Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Kültür ve Turizm Bakanlığı Yaşayan İnsan Hazineleri 'Geleceğe Aktarılan Mirasın Temsilcileri' Ödül Töreni'nde Efendioğlu, ödülünü aldıktan sonra sahnede FETÖ'cüler ve 15 Temmuz ile ilgili Ahmet Çakar ile atma türkü sanatını sergiledi.

Osman Efendioğlu; 20 Haziran 1934 tarihinde Rize Taşköprü Köyü'nde doğdu. Hayatının tamamına yakın bölümü köyünde geçmiştir. Efendioğlu'nun babası Hasan Bey de geçimini taş yontma ve hayvancılık ile temin etmiştir. Annesi Sakine ise bir ev hanımıdır.

Yarım Osman
İlkokulu Yiğitler Köyü'nde okumuştur. Efendioğlu'nun edebiyata yakınlığı ilkokul yıllarında başlamış, 1943-1944 eğitim-öğretim yılında okulda oynanan 'Yarım Osman' adlı piyeste başrol oynamıştır. Oyundaki başarısı çok beğenilmiş ve çeşitli etkinliklerde sahne alması için davet edilmiştir. Efendioğlu; etkinliklerde, düğünlerde atma türkü söylemeye o yıllarda başlamıştır. 1946 yılında ilkokulu bitiren Efendioğlu, hemen hayata atılmış, şoför muavinliğiyle başlayan bu girişim otuz beş yıllık ağır vasıta şoförlüğü ile devam etmiştir. Şoförlük yaptığı yıllarda zahire üzerine ticaret yapmıştır. Son yirmi beş yıldır köyünde kırtasiyecilik yapmaktadır.

Yarışmaların değişmez birincisi
1985 yılında dönemin Halk Eğitim Başkanı Orhan Naci Ak ve Halk Eğitim Müdürü Yavuz Dinç tarafından Rize'de ilk kez düzenlenen atma türkü yarışmasında otuz dokuz şair arasında birinci olmuştur. Bu yarışmaların devamında ve Trabzon-Vakfıkebir Ekmek Festivali'nde yapılan tüm yarışmalarda birçok derece elde etmiştir. Efendioğlu gerek yerel kanallarda gerekse TRT başta olmak üzere ulusal kanallarda programlara katılarak kültürümüze katkılar sağlamıştır. Yazdığı şiirlerde ve söylediği atma türkülerde gelenek ve göreneklerimize, kültürümüze ve manevi değerlerimize hep saygıyla yaklaşmıştır. Barış Manço, Murat Çobanoğlu gibi isimlerle yaptığı programlar, onlara attığı türküler Rize atma türkü geleneğinin daha yukarı taşınmasına katkı sağlamıştır. Hayatı ve şiirleri Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ali Çelik tarafından 5. Milletlerarası Halk Kültürü ve Edebiyat Kongresi'nde sunum olarak kullanılmış ve 5. Halk Edebiyatı Kültür Yayınları 1, 2 ve 3. ciltlerinde yer almıştır. Ayrıca Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili Ve Edebiyatı Eğitim Bilim Dalı öğrencisi Muhammet Fatih Turan'ın bitirme tezinde 'Rize'de Atma Türküler ve Osman Efendioğlu' başlığı ile konu edilmiştir. Efendioğlu, evli ve üç çocuk babasıdır. Efendioğlu yaşamı boyunca Rize'de gelenek halinde olan ve düğünlerde söylenen atma türkülerin daha ileri taşınması için adeta bir misyon üstlenmiş, hayatı boyunca bu alanın en güzel örneklerini vermiştir.

Rize Meltemleri
Osman Efendioğlu; şiirlerini Rize Meltemleri adı altında bir kitapta toplamış, kitap Çınar Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından yayımlanmıştır. Kitabın önsözünde Osman Efendioğlu'nun kaleminden biyografisine yer verilmiştir.

Rize melteminde ihlastır gaye,
Mayamda var oldu aslı sermaye,
Ne şöhret bekledim, ne de bir paye,
Mizacı sanata nakşede durdum

Çocukken ozan, kırktan sonra yazar oldum
1936 yılında Rize'nin Taşköprü köyünde doğdum. Şairliğe, bölgemizde yaygın olan atma türkülerle başladım. Yedi, sekiz yaşlarımda okul sıralarında ve on iki, on üç yaşlarımda düğün alaylarında söyledik, durduk. Söylemesine söyledik de vakti çabuk geçirdik. Hayat su gibi akıp gidiyor. Nasıl olsa akıyoruz. Ve bir kaba dolalım dedik. Nihayet kırkından sonra yazmaya başladık.

Diyar diyar dolaştım
İlkokuldan sonra şoför muavinliğine, on sekizinden sonra da şoförlüğe başladım. Türkiye'yi diyar diyar dolaşıp halktan aldığımız gelenek görenek usul ananelerle yaşadım ve neticede bu kitabı yazmayı kafama koydum. Şiirlerimde bir imaj var ise o da sanatın nakışları oldu. Başka bir gayem olmadı ve sevdalı, aşklı şiirler yazdım ise de bende gerçek aşk:

'Kamu alem dostluk gerek,
Dost bağına bizde erek
Gönlüm Kabe'ye dönerek
Başka kıble bilmez benim
Osman Efendioğlu'yum.
Yunus gibi aşk doluyum.
Bir deryada damla suyum,
Başka derya bulmaz benim.'

Geçmişi ile övünen, geleceğe güvenen duyguların içerisinde yoğruldum, vatana, millete, bayrağa bağlı kaldım, 'vatan sevgisi imandandır' prensibiyle:

'Savaşta cengaverim,
Yılmayan bir neferim,
Ben mezarlara sığmam,
Tarihtir benim yerim'

Geleceğe, yeni nesillere bir şeyler bırakmak istedim. Tarihleri şanla dolduran bir ecdadın yeğeninin (torununun) başka seçeneği olamazdı ki.

'Bir tarihim var ki yazılmış kanla.
Nişanı şüheda, ses borazanla,
Sabah şafağında, akşam ezanla,
Benim benden öte bir tarihim var.'

Böyle bir tarihe sahip olmanın verdiği gururla bu tarihi kanla yazan bir ecdatla yola giren başka neyi yazabilir.

'Bir ecdadım var ki, tarihe konu,
Asil kandan gelir, bellidir yönü,
Ezel-i ervahtan almış soyunu,
Aslı Arş'a değer bir ecdadım var.'

Böyle bir ecdada yaklaşır olmanın mutluluğu ile yazmaya devam dedik. İnsanın baki olmadığını, ancak eserlerinin kalıcı olduğuna inandım.

'Osman Efendioğlu, kabirdir esas evin,
Ölüm Hakk'a vuslattır, buna üzülme, sevin.
Hiç düşündün mü ki sen, sevenlerin hep orda!
Kabirde rahat olsun senin sonsuz emelin.'

Fatih Sultan KAR / İST.

Editör: Haber Merkezi