CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen DİSK 16. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, iktisatta gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler ve az gelişmiş ülkeler tanımları olduğunu hatırlattı.
'Biz şimdi bir dördüncüsünü yaşıyoruz, ekonomide, gelişmekte geriye doğru giden ülkeler. Belli bir standardı yakaladık ve bu standarttan geriye gidiyoruz.' diyen Kılıçdaroğlu, bunun değişik nedenleri olduğunu ifade etti.
Türkiye'yi 'yokuş aşağı giden, freni patlamış bir kamyona' benzeten Kılıçdaroğlu, bugüne gelinmesinde siyasette insan unsurunun gözardı edilmesinin etkili olduğunu savundu.
İnsanın kimliğinden, inancından ve yaşam tarzından yola çıkılarak bir siyaset oluşturulmaya çalışıldığını öne süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
'İnsanın inancını, siyasete malzeme etmemeliyiz. İnsanın inancına, kimliğine ve yaşam tarzına saygı duymalıyız. 82 milyondan herhangi bir kişi, bu üç nedenden ötürü ötekileştirilirse hep beraber buna isyan etmeliyiz. Siyaseti insan odaklı yapmalıyız, insan merkezli yapmalıyız. Onun mutluluğu için yapmalıyız. Bu yapılmadığı içindir ki ayrıştık, bölüştük. İnancı kullanan bir siyasal düşünce geldi ve o inanç üzerinden siyaset yaparak toplumu ayrıştırdı ve böldü. Buradan çıkmalıyız. Bunun çıkış yolu demokrasidir.'
'Dünyanın bütün demokratları birleşin'
Karl Marx'ın 'Dünyanın bütün işçileri birleşin.' ifadesini hatırlatan Kılıçdaroğlu, 21. yüzyılda, otoriter rejimlerin güç kazandığı bir ortamda yeni bir söylemle ortaya çıkmak gerektiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, '(Dünyanın bütün demokratları birleşin) demeliyiz. Dünyanın bütün demokratları birleşmek zorundadır. Dünyanın bütün demokratları ortak ses çıkarmak zorundadır.' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, 4 ayaklı bir strateji izlenirse bütün sorunların aşılabileceğini ifade ederek, şöyle devam etti:
'Birincisi Türkiye'ye gerçek anlamda demokrasiyi getirmek zorundayız. Üçüncü sınıf bir demokrasiyi reddetmek zorundayız. Bugün Avrupa Birliğinin, Japonya'nın, Kanada'nın demokratik standartları neyse uygar ülkelerin demokratik standartları neyse aynı standartların bizim ülkemizde de olması lazım. Bizim ülkemizin insanı neden baskıcı bir yönetimi hak ediyor, böyle düşünüyor. Baskıcı bir yönetime karşı çıkmanın yolu demokrasiye sahip çıkmaktan geçiyor. Demokrasiye sahip çıkmalıyız.'
Üreten Türkiye
Kılıçdaroğlu, demokrasi derken yargı bağımsızlığı, üniversitelerin özerkliği, medya özgürlüğü, kadın erkek eşitliği, güçler ayrılığı ilkesi, darbe hukukundan arınmış demokratik parlamenter sistem, lider sultasının olmadığı bir Seçim Yasası'nı kastettiğini söyledi.
Bütün sorunları aşmanın ikinci ayağının ise üreten Türkiye olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, 'Eğer siz 'Bağımsız Türkiye' diye bağırıyorsanız veya birlikte bunu seslendiriyorsak hep beraber, bağımsız Türkiye'nin sadece siyasal değil ekonomik bağımsızlığı da bu işin olmazsa olmazıdır.' dedi.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Savaş meydanlarında kazanılan zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça bağımsızlığınızı koruyamazsınız.' dediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
'Bugün Türkiye, üretim sürecinden koparılan bir Türkiye'dir. Tarımda güçlü olması gereken bir Türkiye neredeyse bütün tarım ürünlerini ithal eden bir Türkiye konumuna gelmiştir. Sanayinin pek çok alanında ham maddeyi dışarıdan almaktadır. İşsizliğin bu noktaya gelmesinin temel nedeni, Türkiye'nin üretim sürecinden koparılmasıdır. Üretim sürecinden koparılan bir Türkiye, ağır bedeller ödüyor.'
'Türkiye üretim sürecinden koparılıyor'
Türkiye'de aylık geliri 673 liranın altında olan 8 milyon 647 bin 283 kişi bulunduğunu, aylık geliri 2 bin liranın altında olan emekli sayısının ise 6 milyon 850 bin 513 olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, asgari ücretin yarısı ve onun altında gelir elde eden 2 milyon 136 bin kişi, ayda bin liranın altında dul ve yetim aylığı alan 847 bin 643 kişi bulunduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, 2019'un 9 ayında faturasını ödemediği için elektriği kesilen hane sayısının 3 milyon 365 bin 784 olduğunu, 710 bin 364 hanenin de doğal gazının kesildiğini belirterek, 'Üretim sürecinden koparılıyor Türkiye. İşsizlik yaratılıyor, yoksulluk yaratılıyor. Yoksulluğu, işsizliği aşmak için değil, yoksulluğu ve işsizliği siyaseten malzeme olarak kullanan ve bir lütuf ekonomisi kurmaya çalışan bir siyasal anlayış var, bunu aşmak zorundayız.' dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin ödediği faizin de çok yüksek olduğuna dikkati çekerek, 'Kaçımız bunun farkında, kaçımız bunu işçilere anlatıyor? Kaçımız bunu işsizlere anlatıyor? Kaçımız bunu yoksul hanelere anlatıyor?' diye sordu.
'Niçin EYT'liler var?'
Kılıçdaroğlu, 2008'de Sosyal Güvenlik Yasasının 'reform' diye toplumun önüne konulduğunu ve reformla 2008'den sonra emekli olanlarla 2008'den önce emekli olanlar arasında aylık en az bin liralık farkın ortaya çıkarıldığını savundu.
Emeklilikte yaşa takılanlara da değinen Kılıçdaroğlu, 'Niçin EYT'liler var? Şöyle bir reform yaptılar. Kaç işçi, kaç sendikacı bunun farkında bilmiyorum? Kişi prim ödeme gün sayısını doldurunca işi bırakıyor, işi olduğu halde bırakıyor. Çünkü çalışsa yaşı doldursa alacağı emekli aylığı düşecek. Siz böyle bir reform dünyada gördünüz mü? Daha fazla çalışıyor, daha fazla prim ödüyor, daha az emekli aylığı alıyor. Ama çalışmasa, işi bıraksa, yaşı dolmayı evde beklese, yaşı dolduğunda daha fazla aylık alacak. Bu reform diye Türkiye'ye satıldı.' diye konuştu.
Bu yasa parlamentoda görüşülürken milletvekili olduğunu, CHP milletvekillerinin bunu protesto edip Genel Kurul Salonunu terk ettiğini anlatan Kılıçdaroğlu, soruna sahip çıkarken bilgiye dayalı söylemin çok önemli olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, 102 Sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi'nin 1974'te TBMM'de kabul edilen bir sözleşme olduğunu, işsizlik, analık, meslek hastalığı, iş kazası, ihtiyarlık, malullük gibi 8 sigorta dalının uygulandığını, 9. sigorta dalının uygulanmadığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Neden? Aile sigortası. Niçin talep etmiyorsunuz ve hangi gerekçeyle talep etmiyorsunuz? Emeklilik yaşı oldu 65. 60 yaşında patron dedi ki 'Kusura bakma kardeşim daha gençler var onları çalıştıracağım.' işinize son verdi. Hadi sigortalısınız kıdem tazminatınızı da ödedi. En fazla bir yıl işsizlik sigortasından para alacaksınız. Geriye kalan 4 yıl nasıl geçineceksiniz? Gideceksiniz iş yerine patron diyecek ki 'yaşlısın.' Gideceksiniz devlete 'emekli et.' 'Daha sen gençsin 65'i doldurman lazım'. 4 yıl nasıl geçineceksiniz? İşte orada Aile Sigortası devreye giriyor. Sosyal güvenliğin asgari normları, kişinin doğumundan ölüme kadar hem kendisine hem ailesine sosyal güvence sağlamak demektir. 1974 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu sözleşmeyi kabul etmiş ve 'Gereceğini yapacağım' demiş. Yıl 2020 ve sendikalar bunu istemiyor, talep etmiyor. Niçin talep etmiyorsunuz? Hangi gerekçeyle talep etmiyorsunuz? Yoksulluğu dile getirmek yetmez, çözümünü dile getirmek lazım. Çözümü sadece biz değil, evrensel hukuk zaten bu çözümü getirmiş. Bu çözümün her yerde dillendirilmesi, söylenmesi lazım. O zaman üreten Türkiye ve mutlu bir toplum yaratabiliriz.'
'Güçlü bir sosyal devleti inşa etmek zorundayız'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, birinci ayağın demokrasi, ikincisinin üreten Türkiye olduğunu dile getirerek, 'Üçüncüsü, güçlü bir sosyal devlet kuramazsanız o memlekette huzuru sağlayamazsınız. Güçlü bir sosyal devlet. Hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı bir devlet. İşsizlik dolayısıyla hiç kimsenin kendisini yakmadığı bir ülke. Parlamentonun duvarının dibine gelip intihar etmek isteyen, parlamentoda çatıya çıkıp intihar etmek isteyen, kendisini yakan insanların olmadığı bir Türkiye'yi güçlü bir sosyal devlet kurarak inşa edebilirsiniz. Güçlü sosyal devletin en temel ayağı anayasası, uluslararası normu, 102 sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesidir. Bunları istemek zorundasınız.' diye konuştu.
Taşeron işçiler için mücadele verdiklerini ama henüz tam anlamıyla sonuca ulaşmadıklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, halen on binlerle sayılan taşeron işçi olduğunu öne sürdü.
Kemal Kılıçdaroğlu, toplumun unuttuğu bir kesimin daha bulunduğunu ve bu kesimin apartman görevlileri olduğunu aktararak, şunları kaydetti:
'Onların çocuklarının güneş görmeye hakkı var mı? Onların çocuklarının iyi eğitim almaya hakkı var mı? O zaman onların da sorunlarına eğilmek zorundayız. Sendikacı olmak sadece işçinin sorunlarıyla ilgilenmek değil, sendikacı olmak Türkiye'nin ve dünyanın sorunlarını yakından izlemek ve çözüm üretmek demektir. Biz kendi sorunlarımızı biliyoruz, çözümünü de biliyoruz. Güçlü bir sosyal devleti inşa etmek zorundayız.'
'Dördüncü önemli nokta sürdürülebilirlik'
Dördüncü önemli noktanın sürdürülebilirlik olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Demokrasinizi geliştirirsiniz, üreten Türkiye'yi inşa edersiniz, her alanda üretiyorsunuz, sonra hakça bölüşüyorsunuz, güçlü bir devlet kuruyorsunuz. Sonra, bunun sürdürülebilirliği gerekiyor. Bunlar nedir biliyor musunuz? Bunlar aynı zamanda Cumhuriyetin kurucu değerleridir. Cumhuriyeti kuran insanlar iki temel ilkeden yola çıktılar. Bir, 'Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Bayrağımın altında özgürce Türkiye halkı olarak yaşayacağım'. İki, 'Savaş meydanlarında kazanılan zaferler, ekonomik zaferlerle taçlandırılamazsa bu özgürlük ve bağımsızlığımı koruyamam, elinizden alırlar' diyor. Bugün eğer Türkiye dış politikada egemen güçlerin taşeronluğuna soyunuyorsa bilin ki o ülkede sorun vardır. Temel bir sorun vardır. Ekonomide, demokraside sorun var demektir. Siyaseten ülkeyi yönetenlerin egemen güçlere verecekleri hesap var demektir. Bunların hepsini bir şekliyle değerlendirmek zorundayız. İşin özeti sürdürülebilirlik, aynı zamanda devlette liyakat demektir. Ahlaklı insanlar devleti yönetirler. İşi bilenler devleti yönetirler. Eğer siz bu ülkede ayakkabı kutusunda rüşvet alan insanı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni temsil etmek üzere bir başka ülkeye büyükelçi olarak gönderiyorsanız orada sorun var demektir.'
Kılıçdaroğlu, bugün en sıcak gündemin işsizlik olduğunu aktararak, 'Bunu aşmak için de birlikte mücadele etmek zorundayız. Demokrasiyi inşa edeceğiz, Türkiye hep birlikte üretecek, güçlü bir sosyal devleti kuracağız ve bunun sürdürülebilirliği için de dünyadaki bilim dahil, bütün gelişmeleri yakından izleyeceğiz.' diyerek sözlerini tamamladı.