Oyuncu Demet Akbağ, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri doğrultusunda çevrim içi olarak düzenlenen 'Senaryo Sohbetleri' programına konuk oldu.

Etkinlik, DenizBank ve Türkiye Sinema Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) iş birliğinde hayata geçirilen '4. DenizBank İlk Senaryo İlk Film Yarışması' kapsamında YouTube'dan canlı olarak yayınlandı.

Moderatörlüğünü Bora Talat Oyacı'nın üstlendiği programda Akbağ, 'Oyuncu Gözüyle Senaryo' başlıklı bir konuşma yaparak, takipçilerinin sorularını yanıtladı.

Akbağ, bir hikayeyi nasıl seçtiği sorusuna, 'Zaten bir hikayeyi okuduğum zaman o bana seçtiriyor kendini. Okuyorum ve onu okurken karakteri anlayabildiğimiz en iyi sahnede ben kendimi bulduğum an karar veriyorum o rolü oynamak istediğime. Bir anda oluyor yani. Okur okumaz hissediyorum. Biraz içgüdüsel bir şey bu.' şeklinde yanıt verdi.

'Zamanlama ve mizah anlayışı oyuncunun en büyük zenginliğidir'
Farklı roller oynamaktan keyif aldığını belirten Akbağ, 'Karakterleri çözmeyi, onları keşfetmeyi, onlarla arkadaşlık etmeyi, onlara bir şeyler söyletmeyi, bir yürüyüş, bir duruş, bir hal, bir tavır bulmayı seviyorum. Bu çok cezbedici bir durum. Benim senaryoyu okurken role karşı iştah duymama sebep olan şey bu. Onu anlamaya çalışmak. Bir de mutlaka okurken o oynayacağım kadın, bir yerlerde isteyerek değil, farkında olmadan kaydettiğim birilerinin karışımı oluyor.' dedi.

Akbağ, oynadığı rollerdeki çeşitliliğin mizah anlayışından kaynaklandığını aktararak, şöyle devam etti:

'Mizah anlayışı, bunu komedi için söylemiyorum, bir oyuncuda olmazsa olmaz. Zamanlama ve mizah anlayışı bence oyuncunun en büyük zenginliğidir. Bu zenginlikle ve perspektifle bakarsanız karakterlere onlar tek nota olmazlar. Çok boyutlu olurlar. O çok boyutluluğu bulduğunuz zaman da seyri çok daha keyifli olur karakterin. Sadece oraya yazılan sözleri, o replikleri söylemezsiniz, sizde seyircinin anlamlandıramadığı bir inandırıcılık bulur seyirci.'

'Bazen de karakteri filmi çekerken oluşturuyorsunuz'
Çok küçük yaşlardan itibaren oyunculuktan başka hiçbir mesleği kendisine yakıştıramadığını anlatan Akbağ, 'O kadar büyük hayaller kurduğum bir işti ki oyunculuk... Bu mesleğe aynı saygıyı, özeni ve heyecanı duymazsanız, onu kaybederseniz. Ben de hep elimden kayıp gideceğini düşündüm. Çünkü hayalini kurduğunuz bir iş sizin mesleğiniz oluyor. Bu, özel ve şanslı hissettiriyor kendinizi. Kıymetliydi benim için o yüzden. Ben 'üniversitede şu bölümü tutturamadım gideyim bir de oyunculuğu deneyeyim' diye bu işe girmedim. Belki de o yüzden hala size bunları anlatırken seyirci de beni izlerken gözlerimden çıkan ışık varsa onu görüyordur.' değerlendirmesinde bulundu.

Akbağ, senaryonun dışına çıkmayı sevdiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

'O sahne çekilmeden önce ben zaten taşarım taşacağım kadar. Ama her şey milimetrik sinema filminde. Ne yönetmene ne görüntü yönetmenine sürpriz bir şey yapmam. Yine de mutlaka ertesi gün çekilecek sahnenin üzerine, bir gün önceden odamda çalışırken gece dayanamaz aklıma bir şey gelirse yönetmenimi ararım. 'Burada bir laf ediyorum ama acaba bu lafı böyle mi yapsak.' derim.'

'Her karakterin içine bir tutam gerçek Demet koyuyorum'
Karakterine hazırlık sürecinden de bahseden Akbağ, 'İnandırıcılığın 'samimi' kelimesinin altında yattığını düşünüyorum. O karakter ne olursa olsun, hangi yöre insanı, hangi şiveyle konuşuyor olursa olsun, kim olursa olsun ben mutlaka içine bir tutam gerçek 'Demet' koyuyorum. Bence onun sırrı orada gizli. Yani ben şimdi komedi yapıyorum 'Burada kaşımı gözümü yamultayım, bu şimdi komedi filmi' demiyorum.' ifadelerini kullandı.

Akbağ, 'samimi ve hiçbir şey yapmadan söylenecek replikler' ile 'biraz üzerinde makyaj yapılacak replikler'in ayrı olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

'Senaryonun bir yerinde 'kapı çalındı bak bakayım kimmiş?' geçiyorsa bunu 50 biçimde söylemezsiniz. Bu çok doğal ve hiçbir şey yapmadan söylenecek bir repliktir. Bunun dozunu iyi ayarlamaktır seyirciye o karakteri kabul ettirmek. Ben her zaman içine bir tutam Demet'in en saf halini koyuyorum. Öyle buldum bunu. Çünkü onu yapmazsanız olmaz. 'Kim gelmiş acaba gideyim de şu kapıyı açayım' demem ben, 'Kim o' derim. Bir çeşittir bu. Orada onu insan gibi söyle sonra git başka yerde yap şakanı. Bunu harmanladığın zaman o karakter yaşar. Çünkü biz de hayatın içinde böyleyiz. Hem ağlarız hem güleriz. Komedinin içinde de dram, dramanın içinde de komik unsurlar vardır.'

Editör: Haber Merkezi