Bu bağlamda yapılan düzenleme bu manevi değer ve mezarlıklar göz önüne alınarak eski fotoğraflar ve bilgilerle yeniden gözden geçirilmelidir.
Rize şehrinde her dönem meydan önemli rol oynamıştır. Rizelilerin kurtuluş günlerine, çay demleme törenlerine, çay festivallerine, bayram kutlamalarına, siyasilerin ve devlet büyüklerinin mitinglerine 15 Temmuz Demokrasi ve Cumhuriyet Meydanı eski deyimle hükümetin önü ev sahipliği etmiştir.
Manevi değerlerimize sahip çıkmalıyız
Rize Meydan düzenlemesi denilince ilk aklıma Rize ilinin son mutasarrıfı Cumhuriyetin ilk valisi olan Kara Vali Mehmet Hurşit'ın yıktırdığı Şeyh Ali Semerkandi hazretlerine ait türbe geliyor. Karadeniz illerinin fethiyle Rize'ye gelerek gayrimüslim insanları irşad ederek İslam dinine girmelerine sebep olan bu büyük manevi değer unutulmamalıdır.
Bakın şu Kara Valinin yaptığına
Rize ile ilgili tespitleri ve önerileriyle bilinen İş Adamı Ahmet Oflu bu konuda büyük bir gayret ortaya koymuştur. Rize vilayetinde medfun bulunan Şeyh Ali Semerkandi hazretlerine ait türbenin Rize ilinin son mutasarrıfı Cumhuriyetin ilk valisi olan Mehmet Hurşit tarafından yıktırıldığı yakın bir tarihe kadar şehrimizde herkes tarafından bilinmektedir. Türbenin, elimizdeki fotoğraf ve ileri yaşlardaki halkımızın tariflerine göre, eski Rize Adliyesinin güneydoğu köşesinde olduğu ihtimali ağırlık kazanmaktadır, bu alanda yapılacak bir jeofizik çalışması ile birkaç saat içinde tespiti mümkündür.
Bu vefa yerine getirilmelidir
Şehrin meydanının Tuzcuoğlu aile kabristanlığı olduğu herkesçe malumdur, bu alanın kabristanlık olmasındaki en büyük etken, daha evvel bu meydanda defnedilmiş olan ve şehrimizde yaşayan herkesin hürmet ettiği Şeyh Ali Semerkandi hazretlerinin türbesinin bulunmasıydı. Osmanlı Devleti 1871 tarihli salnamesinde, Vakıflar Genel Müdürlüğü Defter No: 155 Sayfa 120-121 de, Başbakanlık Osmanlı arşivi EV. MKT 1298 Tarih 1886 da, Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıf kayıtları arşivi defter no: 589 sayfa 231 de Şeyh Ali Semerkandi hazretlerinin Rize'de meftun bulunduğu ve şehir merkezinde bir türbesinin olduğuna dair somut bilgiler bulunmaktadır. Haricen çeşitli vesikalardan edinmiş olduğumuz bilgilerin ışığında Şeyh Ali Semerkandi hazretlerinin son kuşak türbedarının ailesine ve türbedarın defnedildiği kabrine ulaşmış bulunmaktayız.
Manevi değeri unutursak maneviyat onu bize hatırlatır
Hayatı hakkında hemen hemen hiçbir bilgi olmayan Şeyh Ali Semerkandî, isminden anlaşıldığına göre Semerkand kökenli olmalıdır. Bu muhterem zatın, bölgenin Osmanlılar tarafından fethinden sonra zaman zaman bölgeye gelerek gayrimüslim insanları irşad ederek İslam dinine girmelerine sebep olan tasavvuf büyüklerindendir. Şeyh Ali Semerkandi, bir müddet Rize'de yaşadıktan sonra burada vefat etmiş ve Piriçelebi Mahallesi'ndeki Şeyh Camisi önünde bulunan alana defnedilmişti. Mezarı üzerine yapılan türbesi ise Rizeliler ve Rize'ye gelenler için daima bir ziyaretgah olmuştu.
Buradan dua okunmadan geçilmezdi bu gerçeği es geçmeyin
Milli Mücadele döneminde Trabzon'da yayınlanan İstikbal gazetesi muhabiri Nüzhet Haşim Bey, 7-12 Ağustos 1922 tarihlerinde Rize'ye gelmiş ve bu esnada Rize hakkında gazetesinde yazılar yazmıştı. 8 Ağustos 1922 tarihinde yayınlanan yazısında ise Şeyh Ali Semerkandî hakkında şu bilgileri vermektedir. 'Hapishanenin karşısında bir türbe var. Bu türbe taştan, gayet sağlam, aynı zamanda son derece sade, yalnız uhrevî bir mana ifade eder bir şekildedir. İçinde Şeyh Ali Semerkandî hazretleri yatıyor diyorlar. Lakin bu zat kimdir? Ne zaman göçmüştür? Uzaklardan gelmiş bir garip mi, yoksa Yavuz Sultan Selim'in fatih askerlerinden mi? Bunları kimse bilmiyor. Türbede bir küçük işarete bile rast gelemedim. Yalnız yeşil pûşideli bir büyük sanduka, küçük bez parçaları asılı parmaklıklardan bakan gözleri ademi esrar dolu nihayetsizliğe doğru çekiyor. Fani hayatın ledünniyatına aid dersler veren bu semavat ve uhrevî müderris acaba kimdir? Cumhuriyetin ilk yıllarından sonra bu cami çevresindeki mezarlık alan kaldırılırken, Şeyh Ali Semerkandî'ye ait türbe de yıktırılmış ve etraf düzlenerek meydan haline getirilmiştir.
Tarih Yazar Üstat Yakup Özkan'ın tespitleri
Trabzon Vilayeti Salnamesi isimli eserin üzerinde yaptığım araştırmada Semerkandi Şeyh Ali Hazretleri'ne ait bilgilere ulaştım. O tarihte Eski Nüfus Müdürü Kerim Kayıkçı Bey doksan beş yaşlarında olmasına rağmen, sağlıklıydı. Kerim Kayıkçı Bey: 'Türbeyi çok iyi hatırladığını, Eski Hükümet Konağının batı tarafına bulunan eski adliye binası ve Ekrem Orhon Apartmanı, ses sinemasına kadar ve Kurtuluş İlkokuluna kadar olan yerin Tuzcuoğulları'nın şehir Mezarlığı olduğunu söyledi. Yaklaşık olarak bu mezarlığın PTT karşısındaki eski adliye binasının Atatürk Meydanı'na bakan köşesinde (PTT'ye yakın olan köşe) de bu türbenin olduğunu ve devlet tarafından tayın edilen At Meydanı Mahallesi'nden Ayvaz oğulları ailesinden bir Türbedarı olduğunu belirtti. Etrafı çevrili olan bu mezarlığın türbenin deniz tarafı aşağısına cezaevi binasının olduğunu, şehre batı tarafından o tarihlerde yaya olarak giren herkesin türbenin önünde fatiha okuduklarını ve şehre öyle girdiklerini ifade etti.
Türbeye dinamiti ateşleyen iflah olmadı
Cumhuriyetin ilanından sonra Rize'ye gelen bir Vali'nin, Hükümet Konağı çevresini yeniden düzenleme çalışmaları başlattığını, Hükümet Konağı etrafının düzenlemesi sonucunda, şehir mezarlığının kaldırıldığını şehir mezarlığının kaldırılmasıyla türbenin de yıktırılması söz konusu olduğunu belirtti. Birçok kişi türbe kutsaldır, biz bu binayı yıkmayız dediler. Vali Türbeyi yıkacak işçi bulamayınca, o zamanlarda türbenin deniz tarafında yer alan ceza evinde bulunan mahkûmlara emrederek, türbeyi balyoz darbeleriyle yıkmaya başlattı. Fakat türbenin kubbe kısmı çok sağlam olduğundan balyoz darbeleriyle yıkamadılar. Bunun üzerine dinamitle kubbenin yıkılmasına karar verildi.
Bu seferde dinamiti kimse ateşlemedi. Rize'nin Kalkandere ilçesinden bir mahkûma dinamiti ateşlettiler. Patlama sonucunda, kubbeden bir taş parçası ateşleyen mahkûmun yüzüne gelerek, yüzünün sağ tarafını koparıp attı ve bir gözünü de kör etti. Daha sonra bu mahkûm cezasını doldurup cezaevinden çıktı. Fakat Rize caddelerinde ölünceye kadar yüzünün bir tarafı siyah bir bezle kapalı olarak dolaştı. Bu bilgilerin tümünün bizim dağarcığımızda toplanmasının, bize yüklenmiş bir vebal olduğu ve bu vebalin getirmiş olduğu yükümlülükle elimizin yettiği tüm kapıları çalmaktayız. Bu iade-i itibar'ın olması yönündeki hassasiyet ve çabamız tamamen bu sorumluluktan kaynaklanmakta olup, sizlerin de bu hadiseye aynı hassasiyetle yaklaşmanızı ümid edip, saygılarımla arz ederim.
İstişare ve vefadan vazgeçilmemeli
Cenap Nuh Aksu; 1 Mart 1945 tarihinde Rize Valiliğine atanır. Rize iline gelir gelmez, ülkemizin seçkin şehir planlamacılarıyla diyaloglar kurar, Rize şehrinin hızla geliştiği ve biran evvel sağlıklı bir proje ve şehir planı yapılması gayesiyle kolları sıvar. Dünyaca Ünlü Şehir Planlayıcısı ve Yüksek Mühendis Mimar çift Nezihe – Pertev Taner çifti Rize'ye davet eder. 1946 yılında Rize'de bir ay kalıp, insanlarında fikirlerini alarak Rize Şehri Kat-ı İmar Planı hazırlarlar. Plan Rize Meydanı'nı da kapsamaktadır. 21 Temmuz 1946 tarihinde Aksu'nun Rize Valiliğinden ayrılmasıyla birlikte çalışmalar askıya alınır ve uzun ve yorucu bir çalışma ile hazırlanan plan bir türlü hayata geçmez.
Kaynak: Evvel Zaman İçinde Rize Fatih Sultan Kar Rize Vitrini Ajans İstanbul 2008
Fatih Sultan KAR / İST.