Koronavirüs salgını insanların günlük hayatının tamamen değişmesine neden olurken, evde geçirilen sürenin artması sonucu yaşanan hareketsizliğin insan sağlığı üzerinde kalıcı hasar bırakmaması için metabolizmayı rutin işleyişine döndürmek gerekiyor.
Konuya ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulunan Medipol Mega Üniversite Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü'nden Prof.Dr. Vedat Göral, evde kalınan bugünlerde, koronavirüsten sonraki en büyük tehlikenin, aşırı kilo artışı ve obezite olduğuna işaret ederek, bu nedenle beslenmenin optimize edilmesi gerektiğini söyledi.
Eski günlük rutine dönülmesi ve bunun devam ettirilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Göral, 'Aksi halde, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, karaciğer yağlanması ve buna bağlı kalıcı hasarlar oluşacaktır.' dedi.
Prof. Dr. Göral, korona günlerinde karantinada, yetersiz hareket nedeniyle evde, günde 400-500 kalori bile yakılmadığına dikkati çekerek, 'Halbuki günde en az 2 bin kalori yakmamız gerekir. Bu nedenle porsiyonları küçültmek, kalorisi yüksek gıdalardan mutlaka kaçınmak, mümkün olduğu kadar hareket etmek gerekiyor. Çikolata, un, cips gibi bol kalorili yığınaklar yapanlar, bunları tükettikten sonra yerine yenisini almaması gerekiyor. Pandeminin giderek gücünü kaybetmeye başladığı bu günlerde, şu sıralar fazla yağ, şeker ve tuz içeren hazır yiyeceklere yönelinmemesi ve aktivitelerimizin mutlaka artırılması gerekiyor.' diye konuştu.
'Kilo vermede ısrarcı olunmalı'
Prof. Dr. Göral, gün içerisinde evde yapılabilecek pek çok egzersiz uygulamalarıyla, kas ve eklemleri harekete geçirerek, ağrılarından kurtulma imkanına ulaşılabileceğini, egzersizin ayrıca, bağışıklık sistemini ve ruhu da mutlu kılacağını belirterek, 'İşe arabamızla değil de yakınsa yürüyerek veya sosyal izolasyona uymak koşulu ile toplu taşıma araçlarıyla veya bisiklet ile işe gidilmelidir.' ifadelerini kullandı.
Pandeminin yarattığı ruhsal yük ve geleceğin belirsizliğinin, insanların gerektiğinden fazla yemesine yol açtığını aktaran Prof. Dr. Göral, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Sürekli stres ve panik hali sonucu, kortizol kan dolaşımında daha uzun süre kalmakta, bu da iştahı arttırarak daha fazla yemeğe neden olur. Dolayısıyla stresle başa çıkabilmek, doğa yürüyüşü, müzik, spor, yüzme veya bahçe işleri gibi aktiviteler ile açık havada zaman geçirmek ve mutlu kılacak aktiviteleri yapmak gerekir. Gerekirse bir psikoloğa da gidilmeli ve destek alınmalıdır.
Evde mutlaka bir tartı cihazı olmalı ve kişi fazla kilolarını hesap ederek, ayda ortalama 5 kg civarında fazla kilolarından kurtulmayı planlamalıdır. Kilo vermek için program hazırlanmalı, arzulanan kilo kaybı aralığı belirlenmeli, her gün tartılmalı, değişiklikler kaydedilmelidir. Bu, hedefinize yaklaşıp yaklaşmadığınızı anlamanıza yardımcı olacaktır, mutlaka hedefe ulaşılmalı, 'kilo veremem artık diyeti yapmamalıyım' denmemelidir. Kilo vermede ısrarcı olunmalıdır.'
'Sosyal medyada geçirilen vakit azaltılmalı'
Prof. Dr. Göral, korona günlerinde, kilo artışı, karaciğer yağlanması ve mide/barsak sorunlarının oldukça arttığına dikkati çekerek, 'Bir hekim kontrolünde, mutlaka gerekli kan tetkikleri yapılmalı ve uygun bir yol çizilmelidir. Beslenmede, karaciğer yağlanması, obezite, tansiyon ve insülin direncine neden olan karbonhidratlı, şekerli, yağlı ve kalorisi yüksek gıdalar terk edilmeli, daha ziyade sebze ve protein ağırlıklı gıdalar tercih edilmelidir. Alkol alınımı da kısıtlanmalı veya kesilmelidir.' değerlendirmesinde bulundu.
Sosyal medyada geçirilen vaktin, azaltılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Göral, 'Çünkü hareketsizliğe ve kilo almamıza sebep olmaktadır.' dedi.
'Hareketsiz günlerimizin bir çıkışı elbet olacaktı'
Medipol Pendik Üniversite Hastanesi Beslenme Uzmanı Diyetisyen Gizem Gençyürek ise pandemi sürecinde karantinaya giriş yapıldığını ve şimdi bu sürecin de yavaş yavaş sonuna gelindiğini belirterek, şunları kaydetti:
'Evde bolca zaman geçirdiğimiz, hareketsiz günlerimizin bir çıkışı elbet olacaktı. Çoğumuzda bu çıkışı düşünmeyip anı kurtarmaya odaklandık. Strese girdik, can sıkıntıları, belki üzüntüler yaşadık, kendimizi belki çoğumuz için en kolay mutlu olma yolu olan yemek yemeye verdik, basit karbonhidrat tüketimi artmakla paralel hareketsizlik arttı, bu sürecin ramazan ayına denk gelmesiyle oruç tutmaya başladık. Bu süreçte metabolizmamız kontrolü ele almaya çalışırken muhtemel bir yavaşlama meydana geldi. Artık yavaş yavaş hem karantina günlerimizin sonuna gelmeye başladık hem de ramazan ayını yarıladık, metabolizmamızı rutin hayatına döndürme zamanı geldi. Geçirdiğimiz zor günler, gelecek yıllara sağlığımız üzerine kalıcı hasarlar bırakmamalı ve bunun için artık bir an önce harekete geçmeliyiz.'
'Hazır ve paketli gıdalardan uzaklaşılmalı'
Gençyürek, gün içerisinde egzersiz/meditasyon için zaman ayrılması gerektiğini ifade ederek, 'Hazır ve paketli gıdalardan uzaklaşıp kaliteli protein ve karbonhidrat kaynaklarına yönelmeliyiz. Su tüketimimizi artırıp yavaşlayan metabolizmamızı hızlandırmak için bazı besinlerin tüketimini artırmalıyız. Yeşil çay, biberiye çayı gibi bitki çayları, biber, brokoli, kereviz gibi sebzeler, pul biber, tarçın, zencefil gibi baharatlar, yoğurt, kefir, kahve ve kurubaklagiller (özellikle mercimek) metabolizmayı hızlandırmada etkili besinlerin başlıcaları. Bu besinleri günlük beslenmemize ekleyerek/miktarını artırarak rutin yaşantımıza dönmeye başlayabiliriz.' diye konuştu.
Bu süreçte alınan fazla kilolardan kurtulmak için de başvurulan çok hızlı kilo verme çabaları, detoks programları, yanlış diyet uygulamalarının zaten yorulan ve şaşıran metabolizmayı daha da yormaya neden olacağını vurgulayan Gençyürek, bu nedenle bu sürecin etkilerinden ancak alanında uzman kişilerden alınacak kişiye özel hazırlanan beslenme programıyla kurtulma ve kontrol altına almanın mümkün olacağını söyledi.