CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı, açıklamalarda bulundu.

Olası bir erken seçim hatırlatılarak, dün CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in Abdullah Gül'ün adaylığı ile ilgili açıklamalarının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2023'te olacağını ve bugünden 2023'ün adayını tartışmaya gerek olmadığını dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

'Eğer bir tartışmayı kişisel baza indirgerseniz, kişi üzerinden bir tartışmayı götürürseniz ilkelerden vazgeçmiş olursunuz. Eğer tartışılacaksa, tartışılması gereken ilkelerdir. Siz demokratik parlamenter sisteme dönüş yapmak istiyorsunuz, yargı bağımsız olsun diyorsunuz, bakanlar mutlaka parlamentodan seçilsin istiyorsunuz... Biz bunları bir tarafa bırakıyoruz, 'Efendim cumhurbaşkanı adayı kim olacak?' Absürt bir tartışma. Önce ilkeleri konuşacağız. Bir ittifakın bir parçasıyız. Birlikte yol yürüdüğümüz bir ittifakımız var. Dolayısıyla biz ilk önce ilkeler üzerinde bir mutabakat sağlayacağız ki bu ilkelerin gereğini yapacak olan kişiyi ve kişileri seçelim. Biz daha ilkeleri tartışmadık kendi aramızda. Bu tartışmak yetmiyor, eğer siz o sürecin içine girmeye başladığınız andan itibaren oturup bütün ittifakı oluşturan partilerle bir protokol yapacaksınız. Cumhurbaşkanlığı makamı sembolik makam olacak zaman. Hangi makam güçlü olacak, başbakan. Yani şimdi olmayan bir makam. Bu tartışmaları bir kenara bırakmışsınız, o mu olsun, bu mu olsun. Hükümetin dayatmasıyla veya yönlendirmesiyle bu tartışmalar yapay tartışmalardır, Türkiye'nin süratle bu tartışmaların dışına çıkması ve süratle gerçek gündemine dönmesi lazım.'

'Abdullah Gül ismini söylediğim zaman korkuyorlar' sözünün hatırlatılması üzerine de Kılıçdaroğlu, 'AK Parti ve MHP cenahına söyledim. Abdullah Gül ismi olunca korkuyorlar. Neden korkuyorsunuz? Bunu söyledim, hala söylüyorum. Bu tartışılacak bir şey değil. Şu aşamada cumhurbaşkanlığı tartışılacak bir olay değil. Seçim 4 ay sonra, 6 ay sonra olacaksa tartışalım ama hem Erdoğan hem Bahçeli seçimlerin zamanında yapılacağını söylüyorlar.' ifadelerini kullandı.

Süleyman Demirel'in 'siyasette 24 saat çok uzun zamandır' sözünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu gerçeği de hiç kimsenin unutmamasını istedi.

Kılıçdaroğlu, 'Kişiler üzerinden yapılacak bir tartışma beyhude bir tartışmadır. İlkeler üzerinden yapılması lazım. Eğer siz söylemlerinizde tutarlıysanız ve tutarlılığınızı sürdürüyorsanız, ilkeleriniz varsa, o ilkeler çerçevesinde her türlü tartışmayı yapabilirsiniz. Ama ilkeleri bir kenara bırakıp olayı kişi bazına indirirseniz siz ülkenin çıkarlarına dönük siyaset yapmazsınız.' dedi.

Cumhurbaşkanlığı adaylığı için yapılan anketlerde Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu isminin öne çıkmasının sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, kişiler bazında tartışmanın asla doğru olmadığını tekrarladı.

CHP'nin bir belediye başkanının aday olması fikrine nasıl bakacağının sorulmasına Kılıçdaroğlu, 'Kamuoyuna, ittifaka bakarız. Bizim bir ittifakımız var. CHP olarak hem bir ittifakın içinde yer alacaksınız hem ittifakı yok sayıp aday belirleyeceksiniz, bu doğru değildir.' yanıtını verdi.

Gelinen noktada vatandaşın siyaset kurumuna güvenmediğini belirten Kılıçdaroğlu, siyasi ahlak yasasının bir an önce çıkarılması gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanından muhtarına kadar seçimle gelinen her makamın düzgün insanlar tarafından temsil edilmesi gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, CHP adayı seçilirse yapacaklarının tamamının yazılı bir metne dönüştürülüp imzalanacağını ve kamuoyuna deklare edileceğini bildirdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Önümüzdeki seçim, bir siyasi parti seçimi değil. Önümüzdeki seçim, bir sağ, sol seçimi değil. Önümüzdeki seçim, iki eksenli bir seçim. Demokrasiden yana olanlar, totaliter rejimden yana olanlar. Bitti bu kadar. Demokrasiden yana olanlar programları olacak, ilkelerini koyacak bunu koyacaklar ortaya. Tek adam rejiminden yana olanlar da 'Bu düzen çok iyidir, Erdoğan var, o talimat veriyor, gereği yapılıyor, memleket battı hiç önemli değil, Amerika'da mal varlıkları edindiler, olabilir.' Her şey olabilir. Vatandaş istiyorsa onu tercih etsin. Önümüzdeki seçim demokrasiyle, demokrasi karşıtı seçimdir. Dolayısıyla bu seçimi kişi bazına indirgemek doğru değil, önce ilkelerde anlaşacağız.' diye konuştu.

Muharrem İnce ihraç edilecek mi?
'Millet İttifakı'nı bir arada tutma konusunda zorlandığınız oldu mu?' sorusunu Kılıçdaroğlu, 'Hayır, onlar da demokrasi istiyor ben de. Onlar da 'Cumhuriyet'i demokrasiyle taçlandıracağız' diyorlar, ben de aynı şeyi söylüyorum. Temel ilkeler üç aşağı beş yukarı belirlediğimiz ilkeler. ' şeklinde yanıtladı.

Muharrem İnce'nin 4 Eylül'de Sivas'tan başlatacağı Memleket Hareketi'ni nasıl değerlendirdiği sorulan Kılıçdaroğlu, 'Daha başlamadı, bilmiyoruz tabii. Başlayacaktır, bizim partimizin bir üyesidir, 4 Eylül'de Sivas'ta başlayabilir, gayet güzel itirazım yok. Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunları ve bu sorunları nasıl aşacağını anlatabilir yani.' dedi.

Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine bu hareketin CHP içinde bir bölünmeye neden olacağını düşünmediğini söyledi.

'Eğer bu ülkede demokrasinin kırıntısı kaldıysa bunu ayakta tutan parti CHP'dir.' diyen Kemal Kılıçdaroğlu, 'Bizim partimizin içinde demokrasi kültürü var. Eksiğimiz, yanlışımız olabilir ama bir arkadaşımızın çıkıp 'Ben memleket hareketi başlatarak, yola çıkacağım, ülkenin sorunlarını dile getireceğim' demesi normal. Bizim milletvekilimiz de gidiyor zaten.' ifadesini kullandı.

'Sayın İnce'nin bu hareketinin cumhurbaşkanlığı aday belirleme sürecinde bir zorlayıcı etkisi olur mu?' sorusuna Kılıçdaroğlu, 'Hayır. İlkeler, kişilerin bu süreçte hiçbir önemi yok önemli olan ilkeler. İlkelerde anlaştıktan sonra gerisi kolay.' karşılığını verdi.

'İnce'nin parti yönetimine eleştirileri oluyor, mesela 'Neden Kemal Kılıçdaroğlu aday olmuyor' diye. Onlar için ne diyorsunuz?' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, 'Yine kişilere indirgedik. İlkelerden yola çıkacağız. Tek başına hareket etme lüksümüz yok, bir ittifak kurduysak o ittifakın eşit parçasıyız, dolayısıyla o ittifakla birlikte hareket etmeliyiz. Rejim değişti, biz rejimi demokrasi eksenine yeniden oturtmak zorundayız.' diye konuştu.

Türkiye'de şu an Osmanlı'dan bile geri bir yönetim anlayışı olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, vatandaşların 2 yılda Türkiye'nin nereden nereye geldiğine iyi bakmalarını istedi.

Muharrem İnce'nin ihraç edilmesi için verilen dilekçenin sorulması üzerine de Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

'Bugün gazetelerden okudum, bize gelen bir bilgi yok. Bir parti üyemiz öyle bir dilekçe vermiş. Öyle bir şey yok. Söz konusu değil, hatta il başkanlığına bile ulaşmamış dilekçe. Birisi dilekçe verdi hemen ihraç edelim, olmaz öyle bir şey. Bunu defalarca söyledim yine söyleyeyim, parti içinde asla kavga istemiyorum, kavga edip partiye zarar veriyorsa partiden ayıracağım bunu gayet açık söylüyorum. Dönem kavga dönemi değildir. Parti için çalışanın ise başımın üstünde yeri var.'

'Dış politikada da bir buhran dönemi yaşıyoruz'
Bir soru üzerine, Türkiye'nin ekonomik bir buhranın içinde olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, yaptıkları uyarı ve önerilerin iktidar tarafından dikkate alınmadığını anlattı.

Cumhuriyet tarihinin en büyük bütçe açığının bu dönemde verildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin borçlarını ödemek için de borçlanmak zorunda olduğunu kaydetti.

'HDP Eş Genel Başkanları bir açıklama yaptılar, çözüm sürecini tekrar gündeme getirmek adına, aracı da olabiliriz dediler. CHP nasıl bakar?' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, 'İktidara sorsunlar tabii, iktidar ne yapacak bilmiyoruz. Bize soruyorlarsa biz Türkiye'nin bütün sorunlarını çözmeye talibiz. Sadece o sorun değil.' diye konuştu. Kılıçdaroğlu, çözümün adresinin de TBMM olduğunu, tüm sorunların milletin iradesiyle çözüleceğini ifade etti.

CHP Kurultayı'nda açıkladığı İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'ne değinen Kılıçdaroğlu, gelecek yüz yılı düşündüklerini, her alanda büyüyen, her alanda saygınlık kazanan, hatta bütün mazlum milletlere örnek olan bir Türkiye inşa etmek istediklerini söyledi.

Siyasette güven veren, ahlaklı olan, hiç kimseyi ötekileştirmeyen, oy vermedi diye düşman ilan etmeyen, tam tersine eleştirilere saygı duyan ve bunlardan ders çıkarmaya çalışan bir anlayışla yola çıktıklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, medya özgürlüğünün de önemine işaret ederek, Müyesser Yıldız gibi gazetecilerin hapiste olmasını eleştirdi.

'İttifakı genişletmek ister misiniz? Genişletme yolunda yeni partiler var, gönüllü olurlarsa ittifaka almak ister misiniz?' sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, 'İttifak, bir dernek değil burası, üyelik başvurusu yapıp gelecek veya buna benzer bir olay. Demokrasi konusunda, milletin çıkarlarının korunması konusunda, bireysel çıkarları değil milletin çıkarlarını önceleyen bir anlayışla, bu anlayışa kim destek verirse elbette saygı duyarız ve mutluluk duyarız bundan.' dedi.

Doğu Akdeniz ve Ege'de yaşanan gerilim ve sürecin yönetimini nasıl değerlendirdiği sorulan Kılıçdaroğlu, 'ekonomide olduğu gibi dış politikada da bir buhran dönemi yaşandığını' vurguladı.

'İhvan politikası nedir, ihvan anlayışı nedir Allah aşkına?' diyen Kılıçdaroğlu, 2015'ten itibaren Mısır ile ilişkilerin mutlaka sıcak tutulması gerektiğini söylediklerini anımsattı. Kılıçdaroğlu, 'Mısır'la niye kavga ediyorsun? Mısır'la kavga etmek, Türkiye'yi Akdeniz'de felakete sürüklemek demektir.' ifadelerini kullandı.

'İhvan'ın logosunu kendi partilerinin logosu haline getirdiler. İhvan dediğiniz nedir?' diye soran Kılıçdaroğlu, 'Bize şunu söylüyorlar, 'Sizin için PKK ne ise bizim için de İhvan odur diyorlar.' bu kadar açık terör örgütü ilan etmişler. Şimdi onlar kalkıp PKK'yı desteklerse biz kızmıyor muyuz? Sen de neden İhvan'ı destekliyorsun?' dedi.

Yunanistan ile Mısır arasında yapılan anlaşmaya da değinen Kılıçdaroğlu, 'Oysa bakın Akdeniz'in güneyinde Mısır var, kuzeyinde de Türkiye var. İki ülkenin anlaşması Doğu Akdeniz'de çok farklı bir atmosfer yaratır.' diye konuştu.

'Doğu Akdeniz'de yaşadığımız sorunların temel kaynağının Mısır'la olan iletişimsizlik olduğunu mu düşünüyorsunuz?' sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

'Mısır, Doğu Akdeniz'de kilit. Mısır'la kavga ettiler. Libya'yla anlaştılar. Anlaşma güzel. Serrac hükümetiyle yapılan anlaşma parlamentodan da oy birliğiyle çıktı zaten ama onlar henüz parlamentolarına sunmadılar. Orada tehlike bekliyor Türkiye'yi. Serrac nereye gitti? Fransa'ya gitti Macron'un daveti üzerine. Eğer onların parlamentosunda bu anlaşma reddedilirse ne olacak? Erdoğan o koltukta oturamaz. Mavi Vatan'ı bu hale getiren tek kişi var, Erdoğan'dır. Bakın bu kadar açık, net söylüyorum. Elimizdeki Mavi Vatan'ı, uluslararası sözleşmeler dahil en güçlü olduğumuz alanı, bu hale getiren, egemen güçlerin bir anlamda gelip pazarlık yaptıkları alana dönüştüren Erdoğan'dır. Hala diyorum gidin Mısır'la anlaşın, İsrail'le anlaşın, büyükelçilikleri açın, büyükelçiliklerimiz orada olsun, oturun konuşun.'

Devletlerin dış politikalarını kendi ülkelerinin çıkarları üzerine kurduklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, '(Efendim, bu devlet politikası) diyorlar. Hayır efendim ortada ne devleti var arkadaşlar? Erdoğan'ın devleti var. Dışişleri Bakanlığı kapı gibi orada dururken tümüyle Dışişleri Bakanlığının devre dışı bırakılması ve tamamının saraydan yönetilmesi ne anlama geliyor? Fiili Dışişleri Bakanı İbrahim Kalın.' diye konuştu.

'Türkiye kendi çıkarlarını korumak zorundadır'
Yunanistan'la çatışmanın eşiğine gelinmiş gibi bir durum olduğu ifade edilerek, yaşanan gerilime ilişkin yöneltilen soru üzerine Kılıçdaroğlu, defalarca On İki Ada'nın silahlandırıldığını söylediğini, buna karşılık 'Kılıçdaroğlu bizi savaşa zorluyor.' eleştirisiyle karşılaştığını aktardı.

Meis Adası'nda yaşananlara değinen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

'Bakın kendi kara sularımızda uluslararası hukukun da öngördüğü çerçevede bizim gemilerin, bizim haklarımızı savunması, koruması ve orada arama yapması kadar doğal bir şey yok. Her türlü desteği alırız. Hiçbir tereddütüm yok. Türkiye kendi çıkarlarını korumak zorundadır. Yunanistan, şu, bu falan bunların hepsi bir tarafa ama Türkiye her şeyden önce kendi çıkarlarını korumak zorundadır. Kendi çıkarlarını korurken de mutlaka uluslararası desteğin de bu çıkarları savunabileceği bir ortamı yaratması gerekir Türkiye'nin. Mısır'la bunun için diyorum, Libya'yla bunun için diyorum, İsrail'le bunun için diyorum. Artı orada çıkacak olan doğal gaz var. O doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa'ya gitmesi lazım. Öyle bir avantajı var ki Türkiye'nin burada fakat bu avantajın elde edilmemesini ve bu avantajdan Türkiye'nin yararlanmamasını düşünen bir kişi var, o da Erdoğan'dır. Bütün bunların tamamını tuzla buz etti. Çünkü Erdoğan istemiyor.'

'Ege'de çatışma ihtimali görmüyorum'
Ege'de bir çatışma ihtimali görüp görmediği sorulan Kılıçdaroğlu, 'Hayır. Ben bir çatışma ihtimali görmüyorum. İki taraf da her şeye karşı sağduyuyla hareket etmek zorundadır. Bu da biraz böyle işte vatan millet edebiyatı ile falan gidiyor. Ama ben ne Yunanistan'ın ne de Türkiye'nin bir çatışma içine gireceğini düşünüyorum.' diye konuştu. Kılıçdaroğlu, İsmail Cem döneminde yapılan anlaşmalar bulunduğunu ifade ederek, Ege'nin bir barış denizine dönüştürülmesinin mümkün olduğunu söyledi.

Dışişleri Bakanlığının 'masaya oturalım' çağrısının makul bir çağrı olduğunu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun çağrısının bu bakımdan değer taşıdığını dile getiren Kılıçdaroğlu, 'Tabii siz gerilimi tırmandırırsanız olayı büyütürsünüz ve olay sizin elinizden çıkmış olur. Olayı büyütmeden tam tersine kucaklayarak.' değerlendirmesinde bulundu.

Dış politikanın iç politikaya malzeme edilmemesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, 'Ege'nin iki yakasının da hedefi barış olmalı. Zaten onlar 6 millik bir BM'nin de kararı öyle bir deniz mili belirlemiş vaziyetteler, biz zaten buna itiraz etmiyoruz. 12 mile çıkarılması konusunda İtalya'yla aralarındaki bir sorun o ama Yunanistan 12 mile çıkarırsa ki, bu parlamentodan zaten karar çıkmış vaziyette, bunu biz savaş nedeni kabul ediyoruz.' dedi.

AB'den bir yaptırım bekleyip beklemediği sorulan Kılıçdaroğlu, AB ile ilişkilerin büyük ölçüde kopmuş vaziyette olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, 'Türkiye de şunu da çok rahat söyleyebilirim, hukukun üstünlüğü kavramı açısından totaliter rejimlerle aynı kulvarda uluslararası istatistiklerde de yer alıyor. Türkiye buradan çıkar ama, yani şöyle, önümüzdeki seçimler önemlidir. O seçimleri, biz gerekçelerini halkımıza çok iyi anlatabilirsek, toplumun önemli kanaat önderleriyle konuşup eğer buradan Türkiye nasıl çıkabilir, önlemlerini de önüne koyup vatandaşı ikna edersek bunların tamamı çözülür.' karşılığını verdi.

'Doğu Akdeniz'de gerilimi yükselten bir hamle Amerika Birleşik Devletleri'nden geldi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimine yönelik silah ambargosunu kaldırdığını açıkladı. Bu hamleyi nasıl değerlendirirsiniz?' sorusu üzerine de Kılıçdaroğlu, bu konuda iktidarın konuşması gerektiğini ifade etti.

Kılıçdaroğlu, 'Amerika da emperyal güçler de güçlü bir Türkiye istemezler. Bakın Amerika'sı da Rusya'sı da güçlü bir Türkiye istemezler. Bölgesinde zayıf, her an kontrol edebileceği, her an yenebileceği, her an ekonomisini çökertebileceği bir devlet isterler.' dedi.

'Devlet vatandaşına yanlış bilgi vermez'
Koronavirüsle mücadelede gelinen noktanın sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, 'Bir devlet vatandaşına yanlış bilgi vermez. Yani devlet yalan söylemez, söylememeli.' dedi.

Verilen rakamlar konusunda herkesin endişeli olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, valilerin açıklamalarıyla Sağlık Bakanı'nın açıklamalarının birbiriyle örtüşmediğini ileri sürdü.

Kılıçdaroğlu, 'Devlet doğruları söylesin. Sağlık Bakanlığının bir saygınlığı vardı, Bilim Kurulu falan, kendi saygınlığını törpüledi büyük ölçüde, bu yanlış. Bilim Kurulu'nun bir sözcüsünün olması lazım. Açıklamayı niye sen bakan olarak yapıyorsun?' diye konuştu.

Siyaset kurumunun Bilim Kurulu'nun önerileri doğrultusunda önlem alması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, 'Önlemleri bıraktılar. Şimdi yeniden arttı. Suçlu kim? Vatandaş. Vay efendim 'Neden düğün yapıyorsun.' İzin veren sensin. Yasakladınız peki bunları sorunlarını çözdünüz mü? Kahveciler... Sorun kahvecilere hangi haldeler? Servisçiler, geçen geldiler konuştum. Hani derler ya bir dokun bin ah işit diye gerçekten öyleler.' dedi.

Sorunların giderilmesi gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, 'Tuttular ne yaptılar? Müteahhitleri kurtardılar. Düşük faizli kredi verdiler. Millet gitti ev aldı, araba aldı. Şimdi arabaya olağanüstü bir zam geldi yeni vergilerle beraber. Para yok. Nereden bulacaklarını da bilmiyorlar. Devlet yönetilmiyor şu anda, devlet savruluyor.' değerlendirmesinde bulundu.

Editör: Haber Merkezi