Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, uygarlıkla özdeşleşmemiş, insani hasletleri özümseyememiş, halen barbar eğilimler taşıyan toplum veya ülkelerin mevcudiyetinin bu çağda derin bir hayal kırıklığı olduğunu belirtti.

Lafa gelince haktan, hukuktan dem vuran, sıra uygulamaya geçince kaçak ve korkak güreşenlerin insanlığın yüz karası olduğunu söyleyen Bahçeli, 'Utanmadan medenilik pozu verirler, 'muasırız' derler ama gerçekte insani değerlere muarız olduklarını bir türlü gizleyemezler, saklayamazlar. Nitekim husumetle süslenmiş mızraklarını çuvala sokamazlar. Batının hal-i pürmelali tam da budur.' diye konuştu.

Bahçeli, Türkiye-Yunanistan sınırında yaşanan ilkel ve iç yaralayıcı olayların 'insanım' diyen herkesi ürküttüğünü, infiale sürükleyerek ürpermesine neden olduğunu dile getirdi.

'İnsanlık değerlerini alenen çiğnemiştir'
Türkiye'nin farklı illerinden Avrupa'ya gitmek amacıyla yollara düşen sığınmacıların Pazarkule Sınır Kapısı'nın Yunanistan tarafından kapatılmasıyla maruz kaldıkları trajedinin tek kelimeyle 'barbarlık' olduğunu vurgulayan Bahçeli, şöyle konuştu:

'Yunan güvenlik güçlerinin yapmadığı zulüm kalmamıştır. Kadın, çocuk, yaşlı demeden önüne gelene saldıranların vicdanları kurumuştur. Avrupa'ya gitmek isteyen masumları kara ve deniz sınırlarında durdurup şiddet ve nefretle püskürten, olmadı söven, olmadı döven, olmadı öldüren Yunanistan, zulmün koçbaşı haline dönüşmüştür. Sınırı geçip Yunanistan'a intikal eden sığınmacıları önce soyup sonra da eziyet ve işkenceyle geriye çeviren bu ülke, insanlık değerlerini alenen çiğnemiştir.'

Uluslararası hukukun ihlal edilmekle kalmayıp, insan haklarının da tozlu raflara kaldırıldığını belirten Bahçeli, başta Afganistan olmak üzere Suriye, İran, Fas, Cezayir, Tunus, Pakistan ve Kuzey Afrika'dan kopup Avrupa'ya geçmek isteyen, aynı zamanda uluslararası koruma talep eden sığınmacılara acımasız muamele ve müdahalelerin Yunan zihniyetinin ipliğini pazara çıkardığını ifade etti.

Bahçeli, 'Sınırda bekleyen savunmasız insanlara biber gazı, sis bombası, tazyikli su, kurşun, kaba güç neyle izah edilecektir? Yazık değil midir? Ayıp değil midir? Rezalet değil midir? Karşımızdaki şiddetseverlik barbarlık değilse o halde barbarlık nedir? Ne ibretliktir ki Avrupa insani felaketlere duyarsız, masumlara kapalıdır.' değerlendirmesinde bulundu.

'AB ülkeleri Türkiye'yi anlamaktan uzak'
Hırvatistan'da 6 Mart'ta yapılan AB Dış İlişkiler Konseyi olağanüstü toplantısında AB Dışişleri Bakanları tarafından kabul edilip yayınlanan sorunlu bildirinin, makul ve mantıklı hiçbir yanının da olmadığını belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Dünyada en çok mülteci ve sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkenin Türkiye olduğu ayan beyan ortadadır. Bu gerçeğe rağmen, Türkiye'yi göç meselesini siyasi bir amaçla kullanmakla itham etmek asılsız, akılsız ve ahlaksız bir yakıştırmadır. AB ülkeleri Türkiye'yi anlamaktan ve kavramaktan tamamıyla uzaktır. İnsan haklarını yok sayan ve sınırlarına gelen mazlumlara düşmanca saldıran Yunanistan'ın AB tarafından desteklenip arka çıkılması, barbarlığa ortaklıktır. 1951 Cenevre Sözleşmesi ve Avrupa mevzuatı bir kenara itilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi buharlaşmış, Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme ile 1967 Protokolü budanmıştır. Hem Yunanistan hem de diğer Avrupa ülkeleri, uluslararası yükümlülüklerine bağlı kalarak sığınmacıların müracaatlarını almak mecburiyetindedir. Bunun başkaca yol ve çaresi yoktur. Yunanistan'ın sığınmacı başvurularını askıya almasının hukuken hiçbir dayanağı olamayacaktır. Kaldı ki Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Yunanistan'ın bu tavır ve tutumunun uluslararası hukukta yeri olmadığını açıklamıştır. Yunanistan'ın sığınmacılara karadan ve denizden ateş açması, botlarını batırması ve maalesef ölümlere neden olması haydutluk, hayasızlık, hukuksuzluktur.'

MHP Genel Başkanı Bahçeli, uluslararası hukuk ile mültecilere dair uluslararası sözleşmelerin, kendilerini güvende hissetmeyen, savaş ve benzeri korkular yüzünden ülkelerini terk eden her insana başka bir ülkeye sığınma hakkı verdiğini anımsatarak, on yıllardır insanlık nutukları atan, sürekli hamaset yığınağı yapan hiçbir ülkenin, ahlaki ve insani inandırıcılığının kalmadığını söyledi.

'Hani insan hakları? Hani insan onuruna hürmet? Hani zulme karşı mazlumlara himmet?' diye soran Bahçeli, şunları kaydetti:

'AB ülkeleri vahim bir tenakuz çukurundadır. Sınırda, şu kış günlerinde, küçücük bedenleri soğuktan titreyen yavrular, çaresiz analar, perişan babalar 'ben insanım' diyen herkesi yaralamaktadır. Parklarda, bahçelerde oynaması gereken çocuklar yağmurda, çamurda, soğukta feryat etmektedir. Üstte yok başta yoktur. Cep delik cepken deliktir. Sabilerin hıçkırıkları, emzikli bebeklerin acıklı halleri vicdansızların, merhametsizlerin, insan sevgisinden bihaber meymenetsizlerin yüzlerine tokat gibi inmiş, Avrupa'nın her köşesinde de yankılanmıştır. İnsani yıkımların kederi yüreğimizin tam orta yerine çökmüştür. MHP olarak bu ağır tabloya sessiz kalamazdık. Bebeklerin, çocukların hazin ve hüzünlü durumlarını atıl ve hareketsiz şekilde seyredemezdik. Bir şeyler yapmalıydık, karınca kararınca yardım elimizi uzatmalıydık. Gönül ve vicdan seferberliğiyle yaralara merhem olmalıydık. Çünkü biz, 'komşusu açken tok yatan bizden değildir' manevi buyruğuna bütün hücrelerimizle inanan milliyetçi ülkücü hareketiz.'

Bahçeli, geçen hafta Edirne'de 0-10 yaş grubunu hedefleyen 'Göçmen Kreşi' kurmak ve mazlumları kuşatmak için samimiyetle devreye girdiklerini söyledi.

Solgun bakışlarıyla, sararmış yüzleriyle, üşüyen bedenleriyle sınırda tutacak el bekleyen, yedirip içirip giydirecek müşfik bir irade gözleyen çocukların temel ihtiyaçlarını temin ederek, tırlarla Edirne'ye gönderdiklerini anlatan Bahçeli, 'Türk milletinin gıpta edilecek vasfını, imrenilecek vakarını gösterdik. Aynı zamanda Türk milletinin şefkat ve merhametiyle yavrulara dokunduk, onları nakış nakış vicdanlarımıza dokuduk.' diye konuştu.

Her çocuğun bir dünya, her bebeğin bir melek olduğunu, kokularının da cennet kokusu olduğunu ifade eden Bahçeli, 'Bebeğin kökeni, mezhebi, ırkı, milliyeti konusu dahi edilemez. Bebeklere acımayan, çocuklara aldırmayan, düşkün ve muhtaçları dikkate almayan bir medeniyetin temelleri çürük, tedrisatı bozuk, tebessümü sahte, tezahürü karanlıktır. İşte Yunanistan'ın içinde bulunduğu Avrupa Birliğinin (AB) özeti budur. İnanıyorum ki zalimin zulmü bir gün mutlaka kendisine dönecektir. Yine inanıyorum ki zalimin düşmanı Allah'tır.' değerlendirmesinde bulundu.

Bahçeli, Şair Mehmet Emin Yurdakul'un, 'Bırak Ben Haykırayım' isimli şiirini okuyarak, 'Çocuklar örselenmesin, bebekler ölmesin.' dedi.

Göç olgusunun, insanlık tarihi kadar eski olduğunu belirten Bahçeli, pek çok insanın, terör, savaş, işkence ve ölüm tehlikelerinden kurtulabilmek uğruna, plastik şişme botlarla açık denizleri geçmeyi dahi göze aldığını hatırlattı.

Bahçeli, 1960'da 76 milyon olan uluslararası göçmen sayısının, 1980'de 100, 1990'da 154, 2015'te ise 244 milyona ulaştığına işaret etti. Uluslararası Göç Örgütü'nün 2020 Dünya Göç Raporu'na göre halen 272 milyon insanın göç yolunda olduğunu anımsatan Bahçeli, 2050 için yapılan göç tahminlerinin 230 milyona ulaşacağı yönünde olmasına rağmen son verilerle birlikte tahminin 30 yıl önceden aşıldığına dikkati çekti.

'Aylan bebeğin hiçbir suçu günahı yoktu'
Binlerce insanın Akdeniz'i geçip Avrupa topraklarına sığınabilmek için hayatlarını kaybettiklerini söyleyen Bahçeli, 2016'da 6 bin kişinin denizlerde boğulduğunu ve balıklara yem olduğunu dile getirdi.

Bahçeli, 2 Eylül 2015'de, Bodrum'dan Kos'a geçmek isteyen sığınmacıların fiber tekneleri batınca 11 kişinin öldüğünü aktararak, 'Ne acıdır ki 3 yaşındaki Aylan bebeğin cansız bedeni kıyıya vurmuştu. Bebeklerin denizlerde can verip sahillere sürüklendiği bir dünyanın iyiliğinden, gelişmişliğinden, medeniliğinden bahsedecek kim varsa, şart olsun alnını karışlarız.' diye konuştu.

Açlık, kıtlık, yoksulluk ve güvenlik tehditlerinin, milyonlarca insanın yerini yurdunu bırakıp başka bir yere gitme arayışının temel motivasyonu olduğuna işaret eden Bahçeli, Arap Baharı isimli dehşet döngüsünün son durağı olan Suriye'de milyonlarca insanın, hayati risk ve tehlikelerinden dolayı yurtlarından koptuğunu, yollara döküldüğünü anlattı.

Aylan bebeğin hiçbir suçu günahı olmadığını, ne silahı ne bombayı ne de güç ve hakimiyet mücadelelerini bildiğini vurgulayan Bahçeli, şöyle konuştu:

'Eline aldığı kurumuş ekmekle öğün geçiriyor, ailesiyle birlikte umuda yelken açıyordu. Aylan bebekten bütün ülkeler, bütün küresel kuruluşlar yüzleri varsa kızarmalı, gözleri varsa yaşarmalı, vicdanları varsa da sızlamalıdır. Allah bu hesabı bir gün mutlaka soracaktır. Mazlumların ahı, vakti saati geldiğinde zalimleri perişan edecek, inim inim inletecektir. Bizim niyazımız, duamız, dünya gözüyle dileğimiz kesinlikle budur.'

Türk milletinin, mazlumlara her fırsatta kucak açtığını, sofrasına buyur ettiğini anlatan Devlet Bahçeli, Batılı ülkelerin ise kulak tıkadığını, burun kıvırdığını ifade etti.

Suriye kaosunun sosyal ve ekonomik faturasını ödeyen devletin belli olduğunu, ülkelerindeki çatışmalardan kaçan Suriyelilerin, 29 Nisan 2011'dan itibaren kitlesel olarak Türkiye'ye gelmeye başladığını hatırlatan Bahçeli, Mayıs 2011'de sığınmacı kampları açıldığını belirtti.

'Türkiye sığınmacı deposu değil'
İdlib'de 27 Şubat 2020'de yapılan kanlı saldırıda 34 şehit verilmesi üzerine sınır kapıların açıldığını, ilk etapta 47 bin 113 sığınmacının Türkiye'den ayrıldığını söyleyen Bahçeli, dün itibarıyla Meriç Nehri'ni geçen sığınmacı sayısının 142 bin, Ege Denizi'ni geçen sığınmacı sayısının da yaklaşık bin kişi olduğunu ifade etti.

Sayıları 8 bine yaklaşan sığınmacının halen sınırda insanlık dışı önlemlerle, tel örgülerin ve kalın duvarların ardında bekletildiğine dikkati çeken Bahçeli, Türkiye'nin taahhütlerine her zaman sadık kaldığını, sözünü tuttuğunun altını çizdi.

Sözünü tutmayanların açık olduğunu dile getiren Bahçeli, Türkiye'nin AB ile 18 Mart 2016'da yaptığı anlaşmaya uymayanların, mükellefiyetlerini yerine getirmeyenlerin bilindiğini belirtti.

Türkiye'nin 'sığınmacı deposu, mülteci toplama kampı, göçmen barınma alanı' olmadığını vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:

'Ege'de göçmen ölümlerinin önlenmesi, insan kaçakçılığı zincirinin kırılması ve yasa dışı göçün yasal göçle ikame edilmesi amaçlansa da sonuç alınamamıştır. AB, sürekli bozgunculuk yapmıştır. 18 Mart mutabakatının önemli bir unsuru olan 'bire bir formülü' uyarınca, Yunan adalarından 4 Nisan 2016 itibarıyla alınacak her bir Suriyeli için ülkemizde geçici koruma altındaki bir Suriyelinin AB ülkelerine yerleştirilmeleri sağlanacaktı. Böylelikle Türkiye'de mülteci yığılması en aza indirilecekti. Ne var ki uygulamada pek çok pürüz çıkmış, külfet tamamen Türkiye'nin sırtına yüklenmiştir. Buna da hiç kimsenin, hiçbir ülkenin hakkı yoktur.

Gerekirse ekmeğimizi bölüşür, yeriz fakat aklımızla oynanmasına izin vermeyiz. 18 Mart mutabakatı kapsamında vatandaşlarımıza vize serbestisi 2018 yılı içinde sağlanacaktı. En geç 2017 yılı başında Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesi hususunda resmi müzakereler başlayacaktı. Suriyeli sığınmacılara 6 milyar avroluk mali destek vadedilmişti. Bunların hiçbiri gerçekleşmemiş, Türkiye'nin sabrı yanlış yorumlanmış, AB bir kez daha aldatmıştır. Artık gerçeklerin inkarına imkan yoktur. Her şey meydandadır.'

'Avrupa ülkelerinin paçası tutuştu'
Türkiye'nin açık kapı politikasıyla gereğini yaptığını, laftan sözden anlamayan Avrupa ülkelerinin paçasının tutuştuğunu belirten Bahçeli, Türkiye'nin mevcut şartlar altında yeni sığınmacı akınını göğüslemesinin mümkün olmadığına dikkati çekti.

İdlib'deki saldırılardan kaçan 1,5 milyon insanın sınırda olduğunu ve insani krizin devasa boyutlara ulaştığını anlatan MHP Genel Başkanı Bahçeli, 'Onlara huzurlu bir gelecek hazırlama konusunda her ülkenin eşit ve adil sorumluluğu vardır ve olmalıdır. Hatta 5 Mart Moskova zirvesi ile ülkemizde ve sınırlarımızda biriken Suriyeli sığınmacıların gönüllü ve güvenli şekilde asıl ikamet yerlerine geri dönüşlerinin yolu da açılmıştır.' dedi.

Türkiye'nin 'yol geçen hanı olmadığını' kaydeden Devlet Bahçeli, 'Bizim gidecek başka bir ülkemiz, başka bir yurdumuz, başımızı sokacağımız başka bir yuvamız yoktur. Ülkemize sığınmak isteyen mazlumları sahipsiz bırakmayız ama Türk milletinin ve Türkiye'nin de geleceğini yabana atmayız, atamayız, atmayacağız.' değerlendirmesini yaptı

Editör: Haber Merkezi