Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen 2. İstanbul Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı'na katıldı. Programa Erdoğan'ın yanı sıra TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç ile 55 farklı ülkenin ombudsmanlık ve insan hakları kurumlarından 200'ün üzerinde kişinin katıldı.
Erdoğan burada yaptığı konuşmada, 'Halkının sahip çıktığı bir ülkeyi hiçbir gücün ve etkinin yıkabilmesi mümkün değildir. Buna karşılık kendi insanının sesine kulak vermeyen, sıkıntılarına çözüm yolu aramayan, tam tersine itirazları hoyratça bastırmaya çalışan devletler, çok büyük acılar ve yıkımlarla karşılaşabiliyor. Özellikle bölgemizde bu vahim hayata düşen pek çok devlet ve yönetim var. Türkiye'nin farkı, tarihi tecrübelerinden süzülüp gelen bir ferasetle devlet ile millet arasındaki güçlü bağa sıkı sıkıya sahip çıkmasıdır. Bu sayede yıllardır terör örgütlerinin saldırılarından ekonomik tuzaklara kadar pek çok tehditle yüzleşmemize rağmen dimdik ayakta kalmayı ve gücümüzü sürekli artırmayı başardık.' diye konuştu.
'İÇERİDE VE DIŞARIDA ÇOK DAHA EMİN ADIMLARLA YÜRÜYEBİLEN BİR ÜLKE HALİNE GELDİK'
Erdoğan, 'Kamu kurumu yöneticilerinin hangi kanaldan gelirse gelsin, vatandaşımızın sesine duyarsız kalması söz konusu bile olamaz. Her fırsatta şehir ziyaretleri ve vatandaşlarımızla bir araya geldiğimiz programlar vesilesiyle halkla doğrudan teması güçlü bir cumhurbaşkanı olarak böyle bir duyarsızlığa en başta biz izin vermeyiz. Haksızlık karşısında susmayı dilsiz şeytanlık olarak gören bir medeniyetin mensuplarının başka türlü hareket etmesi de zaten söz konusu olamaz. Kamu imkanlarını belirli güç odaklarının tekelinden çıkartıp milletimizin emrine verdikçe içeride ve dışarıda çok daha emin adımlarla yürüyebilen bir ülke haline geldik. İnşallah önümüzdeki dönemde devlet ile millet arasındaki bağı çok daha güçlendirecek adımlar atmaya, uygulamaları hayata geçirmeye devam edeceğiz. Bizden sonraki nesillere emanet ettiğimiz 2053 ve 2071 vizyonlarımızın en önemli unsurlarından biri de işte bu sağlam altyapı olacaktır. Dost ve kardeş ülkelerin de aynı yoldan giderek sadece mevcut sorunlarını aşmakla kalmayacaklarına, aynı zamanda geleceğe iftihar verici bir miras bırakacaklarına da inanıyorum.' diye konuştu
'MÜLTECİLERE EN BÜYÜK DESTEĞİ VEREN ÜLKE TÜRKİYE'DİR'
Erdoğan, 'Sadece sınırları geniş veya parası çok, bu tür devlet 'büyük' sıfatını hak edemez. Büyük devlet fert, yönetimi altındaki tüm insanların güvenliğini, huzurunu, mutluluğunu sağlayabilen devlettir. İyi yönetim ilkeleri dediğimiz başlıkların her biri de işte bu amaca yöneliktir. Şayet bireylerin güvenliğine, huzuruna, mutluluğuna yönelik tehditler bizzat devletten geliyorsa işte orada büyük sıkıntı var demektir. Dünyanın pek çok yerinde yaşanan iç savaşların, kargaşaların, kaosların, insani krizlerin çoğunun gerisinde bu çarpıklık vardır. Türkiye bölgesinde süren insani krizlerin faturasını hem terör saldırılarında hem de büyük sığınmacı akınlarına maruz kalarak ödeyen bir ülkedir. Dünyanın en güçlüleri çıkıp ne diyor? 'Biz bir numarayız' diyor. Hayır, siz bir numara değilsiniz. Dünyada en az gelişmiş ülkelere veya mültecilere en büyük desteği veren ülke Türkiye'dir. Bunu açık ve net söylüyorum. Ve bu benim rakamım değil, OECD'nin de rakamıdır. Türkiye böyle bir ülke. Ekonomisi ve yönetim sistemi bizden çok daha ileride olan gelişmiş ülkeler vatandaşlarının güvenliği ve refahı için kapılarını sığınmacılara kapattı, biz ise kapatmadık. Biz açık tuttuk, halen de açık tutuyoruz. Biz o adeta kesici tel örgülerden geçmeye kalkan o kadınları, erkekleri, çocukları gördükçe bizim ciğerlerimiz parçalanıyor ama onlarda böyle bir şey söz konusu değil.'
'NE KADAR TERÖR ÖRGÜTÜ VARSA HEPSİYLE DE MÜCADELE HALİNDEYİZ'
Erdoğan şöyle devam etti:
'Biz elimizdeki imkanları, barınmadan eğitim ve sağlığa kadar her alanda yıllardır 4 milyonun üzerindeki mağdur ve mazlum sığınmacıyla paylaşıyoruz. Bizim ülkemizdeki ana muhalefet ise 'biz bunları tekrar memleketlerine göndereceğiz' diyor. Biz varil bombaları altında inleyen, oralardan kaçan bu insanları asla ve kata o varil bombalarına tekrar teslim etmeyiz. Çünkü biz yaratılanı yaratandan ötürü sevdik. Bundan dolayı onları tekrar bombalara teslim edemeyiz. Ama Türkiye'nin ana muhalefeti eder, varsın etsin. Biz insanı seviyoruz. Onun için böyle bir ayrıma girmeyiz. Terör örgütlerini kendimizden uzak tutmakla yetinmiyor, bizzat inlerine girip imha ediyoruz. DEAŞ'tan El Kaide'ye, PKK/YPG'den FETÖ'ye kadar ülkemizi ve dünyayı tehdit eden ne kadar terör örgütü varsa hepsiyle de mücadele halindeyiz. Türkiye tüm bu çabalarıyla sadece kendi güvenliğini ve huzurunu sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda tüm uluslararası toplumun vicdan borcunu da ödüyor.'
'ONURLU DURUŞUMUZU KORUYORUZ'
Erdoğan, 'Son dönemde yaşanan sığınmacı meselesi pek çok ülkenin başını öne eğecek utanç tablolarıyla doluyken bizim bu konuda hamd olsun hep başımız dik, alnımız açık olmuştur. Aynı şekilde birileri petrol paylaşımının içinde 'acaba ne kadar daha petrol çıkartınız?' Bizim önümüze de bunu getirdiler. 'Bizim derdimiz petrol değil' dedik. Bizim derdimiz insan, bu insanları kurtarmak. Petrol veya siyasi çıkar için terör örgütleriyle kol kola girmekten çekinmeyen nice devlet varken biz bu konuda da onurlu duruşumuzu koruyoruz. Buna rağmen sözde Ermeni soykırımı gibi iftiralara muhatap olmaktan kurtulamıyoruz. Daha da trajikomik olan kendi güvenliğimizi sağlamak için attığımız meşru adımlar sebebiyle yaptırım tehditlerine maruz kalmamızdır. Tarih bu olup bitenlerin hepsini kayda alıyor. Gelecek nesiller bugünleri değerlendirirken Türkiye'yi de diğerlerini de inşallah hak ettikleri yere yerleştirecektir. İşte bunun için biz diyoruz ki iyi yönetimi sadece kendi vatandaşlarımız değil, tüm insanlık için isteyelim. Hakkı, hukuku, adaleti, eşitliği, saygıyı ve diğer tüm ilkeleri herkes için talep edip hayata geçirmedikçe hiçbirimiz huzurlu olamayız.' şeklinde konuştu.