Medipol Mega Üniversite Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümünden Doç. Dr. Sena Tolu, pandemi döneminde artan osteoartrit yani halk arasında bilinen adıyla kireçlenme şikayetlerine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Doç. Dr. Tolu, kireçlenmenin toplumda sıkça görüldüğünü belirterek 'Eklem kıkırdağı, eklemde kaygan bir yüzeyin oluşarak hareketin rahat yapılmasını sağlayan en önemli dokudur. Kireçlenme hem eklem kıkırdağında hem de eklem çevresi dokularda harabiyete neden olan bir romatizmal hastalıktır. Osteoartrit dünyada ve ülkemizde en sık görülen eklem hastalığıdır. Eklem kıkırdağındaki harabiyet sonucu gelişen ağrı yanında kişide sakatlıklara neden olduğu için önemli bir sağlık sorunudur. Özellikle diz osteoartriti diğer hastalıklara göre yürüme, merdiven inme çıkma ve ev işlerinde daha fazla yetersizliğe yol açar. Bu hastalarda yürüme mesafesi ve yürüme hızı zamanla azalarak hareketin güçleşmesine neden olur' diye konuştu.
'Kadınlar da Erkekler de Risk Altında'
Kireçlenmenin genelde 45 yaşından sonra belirti verdiğine dikkat çeken Doç. Dr. Tolu, 'Yaşlanma ile olan güçlü ilişkisi ve beklenen yaşam süresindeki artış ile osteoartrit görülme sıklığında artış beklenmekte; hastalığın bireysel, sosyoekonomik ve sağlık sistemlerine artan oranda ve önemli miktarda yük getireceği değerlendirilmektedir. Osteoartrit kadın ve erkekleri benzer oranlarda etkiler ancak özellikle el ve diz kireçlenmesi kadınlarda erkeklere göre daha sık görülmektedir. 60 yaş üstü kadınların yaklaşık yüzde 18'ini, erkeklerin ise yaklaşık yüzde 10'unu etkilemektedir' diye konuştu.
'D ve C Vitamini Düşüklüğü Şiddetini Artırıyor'
Doç. Dr. Tolu, osteoartritin vücutta her eklemi etkileyebildiğini, ancak en sık diz, kalça, el, omurga ve ayak eklemlerinde görüldüğüne işaret ederek, şöyle devam etti:
'Genetik özelliklere ek olarak artan yaş, obezite, beslenme alışkanlıkları, travma, eklemlere aşırı yüklenmek, hareketsizlik sonucu gelişen kas güçsüzlüğü ve sigara, eklem kıkırdağında gelişen harabiyetin risk faktörleridir. Yaşlanmayla birlikte özellikle vücut ağırlığını taşıyan diz ve kalça gibi eklemlerin çevresindeki kaslarda zayıflık gelişmesi, bu eklemlere binen yükü arttırarak kireçlenmeye neden olur. Obezite özellikle diz kireçlenmesi ile ilişkilidir. Genetiğin de özellikle el, diz ve kalça kireçlenmesinde rol oynadığı biliniyor. Düşük D vitamini seviyelerinin, diz ve kalça osteoartriti sıklığını artırabileceği, düşük C vitamini alımının da diz osteoartrit şiddetinde artış ile ilgili olduğu gösterildi. Kireçlenme şikayeti olan hastaların eklemde hareketle ortaya çıkan ve/veya artan, istirahat halinde kaybolan ağrı ve kısa süreli tutukluk çok iyi bilinen yakınmalarıdır. Ayrıca hastalar etkilenen eklem hareketlerinde kısıtlanma, eklemde kabalaşma-şişlik, eklemin şeklinde bozulma, eklemin hareketi sırasında ses çıkması, basarken eklemde boşalma-güvensiz basma hissi, güçsüzlük, günlük yaşamda alıştıkları işleri istedikleri gibi yerine getirememe ve tüm bu yakınmaların neden olduğu kaygılarını dile getirebilir.'
Hareketsizlik ve Kilo Artışına Dikkat
Pandemi döneminde kireçlenme şikayetlerinin artmasının altında yatan nedenleri ise Doç. Dr. Tolu, şu şekilde açıkladı:
'Pandemi döneminde sokağa çıkma yasağı ile 65 yaş üzeri insanlar uzun süre evde kaldı. Bu süreç daha önceden yürüyüşe çıkan, alışverişe giden, komşularını ziyaret eden ve iş yerlerinde çalışan 65 yaş üzeri kişilerin aktivitelerinde ciddi oranlarda kısıtlanmaya neden olarak kondisyonlarını düşürmüş ve sonuçta eklem problemlerinin artmasına, denge sorunlarına ve birçok genel sağlık probleminin yaşanmasına neden oldu. Aktivite azlığı hızlı kilo artışı ve kas gücünde azalmaya neden olur. Böylece eklemlere binen yük artar, bu da önceden problemli olan eklemlerde şikayetlerin artmasına ya da yeni eklem problemlerinin oluşmasına sebebiyet verir. Bu nedenle aktif kalmaya yönelik egzersiz önerilerini uygulamak pandemi döneminde kişileri kireçlenme ve benzeri eklem problemlerinden korur. Kişi düzenli olarak egzersiz yapmıyorsa, rahat kıyafetler ve spor ayakkabı ile yürüme gibi düşük yoğunluklu aktivitelerle 5-10 dakika gibi daha kısa sürelerle egzersize başlamalı, birkaç hafta içinde yavaş yavaş 30 dakika veya daha fazlasına çıkmalı. Kireçlenme problemi olan eklemler özellikle her gün hareket ettirilmeli böylece mevcut eklem hareketi korunmaya çalışılmalı.'
Öncelikle Fizik Tedavi ve Egzersiz
Doç. Dr. Tolu, kireçlenme tanısının nasıl konulduğunu ve tedavi yöntemlerine ilişkin şu bilgileri verdi:
'Osteoartritin tanısı, hastanın yakınma ve bulguları değerlendirilerek, fizik tedavi ve rehabilitasyon hekimi tarafından tetkik gerekmeksizin konabilir. Tanının doğrulanması veya ayırıcı tanıda düşünülen diğer hastalıkların elenmesi için radyolojik görüntüleme ile değerlendirme yapılabilir. Tedavide öncelikle hekimi tarafından hastaya tedavi hakkında kapsamlı bilgi verilmesi yanlış bilinenlerin düzeltilmesine yardım ederek hastanın tedaviye odaklanmasını sağlar. Her hastada ağrıyı azaltmak, fonksiyon ve kas gücünü geliştirmek için yaşam tarzı değişiklikleri, fiziksel aktivite ve egzersiz, kilo verme ve fizik tedavi uygulamaları öncelikle önerilir. Eklem İçi hyaluronik asit enjeksiyonu, Platelet Zengini Plazma Enjeksiyonu (PRP) ve son dönemde sonuçlarının yüz güldürücü olması sebebiyle de kök hücre tedavileri uygun hastalarda tedaviye eklenebilir.'
Kök Hücre Tedavisi
Kök hücre tedavisini Doç. Dr. Tolu, şu şekilde açıkladı:
'Kök hücre, vücutta yer alan tüm hücrelere dönüşebilen ana hücrelerdir. Hastalanan veya hasarlanan tüm doku ve organların yenilenmesinde iyileşme için gerekli olan hücrelere dönüşerek iyileşme ve tamir aşamasında görev yaparlar. Kök hücreler kemik iliği ve daha pratik ve tek seansta yağ dokudan elde edilebilir. Yağ dokudan elde edilen hücreler aynı seansta hekim tarafından eklem içerisine enjekte edilir. Bu hücrelerin daha sonra hasarlı bölgeye ulaşması ve tamiri başlatması beklenir. Tamir sonucunda oluşan kıkırdak dokunun kalitesi ve dayanıklılığı ve çevre kıkırdak ile bir bütün hale gelmesi, orijinal kıkırdak ile birebir benzerlik göstermese de doğru hasta ve doğru zamanda yapılan kök hücre uygulamaları özellikle cerrahiye uygun olmayan hastalarda tedavi seçenekleri arasında düşünülebilir.'