ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi (CDC), antimikrobiyal direncini, dünya çapında en az 1,27 milyon insanın hayatına mal olan ve 2019'da yaklaşık 5 milyon yaşam kaybıyla ilişkilendirilen acil bir küresel halk sağlığı tehdidi olarak tanımlıyor. Bu önemli konuyla igili, Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Aynur Eren Topkaya, Avrupa Antibiyotik Farkındalık Haftası nedeniyle önemli bilgilendirmelerde bulundu.
ANTİBİYOTİK DİRENCİ TEDAVİ MALİYETLERİNİ DE ARTIYOR
Günümüzde birçok antibiyotiğe karşı direnç geliştiren mikroorganizmaların ortaya çıkması nedeniyle, antibiyotik direncinin yarattığı halk sağlığı sorunun yanında önemli ekonomik kayıplara da neden olduğuna işaret eden Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Aynur Eren Topkaya, bu nedenle antibiyotik direncinin ekonomi zirvelerinin de gündem maddeleri arasında da yer aldığını söyledi. Her geçen gün antibiyotik direnç oranlarının arttığını ve buna bağlı olarak da toplumda enfeksiyon hastalıkları nedeniyle yaşam kayıplarının sıklığının arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Topkaya, 'Dirençli mikroorganizmalar çoğunlukla hastanelerde ancak bazen de toplumda yaşamı tehdit eden ve kolay tedavi edilemeyen enfeksiyonlara neden olur. Dirençli mikroorganizmalar nedeniyle tedavi süresi uzayan hastaların hastanede kalış süresi ve buna bağlı olarak tedavi maliyetleri de artmaktadır' açıklaması yaptı.
ÇÖZÜM İÇİN MULTİDİSİPLİNER YAKLAŞIM GEREKİYOR
'Antibiyotik direnci sadece sağlık çalışanlarının çabasıyla önlenemeyecek kadar önemli ve çok boyutlu bir konudur. Bu nedenle çözüm için multidisipliner yaklaşım gereklidir' diyen Prof. Dr. Topkaya, sözlerine şöyle devam etti:
'Bu ciddi halk sağlığı sorununa dikkat çekmek amacıyla her yıl 18 Kasım Avrupa Antibiyotik Farkındalık gününü içine alan 18-24 Kasım haftası Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 'Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası olarak kabul edilmiştir. Bu hafta boyunca yapılan etkinliklerle tüm dünyada antibiyotik direnci konusundaki farkındalığı arttırmak, toplumda ve sağlık kurumlarında bu konuda alınan önlemler ve iyi uygulamaları yaygınlaştırmak hedeflenmelidir. Ancak bu konunun sadece sağlık çalışanlarının çabasıyla önlenemeyecek kadar önemli ve çok boyutlu olduğu unutulmamalı. Tüm paydaşların içinde olduğu disiplinler arası işbirliği ile küresel boyutta çözümler üretilmeli. Zira, çağımızda ulaşım koşullarının kolaylaşması artan seyahat olanakları nedeniyle sorun küresel bir sorundur ve ülkeler arasında ortak stratejilerin geliştirilmesi gerekmektedir.'
'LABORATUVARLARDA STANDART ANTİBİYOTİK DUYARLILIK TESTLERİ ÇALIŞILMALI'
Direncin önlenmesinde antibiyotiklerin akılcı kullanılmasının en önemli faktör olduğunu söyleyen Prof. Dr. Topkaya, 'Tıbbi Mikrobiyoloji Laboratuvarları standart antibiyotik duyarlılık testleri çalışmalıdır. Gereksiz antibiyotik kullanımının önüne geçmek için yalnızca hastalık etkeni olan mikroorganizmalar için bu testler çalışılmalı ve raporlanmalıdır' dedi.
'HER ATEŞLİ HASTALIK ANTİBİYOTİK İLE TEDAVİ EDİLMEZ'
Antibiyotik direncini önleyebilmek için toplumdaki her bireye önemli görevler düştüğünü hatırlatan Prof. Dr. Topkaya, şu uyarılarda bulundu:
'Antibiyotikler uygun dozda ve uygun sürede kullanılmalıdır. Hekimler tarafından reçete edilmeyen hiçbir antibiyotik kullanılmamalı. Bir diğer önemli nokta da her ateşli hastalığın antibiyotik ile tedavi edilmediğinin bilinmesidir. Özellikle grip ya da nezle gibi virüslerin neden olduğu solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotiklerin etkisi yoktur. Bu noktada koruyucu sağlık hizmetlerinin önemi artıyor. Zira, bugün birçok viral hastalığın etkili bir aşısı bulunuyor ve aşılanma önemli. Bu sayede gereksiz antibiyotik kullanımı azaltılmalıdır.'