Trabzon'un Araklı ilçesinde meydana gelen ve 7 kişinin öldüğü, 3 kişinin kaybolduğu, 4 kişinin yaralı olarak kurtarıldığı, 9 binanın yıkıldığı, yollar, köprüler ve tarım arazilerinin hasar gördüğü sel ve heyelanlar, dere yatakları üzerine ya da kenarına inşa edilen yapı tartışmalarını da yeniden gündeme getirdi. Bölgede, dere yatakları üzerine yapılan bina, ev, iş yeri, okul, kamu binaları ile kahvehaneler, çarpık yapılaşmayı gözler önüne seriyor.
DERE YATAĞINDA OKUL, KURS, KAHVE, BİNA
Rize'de Karasu köyünde yıllar önce Kuran kurs binası Salarha Deresi üzerine inşa edildi. Kız Kuran kursu binasında bugün 50 dolayında öğrenci eğitim görüyor. Yiğitler köyünde ise kahvehane olarak kullanılan bir binanın ana taşıyıcı kolonları dere yatağı içerisine oturtuldu. Binanın yarısı da dere yatağı üzerinde yer alacak şekilde inşa edildi. Kahveye günde yüzlerce kişi girip çıkıyor. Ordu'da, 7 Ağustos 2018 tarihinde meydana gelen ve 1 kişinin hayatını kaybettiği 9 kişinin de yaralandığı selde Ünye ilçesinde dere yatağına inşa edilen 4 katlı fabrika inşaatı gündeme gelmişti. Cevizdere Irmağı yatağına inşa edilen 4 katlı fabrika binası için yıkım kararı alındı. Trabzon'un Araklı ilçesi Çamlıktepe mahallesinde Çamlıktepe İlk ve Ortaokulu iki derenin birleştiği alana inşa edildi. Mahallede son yaşanan selde ağır hasar alan 5 katlı okul binasının da yıkılmasına karar verildi.
4 İLDE DERE YATAKLARINDAKİ YAPILAR YIKILACAK
Karadeniz'de yaşanan sel ve heyelanlarda gündeme gelen dere yataklarında yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı harekete geçti. Bakanlık sona yaklaştığı eylem planında, Trabzon, Rize, Giresun ve Ordu illerinde iklim değişikliği sonucu ani sel ve heyelanların yaşandığı yerleşim yerlerinin altyapısını güçlendirilecek, şehrin içerlerinden geçen dereler ve bu derelerin koruma bandı içerisinde kalan yapılar kaldırılacak. Dere yataklarındaki binaların taşınacağı eylem planında, TOKİ aracılığı ile vatandaşlara güvenli alanlarda yeni konutlar inşa edilecek.
PROF. DR. AKGÜN: DOĞA BANA DOKUNMAYIN DİYOR
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Heyelan Uygulama ve Araştırma Merkezi üyesi Prof. Dr. Aykut Akgün, var olan dengesine müdahale olunması halinde doğanın bu müdahalelere yanıt verdiğini söyledi. Sel ve heyelanlarda yaşanan can ve mal kayıplarının, yanlış planlama, bilimin, mühendislik ilkelerinin ve ön görülerin dikkate alınmamasının sonucu olduğunu ifade eden Akgün, 'Son yıllarda meydana gelen sel ve heyelanlarda yaşanan can kayıpları, maalesef yanlış planlamalar, bilimin mühendislik ilkelerinin ve ön görülerin yeteri kadar dikkate alınmaması sonucu ortaya çıkıyor. Doğanın kesinlikle bir dengesi var. Eğer bizler doğanın kendi dengesi içerisinde, bu dengeye müdahil olacak; dere yatağında ev, okul ve benzeri yapılar yaparsak, bu dere yataklarının önlerini kapatırsak, sonuç olarak doğa kendi dengesini yeniden kurmaya çalışıyor. Bu da, evleri yıkarak, insanları can kaybına uğratarak oluyor. Doğa, kendine yapılan müdahalelere cevap veriyor, 'Bana dokunmayın' diyor. Fakat biz ısrarla ona bir müdahale içerisindeyiz' dedi.
'YAĞIŞ BAŞLAYINCA DERE YATAKLARINDAN UZAK DURUN'
Yerel yönetimlerin, riskli olan bölgelerde dere yataklarındaki yapılar için çok dirayetli olmaları gerektiğini kaydeden Akgün, 'Heyelan, sel her yerde olabilir, bunlar olduğu ya da olacağı zaman, nerelerde olabileceğini kestirmek ve oluşabilecek zararları önceden tahmin edebilmek ve bunlara karşın önlemlere alabilmektir esas önemli olan. Halkımızın artık çok daha bilinçli ve tetikte olmaları gerekiyor. Özellikle yağış başladığı andan itibaren, vatandaşların, dere yataklarından ve yakınlardan muhakkak uzaklaşmaları gerekiyor. Şu an için en hızlı çözüm bu. Yapılaşmaya uygun olmayan alanlara herhangi bir şekilde izin verilmesine engel olunmalıdır. Bu artık kaçınılmaz. Bunun başka cümlelerle ifade edilebilirliği artık kalmadı. Çok net. Yıkılan binanın yerine yenisi daha iyisi yapabiliyorsunuz ama herhangi bir can gitti mi yerine getiremiyorsunuz. Bizler önceliğimizi, insanın varlığının sürdürülebilirliğine vermeliyiz. Alınan kararlar, önlemler hepsi insanın yaşamını devam ettirebilmesi üzerine olmalıdır. Burada önemli olan testi kırılmadan tokadı atmak. Testi kırıldıktan sonra ağlamak hiçbirimize fayda getirmiyor' diye konuştu.