Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Hukuk Fakültesi'nde 4'üncü Uluslararası Türk-Alman İlişkileri Sempozyumu ile 2019-2020 Akademik Yılı Açılış Töreni'ne katıldı. Törene Vali Münir Karaloğlu, AÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Ünal, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı. Akademik yılın 'Sahada ve Masada Güçlü Diplomasi' konulu ilk dersini veren Bakan Çavuşoğlu konuşmasında, Türkiye ile Almanya'nın çok büyük bağlarla birbiriyle bağlı olduğunu belirterek, 'Her zaman zor şartlarda dahi ilişkilerini sürdürmeye çalışan iki önemli Avrupa ülkesidir. İlişkilerde bazen iniş çıkışlar olabilir. Bugün Almanya ve hepimizi etkileyen çok önemli sorunlarla ancak birlikte baş edebileceğimizi biliyoruz. Bugüne kadar AB süreci dahil, göç mutabakatı, terör sorunları gibi en önemli konularda bizim en önemli muhatabımız Almanya olmuştur. Burada özellikle sayın Merkel'in liderliğini belirtmek istiyorum. Almanya ve Avrupa ülkelerinin karşı karşıya kaldığı ırkçılık gibi sorunlarda neler yapılabileceği konusunda ve ilişkilerimizi daha ileriye götürmek için samimiyet ve kararlılık var. Ama yeni fikirlere de ihtiyacımız var' dedi.

'YURTTA SULH CİHANDA SULH' DEMEK SUYA SABUNA DOKUNMAMAK DEĞİL'

Bugün dünyadaki çatışmaların yüzde 60'ının başta Suriye olmak üzere bu coğrafyada olduğunu kaydeden Bakan Çavuşoğlu, 'Türk dış politikası bu değişim konusunda nasıl şekillenmeli ve Türkiye dış politikada neler yapıyor? Her şeyden önce cumhuriyet kurulurken Mustafa Kemal Atatürk 'Yurtta sulh cihanda sulh' demiş, bu temel prensibi muhafaza ediyoruz, geliştiriyoruz ve her zaman barıştan yanayız. 'Yurtta sulh cihanda sulh' demek suya sabuna dokunmamak değil. Kıbrıs'ta Türkler katledilirken susmak değildir. Veya terör bize tehdidini artırırken görmezden gelmek değil. Onun için tam da bu ilkeyi, prensibi destekleyecek şekilde öncelikle tüm bu sorunlar karşısında Türkiye öncelikle kendi milli çıkarlarını korumak zorunda. Bunun için de sahada ve masada güçlü Türkiye olmak zorundayız' diye konuştu.

'365 BİNDEN FAZLA İNSAN GÖNÜLLÜ DÖNDÜ'

Uluslararası ilişkilerde her zaman diyalogdan yana olunduğunu belirten Çavuşoğlu, diplomasinin yetersiz kaldığı durumlarda ise bazı adımları atmakta tereddüt edilmemesi gerektiğini belirterek, Suriye'de Barış Pınarı Harekatı ile ilgili detaylı süreci anlattı. Çavuşoğlu, şöyle dedi: 'Biz Suriye'nin öncelikle istikrarını istiyoruz. Sınır bütünlüğü konusunda herkesten daha fazla hassasız. Çünkü en çok bizi ilgilendiriyor. Şu anda yönetilemeyen bir Suriye'den en çok kim etkileniyor, biz etkileniyoruz. Aynı şekilde yanı başımızdaki Suriye'de terör örgütlerinin bulunmasını istemeyiz. Suriye'de kalıcı çözümün siyasi çözüm olduğunu da çok iyi biliyoruz. Ateşkesin İdlib'de ya da muhalefetle iktidar arasındaki bu çatışmaların durması konusunda en çok çaba sarfeden ülkeyiz. Ama yanı başımızda bu kadar terör örgütü varken kendimizi güvende hissedebilir miyiz, hayır. İşte o nedenle Suriye'de biz önce Fırat Kalkanı, sonra da Zeytin Dalı harekatlarıyla 4 bin kilometrekarelik alanı terör örgütlerinden temizledik. DAEŞ, YPG ve PKK'dan. Buralara şimdi 365 binden fazla insan gönüllü döndü, onlara da yardım ediyoruz.'

'BURADA PKK/YPG DEVLETİ KURMAK İSTİYORLARDI'

Barış Pınarı Harekatı'na ilişkin yol haritasını özetleyen Bakan Çavuşoğlu, öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump'ı arayıp, 'Sizinle yaptığımız çalışmalarda biz hiçbir netice alamadık. Siz halen devam ediyorsunuz o yüzden biz kendi operasyonumuzu, harekatımızı başlatıyoruz' dediğini belirterek, şöyle devam etti: 'Trump dinledi, en sonunda dedi ki, 'Hapishanelerdeki DAEŞ'li teröristler ne olacak?' Cumhurbaşkanımız da, 'DAEŞ'liler herkesten önce bizim düşmanımız, ülkelerin alması için söyleriz, beraber de çalışırız, eğer almazlarsa serbest bırakmayız. Serbest bıraksak ilk önce bizi vururlar. Dolayısıyla yargıya hesap vermeleri konusunda gereğini biz yaparız' dedi. Biz harekatı başlattıktan sonra büyük bir kıyamet koptu. Nasıl kıyamet koptu, maalesef dostumuz Almanya da BM ve AB içinde bu kıyameti koparanların içindeydi Fransa ile beraber. Biz Afrin bölgesinde de YPG ile mücadele ettik. O zaman da eleştiriler vardı. Ve o günkü anlatımlarımız ve bildirimlerimizin 10 katını burada yaptık. Neden kıyamet koptu. Burada da YPG, orada da YPG var dedik. Çünkü burada bir terör devleti kurmak istiyorlardı. Biz büyük oyunu bozduk. Burada PKK/YPG devleti kurmak istiyorlardı. Ve bunun başını da Fransa ile İsrail çekiyor, çok açık konuşuyorum. Bugüne kadar hiçbirisinden 'Yok hayır, böyle bir çaba içinde olmadık' diyen de olmadı. İlk defa söylemiyorum. Kıyametin kopmasının sebebi budur.'

'SAHADA VE MASADA GÜÇLÜ OLURSANIZ BUNLARI YAPABİLİRSİNİZ'

ABD ile yapılan mutabakat ve verilen 120 saat sürede YPG'lilerin büyük bölümünün çekildiğini, arada tek tük olabildiğini, bunların da temizleneceğini belirten Bakan Çavuşoğlu, 'Tam 5 gün sonra dünyanın ikinci süper gücü Rusya ile de bir anlaşma yaptık. Gittik müzakere ettik. Rusya'yla vardığımız mutabakatın özü şudur. 30 km derinliğe kadar tüm YPG/PKK'lılar çıkarıldı. Yani biz iki mutabakatla istediğimizi aldık. Anlattıklarımın özeti, sahada ve masada güçlü olursanız bunları yapabilirsiniz. Biz her zaman diplomasi, çözümden yanayız ve biz her zaman sözümüzü tutarız ve muhataplarımızdan da verdikleri sözleri tutmasını bekliyoruz' dedi.

TÜRKAK TOPLANTISINA KATILDI

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Antalya'da 20'nci kuruluş yıl dönümünü kutlayan Türk Akreditasyon Kurumu'nun (TÜRKAK) Belek'te bir otelde yapılan toplantısına katıldı. TÜRKAK'ın 20 yıl önce kurulmasıyla uygunluk değerlendirme kuruluşlarının uluslararası geçerliliklerinin sağlanması yönünde önemli bir adım atıldığını belirten Bakan Çavuşoğlu, 'TÜRKAK aradan geçen sürede saygın bir kurum haline geldi. TÜRKAK, Avrupa'da karşılıklı tanınmaya konu olan tüm alanlarda hizmet vermeye başlayan 6 akreditasyon kurumundan birisi oldu. TÜRKAK'ın Avrupa Akreditasyon Birliği ile 2006 yılında yaptığı karşılıklı tanıma anlaşmasıyla, Avrupa Komisyonu tarafından onaylanmış kuruluş sayısı 15 farklı sektörde toplam 44'e ulaştı. Artık Türkiye'de üretilen ürünlerin üzerinde 'CE' işareti konulması için yurtdışındaki onaylanmış kuruluşlara gitme ihtiyacı yok' diye konuştu.

Bugün ülkemizde farklı kapsamlarda ve standartlarda deney, kalibrasyon, tıbbi deney yapabilen 1000'in üzerinde akredite laboratuvar olduğunu açıklayan Çavuşoğlu, 'Akreditasyonla birlikte bu laboratuvarlarda çalışan personelin yetkinliği arttı ve en önemlisi testlerin uluslararası kabul görmesi temin edildi. TÜRKAK'ın hem diğer ülkelerdeki akreditasyon kuruluşlarıyla temaslarını hem uluslararası kuruluşlardaki faaliyetlerini yakinen takip ediyorum ve çalışma arkadaşlarımla gurur duyuyorum' dedi.

Avrupa Birliği'ne üyeliğin her zaman stratejik bir hedef olduğunu da anlatan Bakan Çavuşoğlu, 'Bu süreç kolay olmadı, inişli çıkışlı oldu. Bugün de karşı karşıya olduğumuz oldu tabi. Farkındayız, sizler de farkındasınız. Bu noktada, yani AB noktasında TÜRKAK'ı özellikle Gümrük Birliği ortaklığımız konusunda önemli bir kuruluş olarak görüyoruz. TÜRKAK sayesinde Gümrük Birliği anlaşmasındaki taahhütlerimizden birini daha yerine getirmiş ve ülkemizde üretilen mal ve hizmetlerin serbest dolaşımının önündeki bir engeli daha kaldırmıştır. Akreditasyon yurtdışı pazarlara açılmamızda itici bir güçtür' diye konuştu.

Son 20 yılda ülke ihracatının 26 milyar dolardan 170 milyar doların üzerine çıktığını belirten Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

'Bu artışta AB pazarına özellikle ürünlerimizi satabilmek için test ve belgelendirme altyapımızın AB standartlarında olması önemli rol oynadı. TÜRKAK, 74'ü uzman ve uzman yardımcısı olmak üzere 148 personeli, 1700 kişiden oluşan denetçi havuzu, yine 1800'e yakın akredite kuruluşu ile ticaretimizi daha hızlı ve daha güvenilir hale getirdi. Akreditasyonun ülkelere ve dünyaya katkısı yalnızca ekonomik değildir. Ekonomiyle sınırlı değildir. Uygunluk değerlendirme faaliyetleri sayesinde ürün ve çevre güvenliği de sağlanmakta, insan sağlığı ve dünya kaynakları da korunmaktadır. Akreditasyon esasen insana, çevreye, ticarete, üretici ve tüketiciye katkılar sunuyor.'

Editör: Haber Merkezi