*Hakkı Morgül: 'Deniz altından tünel kazmayı Amerikalılar İngilizler bile başaramadı. Ben böyle bir adamsam bana madalya takmanız gerekirdi'.
* Mehmet Ali Kumbasar: 'Rize'de bir tek Demokrat Partiliye dokunacaksanız önce beni tutuklayın'.
* Hüseyin Agun: 'Biz bu ülkeye hizmetten başka bir şeyi amaçlamamıştık'.
* Ahmet Tevfik İleri: 'Başsavcı başımızla oynamaktan hoşlanıyor. Varsın oynasın. Onun peşinde değiliz ama şeref ve namusumuzla oynamasına asla müsaade etmeyeceğiz'.
* Mesut Yılmaz, Kayseri Cezaevi'nin kapısında kuyrukta beklerken annesine dönüp: İlerde beni de böyle ziyarete geleceksiniz' demişti.
* Osman Bölükbaşı: 'Paşa konuşunca her şey yoluna girdi demektir.'
* Tuncay Mataracı: 'Altını çizerek söylemek istiyorum. Mason olsaydım, Tuncay Mataracı olarak bu ıstırabı çekmezdim.
*İETT Genel Müdürlüğü görevi yürüten Albay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sakalını kesirsin ya da takımdan ve kurumdan gidersin' ifadesini kullanıyordu. Bunun üzerine için takımdan ve kurumdan ayrılıyordu

1960 ve 1980 darbeleri ülke genelinde büyük etkiler oluşturtur. Bu süreçte Rizeli siyasilerin hatıralarına göz atalım istedik.

YASSIADA'YA TÜNEL KAZIP MENDERES'İ KAÇIRACAKLAR
MADALYA TAKACAĞINIZA HAPSE ATIYORSUNUZ

27 Mayıs Darbesi'nin hararetli günleri ve Yassıada Mahkemeleri devam ederken bir ihbar alınmıştı. 'Eski demokratlar bir plan yapmışlar, aralarından birisi, 'Buradan tünel kazıp Menderes'i kurtararak görevine iade etsek ne iyi olur' demiş. Zeytinburnu'ndan girip Yassıada'dan çıkacaklar. Menderes'i kaçıracaklar!' İdeayı ciddiye alan 27 Mayıs darbecileri soruşturma başlatmış, Adalet Partili Rizeli Hakkı Morgül, Kasap Mustafa' namıyla tanınan Mustafa Güler ve Adalet Partisi Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Rizeli Ali Külünk apar topar tutuklanarak haklarında soruşturma başlatılmış. Arkadaş meclisinde öylesine konuşulan bir cümle, büyük bir kaçırma planı olarak algılanmış ve iş orduyu lağv, Menderes'i görevine iade etme suçlamasına kadar varmıştı. Bunu duyan birisi de ihbar etmiş olmalı ki ertesi gün tutuklandılar. Aylarca yattıktan sonra mahkemeye çıkarıldılar. Mahkeme reisi Hakkı Morgül'e döndü: 'Savcı Bey'in iddialarına ne diyorsun. 'Yenikapı'dan tünel kazıp Yassıada'da yatan Menderes'i kurtaracakmışsınız. Öyle mi? Morgül, gayet masum bir şekilde 'Bunları Ben mi yapacaktım?' diye sordu. Ve 'Beni ihbar eden de 7 tane şahit getirmiş. Onlar da öyle söylüyor. Bu adamın üstündeki elbiseleri bile ben aldım. Deniz altından tünel kazmayı Amerikalılar İngilizler bile başaramadı. Ben böyle bir adamsam bana madalya takmanız gerekirdi. Bunun yerine beni hapse atıyorsunuz. Birer yıl hapis yatıp çıktılar. İhbarcı adam sonradan kötü durumlara düştü, perişan oldu. Hakkı Morgül ona yardım etti, Çengelköy'de bir kahvehane açtı.

MEHMET ALİ KUMBASAR: ÖNCE BENİ TUTUKLAYIN
Mehmet Ali Kumbasar CHP İl Başkanı, Fevzi Saruhan ise Demokrat Parti İl Başkanı idi. İkisi çok iyi arkadaştı. Siyasi hava hep güzel olsun, Rize'de küslük olmasın diye mücadele ederlerdi. Hatta öğlen yemeklerini Rize Belediye parkının içinde bulunan şehir lokantasında birlikte yer, Rizelilere dayanışma içinde olduklarını gösterirlerdi. 1960 ihtilali sonrasında Rize'de Demokrat Partililerin tutuklanmaya başladığını duyan ve Rize'de söz sahibi olan CHP Rize İl Başkanı Mehmet Ali Kumbasar yerinden fırlıyor ve atama ile görevlendirilen yöneticilere 'Rize'de bir tek Demokrat Partiliye dokunacaksanız önce beni tutuklayın' diyor. Yıllarca rakip olarak mücadele ettiği kişileri bu denli savunan Kumbasar sayesinde Rize'de tek bir Demokrat Partili tutuklanmıyor. Bir dürüstlük sembolü olarak Rize tarihinde yer alır. Ya şimdi bu örnekleri görmek mümkün mü?

BİZ ÜLKEYE HİZMETTEN BAŞKA BİR AMAÇ GÜTMEDİK
Seksen ihtilalinde Adalet Partisi Rize İl sekreteri olan Hüseyin Agun o günleri anlatıyor: İhtilalinde gelip patiyi mühürlediler. Önce beni aradılar. Ben köydeydim. Partinin anahtarları bendeydi. Daha sonra merhum Mahmut Topçu'yu buldular. Partiyi mühürlediler. Bizi çağırdılar. Gittik içerdeki evrakları ve eşyaları Milli Emlak'a devrettik. Normalde bu tarz işlemleri iki üç kişiyle yaparlarken bizim için yirmi kişiyle gelmişlerdi. Zaten partinin kapısı kırılmış. İçerde bir televizyonumuz vardı o alındı. İçerde özel eşyalarımızı almamıza müsaade etmediler. Babamın rahmetli Menderes ile fotoğrafı vardı. Partide asılı duruyordu. Onu bile bana vermediler, Yazıldı çizildi tam dışarı çıkıyorduk ki birisi çıktı havaya atladı partili gençler tarafından tavanlara asılı olan afişlerin süslerin asılı olduğu ipe asılarak hepsini alaşağı etti. O hadiseyi görünce üzerine yürüdüm. O sırada burada 2. Şube Müdürü olarak göre yapan ve soyadı Erdinç biri vardı. Hiç beklemedim anda göğsüme bir yumruk vurdu. Nefes almam zorlandı. Ali Sancaktutan ve diğer arkadaşlar koluma girdiler. Beni Mahmut Topçu'nun dükkanına getirdiler. Yarım saat sonra kendime gelebildim. Biz bu ülkeye hizmetten başka bir şeyi amaçlamamıştık.

AHMET TEVFİK İLERİ: SAVCI BAŞIMIZLA OYNAMAKTAN HOŞLANIYOR
27 Mayıs 1960 yılında yapılan darbenin ardından diğer arkadaşları gibi Rize Hemşin'li Ahmet Tevfik İleri de Yassıada Mahkemesi'nde yargılandı. Savunmasını, 'Ölüm belki de kurtuluştur. Memleketin huzuru benim ölümüme ve hapishanelerde çürümeme bağlıysa kararınızı böyle verin. Memleketimin hayrı için buna da razıyım.' sözleriyle bitirdi. Bu göstermelik mahkemedeki duruşunu savunması sırasında söylediği şu sözleri belirliyor: 'Başsavcı başımızla oynamaktan hoşlanıyor. Varsın oynasın. Onun peşinde değiliz ama şeref ve namusumuzla oynamasına asla müsaade etmeyeceğiz. Son nefesimizde dahi namuslu olduğumuzu iddia edeceğiz ve ispat edeceğiz.'

CEZAEVİ ÖNÜNDE BİR ÇOCUK AHMET MESUT YILMAZ
Yusuf İzzet Akçal Yassıada'daki sınırlamalar Kayseri'ye gönderilince görüş yasağı kalkmış, Ahmet Mesut Yılmaz'a amcasını aylar sonra yeniden görme fırsatı doğmuştu. Yılmaz, Kayseri Cezaevi'nin kapısında kuyrukta beklerken annesine dönüp: İlerde beni de böyle ziyarete geleceksiniz' demişti. 14 yaşındaki Yılmaz'da derin bir yara almıştı. 10 Kasım 1961 tarihinde Kayseri Cezaevi'ndeki amcası Yusuf İzzet Akçal'a 'Kayseri'ye Sesleniş' başlıklı bir şiir gönderir:
Türkçülük aşkıyla coşup, taşanlar / Vatana, millete, hakka koşanlar
Aşılmaz dağları bir bir aşarlar / Bu yol da tükenmez, bitmez amcacığım.
Zindan bize tesir etmez amcacığım / Yağsın varsın üstümüzden bela yağmuru
Doğruların nasibidir bu / İmanı tam olanlar bir koca sürü
Bir gün gelir elbet yıkar amcacığım / Hakikat meydana çıkar amcacığım.

OSMAN BÖLÜKBAŞI VE İNÖNÜ
Talat Aydemir, 22 Şubat 1963 tarihinde darbe girişiminde bulunmuştu. Bir gün önce Rize'de miting yapan Türkiye'de gelmiş geçmiş en büyük hatiplerden birisi olan Osman Bölükbaşı İsmet İnönü Hükümeti'nin icraatlarını yerden yere vurmuştu. İnönü'yü sert bir dille saatlerce eleştirmişti. Akşam saatlerinde radyolarını açanlar Talat Aydemir'in ihlal teşebbüsünde bulunduğunu ve radyo evini işgal ederek anons yaptığını duydular. Osman Bölükbaşı yerinden kalkıp 'Paşa konuşunca her şey yoluna girdi demektir.' diyerek merdivenlere yönelince dayanamayıp 'Sayın Bölükbaşı sabahleyin iki saat konuşup veryansın ettiniz' deyiverdiler. Durdu ve 'Siyaset evladım Siyaset' dedi.

ÖLÜM CEZASINA ÇARPTIRILDI
Türk Silahlı Kuvvetleri ülkenin yönetimine el koymuştu. O sırada Rize Milletvekili Osman Kavrakoğlu, Demokrat Parti Haysiyet Divanı Başkanlığı görevinde bulunuyordu. Osman Kavrakoğlu önce ölüm cezasına çarptırılmış, ardından cezası 15 Eylül 1961 gün ve 75 numaralı kararla müebbet ağır hapse çevrilmiştir.1965 yılında aftan yararlanarak serbest kalan Kavrakoğlu, ömrünüm son yıllarında Armatörler Birliği Hukuk Müşavirliği görevini yürütüyordu. 1989 yılında Rize Vakfının kuruluşunda büyük katkıları olmuştu. Eşi Zehra Hanım, oğlu Nihat ve kızı Zeynep'le örnek bir aile yaşantısı olan Kavrakoğlu, 02 Mayıs 1995 tarihinde aramızdan ayrıldı.

MASON OLSAYDIM ACI ÇEKMEZDİM
12 Eylül 1980 darbesi sonrası yargılanan ve uzun süre hapis yatan Gümrük ve Tekel Eski Bakanı Tuncay Mataracı: 'Altını çizerek söylemek istiyorum. Mason olsaydım, Tuncay Mataracı olarak bu ıstırabı çekmezdim. Türkiye böyle bir yer. Ben banka soymadım. Hırsızlık yapmadım, hazineyi dolandırmadım. Anayasa yok, varlığını anayasadan alan Anayasa Mahkemesi Yüce Divan olarak beni yargılıyor. Bize neler çektirdiler. Bugün Anayasa Mahkemesi'ne gidenler özel arabalarla, elini kolunu sallayarak gidiyor' diyor.

DARBECİ PAŞANIN DAYATMASI VE İSTİFA
1980 darbesi Tayyip Erdoğan'ın futbol hayatının da sonunu getirdi. O zamanlar İETT'de çalışan ve aynı zamanda takımda futbol oynayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise bu sırada sakallıydı. İETT Genel Müdürlüğü görevi yürüten Albay, 'ya sakalını kesersin ya da takımdan ve kurumdan gidersin' ifadesini kullanıyordu. Bunun üzerine için takımdan ve kurumdan ayrılıyor, istifa dilekçesine ise, 'özel bir şirkette iş bulduğum için ayrılıyorum' yazdı'