya. Anlatacaksınız. Onlar bazı şeyleri bilmiyor olabilirler. Anlatacaksınız. İstanbul'umuz da ne vardı? Çöp, çamur, çukur vardı. Suyu olmayan bir İstanbul vardı. İstanbul'un büyükşehir belediye başkanı CHP'li idi. Ve Ümraniye belediye başkanı CHP'li idi. Ne oldu; Ümraniye çöplüğü patladı ve 39 vatandaşımız orada öldü. Ardından biz İstanbul'u aldık. Ne zaman; 1994'te. Ümraniye'yi de aldık. Ve hemen o çöplüğün olduğu yeri spor tesisleriyle donattık. Ben şimdi inanıyorum ki İstanbul'daki gençler İstanbul'un bu halini bilmiyorlar. Öyleyse ne yapacağız; onlara bunu anlatmamız lazım. Susuz İstanbul'a suyu biz kavuşturduk. Çöpü biz kaldırdık. 120 kilometre uzaklıktan Isranca dağlarından İstanbul'a suyu getirdik. Çöpü biz kaldırdık. Doğal gaz yok gibiydi. İstanbul'a bu kısa sürede doğalgaza biz kavuşturduk' diye konuştu.

'İNSANLARIMIZIN EV HAYALİNİN UFKUNU DEĞİŞTİRDİK'

Erdoğan, kendi yapacakları projelerde muhalefet tarafından 'hayal' denilen her şeyi hayata geçirdiklerini ifade ederek konuşmasını şöyle sürdürdü:

'Siz neye hayal demediniz ki? Biz ne yaptıysak hayal dediniz? Tilki yetişemediği üzüme ne dermiş; 'koruk.' Ya bu tilkilerden nedir çektiğimiz. Şimdi Türkiye'nin 21 yılını anlatmak istiyorum. Bu seçimlerde bizim adaylarımızın içerisinde genç adayların ellerini bir göreyim. Şu anda liste başı olanlar var. İlk 5'te olanlar var. Ne diyordu CHP; 'Parlamentoyu çoluk çocuğa mı teslim edeceksiniz?' Bay Bay Kemal sen tarih bilmiyorsun. Bizim ecdadımız 19 yaşında çağı kapattı, bir çağ açtı. İşte şimdi biz de bu gençlerle beraber geliyoruz. Ve bir devri karanlık çağ olarak kapattık. Aydınlık çağı bizle beraber geçti ve yola devam ediyoruz. Eskiden bu ülkede insanların ilk hayali başını sokacak bir ev bulmaktı. Bu hayalin ölçüsü kelimenin tam anlamıyla dört duvar bir damdan oluşan barınak seviyesiydi. Büyükşehirlerimizin çevresini saran gece kondular işte ihtiyacın bir neticesi olarak ortaya çıktı. Biz gençlerimiz başta olmak üzere tüm insanlarımızın ev hayalinin ufkunu değiştirdik. Geçtiğimiz 21 yılda ülkemizde 10,5 milyon yeni konut inşa edilmesini sağlayarak vatandaşlarımızı güvenli, model yüksek standartlı yuvalara kavuşturduk. Bu konutların 1 milyon 200 binini TOKİ vasıtasıyla inşa ettik. Yine bu konutların 3 milyon 300 binini kentsel dönüşüm projeleriyle hayata geçirdik. Kalan kısmı da gelişen, büyüyen, refah seviyesi yükselen Türkiye'nin tabi bir sonucu olarak özel sektör eliyle ülkemize kazandırıldı. Bugün de ev sahibi olmak isteyen gençlerimizi bu hayallerine kavuşturacak olan yine biziz.'

'ESKİ TÜRKİYE'DE OTOMOBİL SAHİBİ OLMAK SINIRLI KESİME MAHSUP AYRICALIKTI'

Erdoğan, sadece insanları ev sahibi yapmakla kalmayıp şehirleri alt yapısı ve üst yapısıyla modern bir görünüme kavuşturduklarına işaret ederek, 'Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine ışıl ışıl şehirleri ile dünyadaki hiçbir ülkeden geri kalmayacak bir ülkeye sahibiz. Başlattığımız 'İlk Evim İlk Arsam' kampanyaları ile bedelinin yarısını karşıladığımız kentsel dönüşüm projeleri ile ülkemizde kendi evine sahip olma hayaline kavuşmamış kimseyi bırakmayacağız. Eski Türkiye'de bu ülkede otomobil sahibi olmak çok sınırlı kesime mahsup bir ayrıcalıktı. Ülkemizin yarım asır öncesinde geçen filmleri, müzikalleri hatırlayın. Oralarda zenginliğin ölçüsü bugün artık aksi düşünülemeyecek hale gelen standartlarda bir ev ve herhangi bir otomobil sahibi olmaktı. Biz geçtiğimiz 21 yılda ülkemizde 14,5 milyon otomobil ve hafif ticari araçla donattık. Erbakan hoca devrim otomobilini yapmıştı. Biz de şimdi devrin otomobilini yaptık. Bay Bay Kemal ne dedi; 'fabrikası nerede?' dedi. Yorulur musun ya? Çık bir Gemlik'e gel, fabrikasını gör. Ne dedi; 'Bunu nereye nasıl satacaksınız?' Şimdiden ciddi manada siparişler başladı. Siparişleri yetiştirmekte artık fabrika zorlanıyor. Tıpkı ev sahibi olmak gibi otomobil edinmeyi de ayrıcalık olmaktan çıkartıp ortalama gelir sahibi herkesin ulaşabileceği bir imkan haline dönüştürdük. Üstelik Togg gibi yerli ve milli otomobil markamızla bu gururu daha da öteye taşıyoruz. Ve ilk etapta Ziraat Bankası bununla ilgili aynen ev sahibi olur gibi ne yapacaksınız kredi temin etme imkanına kavuşacaksınız. Bu ülkenin gençleri için ev sahibi olma gibi otomobil sahibi olmayı da standart hayat biçiminin parçası haline getirmeyi sürdüreceğiz' dedi.

'131 YENİ ÜNİVERSİTEYLE YÜKSEKÖĞRETİM KURUMU SAYIMIZI 208'E ÇIKARDIK'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eski Türkiye'de istenilen eğitim seviyelerine kadar gidebilmenin pek az gence nasip olan bir imkan olduğunu belirterek, 'Bizim dönemimizde üniversite sınavına giren her 10 evladımızdan birinin yüksek öğrenim görebildiği bir sisteme sahiptik. Biz ülkemizin her alanı gibi eğitimde de alt yapıyı talebin tamamına cevap verecek düzeye getirdik. Ana okulundan liseye her seviyede 360 bin yeni derslik yaptık. 750 bin yeni öğretmen atadık. 131 yeni üniversiteyle yükseköğretim kurumu sayımızı 208'e çıkardık. Kaçtan; 76'dan. Ve şimdi 208 üniversitemiz var. Üniversitesi olmayan ilimiz var mı? 81 vilayetin tamamında üniversitemiz var. Öyle ki liseden mezun olan öğrencilerimizin tamamını yerleştirebileceğimiz kadar yüksek öğrenim kapasitesine ulaştık. Böylece ülkemizdeki üniversite öğrencisi sayısı 1 milyon 600 binden 7 milyona yükseldi. Artık öğrencilerimizin rekabeti herhangi bir üniversiteye girebilmek değil, istedikleri üniversitenin istedikleri bölümüne girmek üzerine kuruludur. Eski Türkiye'de iş bulmak, istihdama katılmakta öyle kolay değildi. Geçtiğimiz 20 yılda işgücü arzımız 22 milyon kişiden 35 milyon kişiye çıktığı halde istihdamı 11 buçuk milyon kişi artırarak tarihimizin en yüksek çalışan sayısına ulaştık. Sanayi bölgelerimiz, turizm tesislerimiz, ticari kuruluşlarımız, tarım ve hayvancılık merkezlerimiz gece gündüz çalışıyor, kazanıyor' diye konuştu.

'YOLLARA VE BARAJLARA DEMİR YIĞINI DİYE BAKANLARIN ÇAPSIZLIKLARI BURADA DA BELLİ'

Erdoğan, küresel krizlerin hiçbirinin Türkiye'nin kalkınma atılımını yavaşlatamadığı gibi tam tersine krizleri fırsata çevirerek büyümeyi hızlandırdıklarını kaydetti. Savunma sanayinde gelinen noktanın önemine vurgu yapan Erdoğan, 'Şimdi bir yere geliyorum. Gençler bunlar çok önemli. Bunları muhataplarınıza anlatacaksınız. Bazıları bizim sık sık savunma sanayi ürünlerimizi gündeme getirmemizden rahatsız oluyorlar. Halbuki bizim gururla saydığımız her savunma sanayi projemiz aynı zamanda gerisinde tasarım, yazılım, gücüyle gençlerimizin geleceklerini inşa eden birer teknoloji lokomotifidir. Biz teknolojiye yaptığımız yatırımla gençlerimizi geleceğin mesleklerine hazırlıyoruz. Yapılan yollara, barajlara beton ve demir yığını gözüyle bakanların çapsızlığı bu alanda da kendini belli ediyor. Kendilerinin hayranlık duyduğu ülkelerin nasıl geliştiğini, nasıl kalkındığını, zenginleştiğini bilmeyenler her yatırıma takoz olmaya, her esere düşmanlık etmeye, her hizmeti değersiz hale getirmeye çalışıyor. Bunların derdi gençlerimize ufuk açmak değil tam tersine gençlerimizin ufkunu kapatarak kendi kifayetsizliklerinin içinde debelendikleri kin ve nefret bataklığın üzerini örtmektir' değerlendirmesinde bulundu.

'BU ÜLKE BU HAİNLERE BIRAKILAMAZ'

Erdoğan, göreve geldiklerinde kişi başına milli gelirin 3 bin 600 dolar olduğunu hatırlatarak konuşmasını şöyle sürdürdü:

'Şimdi bu 10 bin 650 doların üzerine çıktıysa bu nereden nereye geldiğimizi göstermesi bakımından çok önemli. Ve satın alma paritesine göre dünyada Türkiye 11'inci sıraya yükseldi. Ne diyorlar ikide bir; 'Türkiye'nin ekonomik durumu çok kötü.' İşte rakamlarla konuşuyorum. Biz bunlardan 3 bin 600 dolardan bir Türkiye teslim aldık. Şimdi ise 10 bin 650 dolar. Bunlar kendi kendine olmadı. Yaptığımız yatırımlar alt yapıda, üst yapıda bunların hepsi dünya ile yarışta olan bir Türkiye'nin hikayesidir. Yaşadığımız onca badireye, onca saldırıya, onca tuzağa ve engellemeye rağmen buraya geldik. Şayet 'Gezi Olayları'ndan '15 Temmuz'una maruz kaldığımız kalleş saldırılarla bize ödetilen ekonomik bedeller olmasaydı bugün çok daha üst sıralarda yerimizi alacaktık. Gençler şunu iyi ezberleyin. Şimdi Bay Bay Kemal'in masası kaç kişiden oluşuyor? Önce 6'ydı, sonra 7'ydi, sonra 9 oldu. Bunun bir de görünmeyen ortakları var. Şimdi peki bu ortaklar kimlerden oluşuyor? Bu ortaklar ne yazık ki Kandil'in parlamentodaki uzantılarından da oluşuyor. Bunları her yerde anlatmanız lazım. Bu ülke bir terör devleti değildir, olmayacaktır. Bunlar Diyarbakır'da benim Kürt kardeşlerimi sokağa dökerek öldüren, öldürten Selo'ya cezaevinden çıkma sözü veriyor. Yetmedi aynı şekilde evlat katili, yavru katili Apo'yu da çıkarma sözü veriyor. Hanımefendi de öyle. Ne diyorlar 'biz geliyoruz ve bunları, cezaevlerinin kapısını kıracağız hepsini dışarıya salacağız' Ya bu ülke hukuk devleti değil mi? Hukuk devletinde ne zamandan beri cezaevi kapıları böyle kırılıyor? Öyleyse gençler kadın kolları yükümüz ağır. Bu ülke bu hainlere bırakılamaz.'

'BİZ SENİN ALEVİ OLMANDAN RAHATSIZ DEĞİLİZ Kİ'

Erdoğan dün kendisinin Gemlik'te olduğunu hatırlatarak, 'Gemlik'te Togg ile miting alanına gidiyorduk. Miting alanına giderken halk bizi adeta karanfillerle engelledi. Meydana öyle gittik. Ve 65 bin kişinin olduğu bir tören yaptık. Ne yaptık; orada enerji üretim fabrikasının tesisinin temellerini attık. Oradan Manisa'ya geçtik. Manisa'da da Demokrasi meydanında bir o kadar yine 65 bin kişinin katıldığı bir miting yaptık. Demek ki şu anda bütün vatandaşlar gümdür gümdür sandığa gidiyor. İnşallah Türkiye Yüzyılı ile birlikte hak ettiğimiz yerlere de tırmanacağız. Seçim öncesi birilerinin yine benzer hazırlıklar içinde olduğu anlaşılıyor. İşte buradan tekrar ifade ediyorum. Başaramayacaksınız. İstiklalimize, istikbalimize uzatamayacağınız gibi ülkemizi hedeflerinden uzaklaştıramayacaksınız. Ekonomimizi rayından çıkartamayacaksınız. Milletimizin arasına etnik ve mezhebi fitne sokamayacaksınız. Bay Bay Kemal ne diyor, 'Ben aleviyim' diyor. Saygı duyarım. Hayırlı olsun. Biz senin Alevi olmandan rahatsız değiliz ki. Bayram değil seyran değil yani bunu söylemenin anlamı ne? Ama biz şunu biliriz. Bizim Alevilik diye bir dinimiz yok. Bizim Şiilik diye bir dinimiz yok. Bizim tek dinimiz var; İslam ve Müslümanlık. Biz bunu anlatacağız. Biz Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla hep bir olacağız. Beraber olacağız. Ama ülkemizi böldürtmeyeceğiz' diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi