Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna dönüşü uçakta açıklamada bulunup, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, Suriye rejiminin İdlib'deki saldırısında 7 asker ile bir sivilin şehit olduğunu söyleyerek, 'Bu İdlib mutabakatının açık bir ihlalidir. Rejim için tabi ki bunun sonuçları da olacaktır. Dün derhal karşılık verdik ve 'bundan sonra gereği neyse yapılacak' dedik. Bu attığımız adımın ardından da orada 76 civarında rejim mensubunu etkisiz hale getirdik. Bunların büyük bir kısmı ölmüş durumda, belli bir kısmı yaralı. Fakat Rus tarafına da bunun bütün bilgilerini de koordinatları ile birlikte arkadaşlarımız verdiler' dedi.
'İCRAAT İSTİYORUZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başta Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar olmak üzere Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının yaralı askerleri hastanelerde ziyaret ettiğini belirterek, 'Askeri gözlem noktalarımız tabi ki orada hayati rol oynuyor ve yerlerinde kalacaklar. Gerekli tahkimatlar da bunun için yapılıyor. İdlib'de yeni bir savaşa, sivil katliamına ve göç dalgasına müsaade edemeyeceğimizi de onlara bildirdik. Bugün de Dışişleri Bakanımız, Rus mevkidaşı Lavrov'la bir görüşme yaptı. Hem sahada hem de masada gerekli adımları atıyoruz. İdlib konusunda uluslararası toplumun da sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Türkiye'yi takdir etmek yeterli değil, biz somut adımlar da görmek istiyoruz. Hakikaten 'Bu kadar insanı yediriyorsunuz, içiriyorsunuz, giydiriyorsunuz, sağlığıyla ilgileniyorsunuz. Türkiye çok büyük işler yapıyor' gibi bizi takdir kelamları artık yetmiyor. İcraat istiyoruz. Aksi takdirde diğer adımları atma girişimine de başlayacağız' diye konuştu.
'İDLİB OPERASYONUNUN İLK AYAĞI'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'İdlib'de şehitlerimiz var ve operasyonlar devam ediyor. Acaba bu operasyon da daha önce yapılan üç operasyon gibi kapsamı, derinliği olan dördüncü bir operasyona dönüşür mü? Gereğini yaparız derken neyi kastediyorsunuz? Milli Savunma Bakanımız söz etmişti bir güvenli bölgeden. Güvenli bölge derken bunun bir sınırı çizilmiş mi?' sorusu üzerine de şunları söyledi:
'Dün sabahki olayı müteakiben biz yola çıktık ve ardından arkadaşlarımız hemen adımları attılar ve havan topları ve fırtına obüsleriyle tamamen alana girdiler ve kısa sürede de netice almaya başladılar. Hatta SİHA'lar da devredeydi. 76 rejim unsuru etkisiz hale getirildi. Bunlar tabi tespit edilenler. Milli Savunma Bakanımız tespit edilemeyenlerin de olduğunu söyledi. Bunlar daha çok telsiz konuşmalarıyla tespit ediliyor. 'Şu kadar kişi kaybettik' filan diyorlar. Bir telsizden farklı bir rakam, bir telsizden daha farklı bir rakam gelebiliyor. Onun için telsiz takibinde aldığımız bu tür rakamlarla şu anda bize ulaşanlar bunlar. Bu süreci tabi devam ettireceğiz. Çünkü Suriye şu anda İdlib'deki o masum, mahzun insanları sınırlarımıza doğru sürerek, orada alan kazanmaya çalışıyor. Biz de Suriye'ye burada alan kazanma fırsatı vermeyeceğiz, çünkü şu anda bu bizim yükümüzü artırıyor. İdlib operasyonunun bu şimdi ilk ayağı. Bunu biliyorsunuz cuma günü söyledim. Şimdi bu operasyon yapıldı ama bunlar demek ki şaka yaptığımızı zannediyorlar ama bugün yapılan operasyonların bunlara ciddi bir ders olduğu kanaatindeyim ama durmayacağız aynı kararlılıkla buna devam edeceğiz.'
'S400'DEN GERİ ADIM ATMAMIZ DİYE BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİL'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ile şu aşamada bir çatışma ya da ciddi çelişki içerisine girmelerine gerek olmadığını belirterek, Rusya ile çok ciddi stratejik girişimlerin olduğunu bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
'Bunlardan bir tanesi, özellikle de çok kararlı şekilde başlattığımız nükleer enerji meselemizdir ve rakam orada çok çok ciddidir. Şu anda onun inşa süreci devam ediyor. İkincisi, Türk Akım Projesi de çok büyük önem arz ediyor ve oradan malum Avrupa'ya geçiş var. Şu anda Rusya ile aramızda bir diğer önemli adım da S400 konusu. Bizim S400'den geri adım atmamız diye bir şey söz konusu değil. Toplam ticaret hacmimize baktığımız zaman da şu an diyebilirim ki belki en düşük rakamdayız ama yine 20 ila 25 milyar dolar arasında bir ticaret hacmi görünüyor. Bu yıl temennimiz o ki, inşallah çok daha fazla olacaktır. Tabi Rusya ile turizm noktasındaki ilişkilerimiz de iyi bir noktada. Malum, birinci sırada Rusya. Almanya ikinci sıraya düştü. Bunlar bizim için önem arz ediyor. Bu bakımdan bunları biz görmemezlikten gelemeyiz. Onun için de tabi her şeyi oturacağız konuşacağız. Öfke ile değil… Çünkü öfke ile kalkan zararla oturur. Ama tabi nerede öfke, nerede zarar bunların da tespitini yapmak, istişare ile kararını vermek önem arz ediyor. Şu anda durum bu.'
'VERDİKLERİ SÖZÜ YERİNE GETİRMEDİLER'
'Bu sıcak gelişmelerden sonra Avrupa ülkelerinden, ABD'den bir temasımız oldu mu? Çünkü mülteciler konusunda hem Avrupa hem ABD'den daha yakın bir zamanda Türkiye'ye destek mesajları gelmişti. İdlib'le ilgili bir yakın temasınız oldu mu, beklentiniz nedir?' sorusuna ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bu son gelişmelerle ilgili bunlardan bize gelen bir destek beyanı yok ama ne zaman bunlarla bir araya gelsek hepsi 'İdlib'de ne oluyor?' diye soruyorlar. Biz de ne olduğunu kendilerine anlatıyoruz. Ama desteğe gelince, bunlardan herhangi bir destek olmadığı gibi, bir defa bize 2014 itibarıyla verdikleri sözü yerine getirmediler. 3+3 milyar avro bize destek vereceklerdi. Onun ilk 3 milyar avroluk kısmını bile tamamlamadılar. Şu anda ikinci 3 milyar avroyu yeni başkana da söyledik. O da yine 'baktık, çalışıyoruz, görüşüyoruz, şudur budur' gibi laflar ediyor. Oradan da bir şeyler geleceğine ihtimal vermiyorum. Bu konularda Amerika, Avrupa Birliği bunların birbirinden farkı yok. Zaten bunlar tek millettir biliyorsunuz' şeklinde yanıt verdi.
'DOĞRU BİR ÇİZGİDE OLDUĞUMUZA İNANIYORUZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bir başka tartışma konusu da Libya. Konuşmanızda siz de bahsettiniz. Yarın Merkel ile bir görüşmeniz olacak. Geçtiğimiz hafta Fransa, Türkiye'yi bu ambargoyu ihlal etmekle suçladı. Almanya da 'Bu ihlallerden endişeliyiz, rahatsız' dedi. Bu suçlamalara ne cevap vereceksiniz?' şeklindeki soru üzerine, kendi endişelerini söyleyeceklerini kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu:
'Onların yaklaşımlarından biz çok fazlasıyla endişeliyiz. Çünkü bunlar teröristlerle iş birliği yapıyor. Başta Makron, zaman zaman Sayın Merkel'e söylediğimiz halde aynen o da devam ediyor. Sarraj'ın meşru olduğunu kabul ediyorlar. Sarraj'ın meşru olduğunu kabul ettikleri halde Sarraj'a değil, gayrimeşru olan Hafter'e destek veriyorlar. Mesela adam Moskova'dan kaçtı. Berlin'de otel odasına saklandı. Ama buna rağmen yine onlar Hafter'i savundular, ardından yine davet ettiler. Şimdi işte en son geleceğine dair söz vermiş. Son görüşmelerin durumunu ele alacağız ama maalesef bunlar samimi davranmıyorlar. Biz bu noktada çok doğru bir çizgide olduğumuza inanıyoruz ve şu anda da orada ibre inanıyorum ki lehe dönüyor. Çünkü her geçen an orada lehte gelişmeler var. Şu anda özellikle bu askeri görüşme noktasında Birleşmiş Milletler temsilcisinin devreye girmesi ile alakalı bazı adımlar var. Biz de onları takip ediyoruz ama bunlar güven veriyor mu derseniz, şahsen bana hiç güven vermiyor.'
'BUNLARI GÖRÜNCE DUYGULANIYORUZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Donal Trump'ın sözde 'Orta Doğu Barış' planına ilişkin söylediği 'Eğer biz Kudüs'ü koruyamazsak kem gözlerin Kabe'ye çevrilmesine engel olamayız' sözünün hatırlatılması üzerine, 'Biliyorsunuz bizim açıklamalarımızdan sonra Arap Ligi de müspet bir açıklama yaptı. Dün de Cidde'de İslam İşbirliği Teşkilatı'nın bir toplantısı vardı. Oraya Dışişleri Bakanımız Mevlüt Bey'i gönderdik. İslam İşbirliği Teşkilatı da bu planı reddettiğini duyurdu. Bu iyi bir gelişme. Mahmut Abbas'la da cuma günü bir görüşmem olmuştu. Onu da kararlı görmüştüm. 'Bu görüşmeden sonra Amerika'ya gideceğim, orada görüşeceğim' demişti. Ardından cumartesi günü İsmail Haniye ile bir görüşme yapıldı ve onları orada çok kararlı gördüm. Yani hepsinde adeta 'Kudüs'ü vermeyiz; bu baş bu bedenden kopmadıkça Kudüs elden gitmez' diyecek kadar öyle bir kararlılıkları var. Tabi bunları görünce duygulanıyoruz. Ecdadımız bunun güzel örneklerini vermiş zaten. İnşallah biz de üzerimize düşeni sonuna kadar yapacağız. Zaten Trump ile Netanyahu'nun biraraya gelerek yapmış oldukları gösteri, bir netice tevdi etmiyor. Bundan bir şey çıkmaz. Oraya kippalıları toplamışlar, 3-4 tane de malum Arap büyükelçisi, o kadar. Bu bir uluslararası anlaşmanın sonucu değil. Onun için de biz görüştüğümüz bütün liderlere durumu anlatıyoruz. Zaten Avrupa Birliği'nin kararı belli bu konu ile ilgili. Batılı bazı farklı ülkelerle de yaptığımız görüşmelerde aldığımız cevaplar hemen hemen hep olumlu' dedi.
'İBB BAŞKANINA CEVAP VERECEK KADAR DERECE KAYBINA UĞRAMADIM'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Genel Sekreter Yardımcısı Meltem Şişli'nin İSMEK'teki kadın çalışanlara yönelik sözleri infial yarattı. Beş gündür Türkiye bunu konuştu. Bekar çalışan kadınları itfaiyecilerle tanıştırmak gibi bir teklifte bulundu. Başörtülü çalışan kadınların da ter koktuğu şeklinde ifadeleri oldu. Ekrem İmamoğlu'ndan bir açıklama yoktu. Kendisinin bir inceleme başlattığı duyuruldu ama 'şunu yaptım bunu yaptım' diye bir değerlendirmesi olmadı. Siz ne diyorsunuz bu konuda?' şeklindeki soru üzerine, 'Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na cevap verecek kadar derece kaybına uğramadım. Hele hele bir bayana yapılan sataşmaya en güzel cevabı sizin vermeniz lazım' diye konuştu.
'ARKADAŞLARIMIZIN YOĞUN ÇALIŞMALARI VAR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Elazığ depreminin ardından CHP'nin eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, şöyle konuştu:
'Bir defa, İçişleri Bakanı Süleyman Bey kardeşimiz o Alevi o köylerle ilgili, oraya gidip gezdiklerinde, bana dönüşünde telefon etti ve dedi ki; 'Söylenildiği gibi değil.' Buradaki Alevi kardeşlerimiz bizim çalışmalarımızı takdirle karşıladılar ve teşekkür ettiler. Ama maalesef birileri de kendilerine göre tezvirat yaparak, netice almaya çalışıyor. Şimdi hepiniz Sakarya depremini, Düzce'yi, Bolu'yu bunları yaşadınız. O dönemde netice alamadılar. Bırakın netice almayı, toplanan paraları memurlara maaş olarak dağıttılar. Gerçek ortada. Biz ise bunları yaşadık 17-18 senede. Van'ı yaşadık. Van'da bizim depremde harcadığımız rakam eski rakamla söylüyorum 19 katrilyon. Biz her ikisinde de gecesinde oradaydık. Kütahya Simav'ı yaşadık, aynı şey. Kaldı ki Sakarya, Kocaeli, Düzce onlar bize aynı zamanda çok ciddi kalıntı oldu. Biz oraları da tamamladık. Konutları vesaire daha sonra biz tamamladık ve bütün bunlarla beraber hiçbir zaman bunu istismar da etmedik. Niye? Devlet olarak bu herkesin başına gelebilir. Deprem sipariş üzeri olmuyor ama geldi. Geldikten sonra da sen devlet olarak ne yaptın, ne yapıyorsun, bunun hesabını millete vereceksin. Şu anda biz mesela yoğun bir şekilde Elazığ'da, Malatya'da zemin etütleri yapıyoruz. Bana gerek Süleyman Bey, gerekse Murat Bey çok ağır bir fatura çıkardılar. Ağır hasarlı rakam 10 binin üzerinde. Şimdi diyebilir misin 'hayır biz bunu yapmayacağız?' Hem yapacaksın hem de daha iyisini yapacaksın. Çünkü burada bir taraftan zemin etütlerini yapman lazım. Ondan sonra belki bazı yerlerde zemin çok çok yumuşaksa oralarda fore kazık sistemine gireceksin. Sonra şimdiki gibi kalkıp da yani zemin artı dört, zemin artı beş, zemin artı altı orada yapamazsın. Aynen Sakarya'da yaptığımız gibi zemin artı üç. Çünkü istiyoruz ki böyle bir felaket bir daha geldiğinde aynı sıkıntıları yaşamayalım. Çünkü gelmeyecek iddiasında da bulunamazsınız. Onun için şu anda arkadaşlarımızın yoğun çalışmaları var.'
'İSRAFA, SUİSTİMALE GİTMEK SÖZ KONUSU DEĞİL'
Erdoğan, deprem vergileri ile ilgili olarak da, ''Bunlar ne için verilmişse, verildiği yere harcanacaktır' dedik. Nitekim biz bu konularda en ufak bir suistimale gidemeyiz. Geçmişten bu yana da bunlar hangi amaçla verilmişse aynen o amaca yönelik olarak kullanılmıştır. Asla bu konularda bir israfa, suistimale gitmek söz konusu değildir. Bunun inceliğini biz onlardan daha iyi biliriz. Çünkü biz helal haramı da iyi biliriz, nasıl bir kul hakkı olduğunu da iyi biliriz' dedi.
'DÜNYADA SES GETİRDİ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Koronavirüs ile ilgili tedbirler neler olacak? Bundan sonra bu tür salgın hastalıklara karşı Türkiye'nin tedbirleri neler olacak? Sizin virüse/virüslere karşı özel bir önleminiz var mı?' sorusu üzerine, şunları söyledi:
'Biz ilk işimiz olarak dedik ki bu kadar insan Çin'de sıkıntıyı yaşıyor, orada bizim vatandaşlarımız da var, onları bir defa kurtaralım. Şimdi arkadaşlarıma dedim ki; 'Biz 20 yıl önce böyle bir uçağı Çin'e gönderebilir miydik? Veya böyle bir uçağımız var mıydı?' Şimdi ise hamdolsun bu uçağı tamamen hastane haline dönüştürdük, içine yataklar yerleştirdik. Oksijen, serum vesaire her şeyi sağlık ekipleri uçağa yüklediler ve doktorlar, hemşireler Çin'e gittiler. Şu anda da Ankara'da bunlara komple bir hastaneyi tahsis ettik. Bu hastanede her biri bir odada yalnız yatıyor. Bunların yanında da 7 Azeri, 3 Gürcü, bir de Arnavut getirdik. Şimdi tabi dünyada ses getirdi; 'Türkiye böyle bir durumda bakın ne yaptı?' diyorlar. Ama bizde de malum çevreler yine aynı durumdalar maalesef. Ama benim bir tavsiyem var. Tabi bunu sağlıkçılar da söylüyor. Yine de üşütmeyin. Aman ateşe falan dikkat edin. Tabi bunlar belirtileri. Hepsinden öte kendinize güvenin. Gıdalarınıza dikkat edin. Bizim özel bazı tedbirimiz var mı derseniz, öyle bir tedbir inanın yok. Vücudu güçlü tutacağız. Bizim bazı arkadaşlar sağ olsunlar ara sıra dut pekmezi gönderirler. Ben her sabah bir kaşık dut pekmezi alırım. Çünkü kan yapar. Ağırlıklı olarak Erzurum'dan.'
Necip Hablemitoğlu'nun katil zanlısı ile ilgili olarak Ukrayna'ya belge verdiklerini, olumlu bir cevap alacaklarına inandıklarını kaydeden Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i bugün arayabileceğini belirtti.