Emsey Hospital Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Tolga Gülpınar, böbrek taşlarının nedeninin genelde sıvı alımı azlığı, bazı metabolik bozukluklar, idrarda atılan kristallerin yoğunluğunun artması olduğunu dile getirdi. İlk taş tespitinden itibaren 10 yıl içinde hastalığın tekrar etme olasılığının yüzde 50 olduğunu vurgulayan Gülpınar, 'Ülkemizde taş hastalığı çok sık görülmektedir. Doğu ve Güneydoğu Bölgesi'nde bu oran daha da artmaktadır. Hayatı boyunca bir erkeğin taş hastalığına yakalanma oranı yüzde 10, kadının ise yüzde 5'tir' dedi.

'GENETİK FAKTÖRLER RİSKİ 2,5 KAT ARTIRIYOR'

Sık karşılaşılan bu hastalığa erkeklerin yakalanma riskinin kadınlara oranla daha fazla olduğuna dikkat çeken Gülpınar, özellikle genetik faktörlerin bu riski iki buçuk kat arttığını belirtti.

Riski arttıran diğer faktörlere de değinen Murat Tolga Gülpınar, sözlerine şöyle devam etti:

'Beslenme tarzı, bazı meslek gurupları, sıvı tüketimin azlığı, coğrafi şartlar, iklim koşulları ve kişinin böbrek, barsak, iltihaplı romatizma, gut ve diyabet gibi rahatsızlıklara sahip olması risk faktörleri arasındadır. Taş hastalığı için yüksek risk gurubunda olan kişiler var. Genetik faktörlere dayanarak aile geçmişinde taş hastalığı olanlar, tek böbrekli kişiler, anatomik bozukluklar, CA Oksalat dışı taşa sahip kişiler, hastalığı tekrardan eden hastalardır.'

GÜNLÜK TUZ ALIMINA DİKKAT!

Taş hastalıklarının tetiklenmesinde ve tedavi yöntemlerinde beslemenin önemine dikkat çeken Gülpınar, tuz alımının önemine vurgu yaparak 'Hayvansal gıdaların tüketimi, protein ağırlıklı beslenmek, aşırı kalsiyum, sebze ve posalı gıdalar ile beslenmek, günlük tuz alımını 3-5 gramdan fazla tüketmek hastalığı tetiklemektedir. Dengeli beslenerek, günlük 2,5-3 litre sıvı tüketimi ile taş oluşumu önlenebilmektedir. Taş hastalığına yakalanmış veya aile öyküsünde taş hastalığı olan kişilerin limonlu su ve portakal suyu tüketmeleri önerilmektedir' diye konuştu.

'TEDAVİ KİŞİYE GÖRE FARKLILIK GÖSTERİR'

Böbreklerde taş oluşumu hakkında da bilgi veren Murat Tolga Gülpınar, 'Böbreklerimiz kanı süzerek idrarı oluşturuyorlar. Bazı elementler kristaller oluşturuyor. Bu kristaller sıvı alım azlığında idrarda yoğunlaşıyor ve taşları oluşturuyor. Taşlar kristal cinsine göre 5'e ayrılıyor ve bunların yüzde 75'ini kalsiyum okzalat oluşturuyor. Vücutta yüzde 10 oranında kalsiyum fosfat cinsi taşlar görülürken, strüvit, ürik asit ve sistin taşı gibi kristallerde oluşabiliyor. Kalsiyum oksalat taşları olanların çilek, incir, ıspanak, pazı, pırasa, badem, kahve ve turşu gibi besinleri daha az tüketmeleri gerekmektedir' dedi.

ARTIK AÇIK AMELİYAT ÇOK TERCİH EDİLMİYOR

Hastanın şikayetleri göz önünde tutularak doğru müdahale yapılabilmesi için hastadan ultrason ve tomografi görüntüleri istendiğini belirten Gülpınar, şunları söyledi:

'Hasta genelde üroloji hekimliğine böbrek ağrısı ya da yan ağrı şikayeti ile başvurur. Buna ek olarak hasta, kolik ağrısı, künt ağrı, sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma, idrar yapamama hissi, testiste hissedilen ağrılar, bulantı kusma ve bazen kanlı idrar gibi şikayetler de hastalığın belirtileri arasında görülebiliyor. Taş hastalığında yapılacak olan tedavi taşın büyüklüğüne, taşın içeriğine, taşın yerine, böbrek anatomisine, beden anatomisine, hastanın uyumuna göre farklılıklar göstermektedir. Taş kırmada uygulanan yöntemler arasında ESWL işlemi gebelere, enfeksiyon kanalı hastalara, beyin tümörü bulanan hastalara, tıkalı sistemler, kalp pili bulunan hastalara uygulanmamaktadır. Açık ameliyatlar taş hastalıkları tedavisinde neredeyse hiç uygulanmıyor, onun yerini endoskopik cihazlar ve peruktan nefrolitotomi denilen teknolojik ameliyatlar uygulanmaktadır. Bu ameliyatlar hastanın hastanede kalış süresini ve iyileşme sürecini son derece kısaltmaktadır.'

Editör: Haber Merkezi