Ankara 33. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanık Hikmet ve avukatı, Ceren Damar Şenel'in annesi Feyzan, babası Mustafa, kız kardeşi Selin Damar, eşi Levent Şenel, müdahil tüzel kişilikler Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile üniversitenin avukatları katıldı.

Duruşmayı, bazı milletvekilleri ile üniversiteden akademisyenler ve öğrenciler de takip etti.

Mahkeme Başkanı Hasan Şatır, sanık avukatının reddi hakim talebinin Ankara 34. Ağır Ceza Mahkemesince reddedildiğini bildirirken, söz verilen Cumhuriyet Savcısı Fevzi Çakıcı, daha önce verdiği esasa ilişkin görüşünü tekrarladı.

Duruşmada daha sonra sanık avukatı Vahit Bıçak esasa ilişkin savunmasını yaptı. Bıçak'ın savunmasında kullandığı kimi ifadeler, müdahil avukatlarının ve izleyicilerin tepkisini çekti. Mahkeme Başkanı Şatır, savunmaya müdahale edilmemesi noktasında salondakileri, savunma sınırları içinde kalması noktasında da Bıçak'ı zaman zaman uyardı.

Bıçak savunmasında, 'Elbette sanık suç işlemiştir, cezası olacaktır. Burada cezanın ne olması gerektiğini konuşuyoruz. Ceren Damar için, adalet için, Hasan İsmail Hikmet için buradayız.' diye konuştu.

Sanığın eyleminin 'çoklu öldürme', 'katliam', 'çılgın cinayet', 'seri cinayet' olmadığını söyleyen ve bunlara ilişkin açıklamalarda bulunan Bıçak'a müdahil avukatları 'İsterseniz öldürmenin tarihinden başlayalım' ve 'Hukuk eliyle yol gösteriyorsunuz' diyerek tepki gösterdi.

Bıçak, 'Kitaplarımda yazılanları okuyacağım. Burada hukuk dersi vereceğim. Bundan neden rahatsız olunduğunu anlamadım.' diye konuştu. Bıçak, savunmasının devamında da yine kendisine yönelik tepkilerin ardından, 'Dinleyelim, bilgi eksiğimiz varsa tamamlayalım.' dedi.

'Davanın başından sonuna kadar davayla ilgili besteler yapıldığını, ağıtlar yakıldığını' savunan Bıçak, 'İnanıyoruz ki heyet bu baskılara boyun eğmeyecektir' ifadesini kullandı.

Bıçak, 'sanığın kendi beyanları dışında dosyada hiçbir somut delil' bulunmadığını ileri sürerek, 'Şu anda hukuken karşımızda sanık vardır, katil yoktur. İşin başından beri sanığa katil denilmiştir. Müdahil tarafın bunun farkına varmaya başlaması bizim eğitici faaliyetlerimizle olmuştur.' diye konuştu.

Bu sözün ardından müdahil avukatlarıyla sözlü tartışma yaşanması üzerine Bıçak, 'Eğitimin nesi hakaret? Ben eğitimciyim. Kana kan intikam naralarını bırakın.' dedi.

Bıçak, müvekkilinin KKTC'deki üniversiteden Çankaya Üniversitesine geçtikten sonra tanıştıklarını, zamanla maktulenin Hikmet'ten hoşlanmaya başladığını, kız arkadaşından ayrılması halinde duygusal birliktelik yaşayabileceklerini söylediğini, sanığın ise bunu reddettiğini savundu.

Sonraki dönemde maktule ve sanığın görüşmeye başladığını öne süren Bıçak, 'Aralarında hoca öğrenci ilişkisi mevcuttur. Maktule, öğrencisi üzerindeki hiyerarşi ilişkisini kötüye kullanmıştır.' iddiasında bulundu.

Olay günü maktulenin, müvekkilini kopya çekmek isterken yakaladığını, sonrasında maktule ile görüşen müvekkilinin, 'neden göz yumacağını söylediği halde kopya işlemi yaptığını' sorduğunu savunan Bıçak, Şenel'in ise müvekkiline, 'kendisini reddetmesinin intikamını alacağını söylediğini' öne sürdü.

Bıçak, akşam saatlerinde yanına gittiğinde Şenel'in müvekkiline, 'Aileni de, seni de harcayacağım. Benimle olmamak sana pahalıya patlayacak' dediğini ileri sürerek, 'Sanık bıçağı korkutmak için çıkarmış, boğuşma esnasında göğüs bölgesinde bıçak çizik izleri oluşmuştur. 17 bıçak darbesi hikayedir. Maktulun hareketsiz kalması üzerine intihar amacıyla silahı kafasına dayamış, o sırada iki kişi odaya girmiş, sanığın elindeki silah ateş almıştır. Bu kişiler kapıyı kapatıp geri gitmiştir. Sanık odaya giren kişilere, elinde bıçak ve silah olmasına rağmen gelenlere ateş etmemiştir. Kendini odanın dışına atmış, koşarak uzaklaşmıştır.' ifadelerini kullandı.

'Olayın ani gelişmiş cinnet' olduğunu söyleyen Bıçak, 'Baskı, baskı, baskı, okuldan atma noktasına gelince şalterleri atmış, atmasaydı iyiymiş. Bundan sonra geleceğe dönmek gerekiyor. Sanık üniversiteye dönüp, hukuk okumak istiyor. Bu çocuğa merhamet edilmesi gerekir.' diye konuştu.

Sanık avukatından 'meşru müdafaa' iddiası
Bıçak, 'olayda meşru müdafaa şartlarının oluştuğunu' savunarak, 'Odasına girerken insan öldürme diye hiçbir düşünce yoktur. Somut olayda meşru saldırının şartları gerçekleşmiştir. İlk haksız saldırı karşı tarafça gerçekleştirilmiştir. Annesi hakkında FETÖ'den işlem yaptıracağını, kendisini okuldan mezun ettirmeyeceğini açık açık söylemiştir. Müvekkil içine düştüğü girdaptan kaçma imkanına sahip olmamıştır. Sanığın savunması kendisine ve ailesine yöneltilen saldırıyla orantılıdır.' dedi.

Bu davayı takip etmemesi için bürosuna bazı profesörlerin geldiğini söyleyen Bıçak'a Mahkeme Başkanı Hasan Şatır, 'Bize gelen olmadı' karşılığını verdi.

Şenel'in babası Mustafa Damar'ın 'kızının katili üzerinden rant sağlamaya çalıştığını' ileri süren Bıçak, savunmasının bir yerinde müdahiller için 'Bu çocuğu örnek alsınlar, affetmeyi öğrensinler. Psikolojilerine de iyi gelir.' dedi.

Mustafa Damar, avukatın 'Bu davanın ardından ağıtlar yakıldı' sözlerine atfen, 'Senin arkandan da ağıt yakacağız' ifadesini kullandı.

Bıçak ise öldürülmekle tehdit edildiğini savunarak, Damar'a 'Katil ruhlu adam. Bu babaya söylenecek çok söz var.' diye konuştu.

Savunmaya ekleyecek bir şeyi olup olmadığı sorulan sanık Hasan İsmail Hikmet ise 'Yargılamanın her aşamasında pişmanlığımı belirttim. Üzücü bir olay yaşandı. Burada delillerin gerektiği gibi toplandığına, adil yargılandığıma inanmıyorum. Engizisyon mahkemesindeymişim gibi alkışlar, hakaretler... Bu olayı kimsenin yaşamasını istemem. Ben de istemezdim ama oldu. Geçmişi geri getiremem. Pişmanım diyerek de acıları hafifletemem. Hak ettiğim cezayı almak istiyorum ama ne fazla ne az bir ceza. Tek diyeceğim hukuka uygun yargılama yapılmamıştır. Pişman olmamak mümkün değil. Bir can gitti, benim de 23-24 yıllık hayatım gitti. Hakkaniyete uygun bir karar bekliyorum.' ifadelerini kullandı.

Ceren Damar Şenel'in ailesinin avukatı Çetin Arslan ise 'Sanık asla pişman değildir. Emsal oluşturacak bir karar vermenizi talep ediyorum.' dedi.

Mahkeme heyeti daha sonra duruşmaya ara vererek, müzakereye çekildi.

Müzakere sonrasında Mahkeme Başkanı Şatır, sanık Hikmet'i 'kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbete mahkum ettiklerini açıkladı.

Şatır, sanığın ruhsatsız silah taşımak suçundan 1 yıl hapis ve 600 lira, cinayetin ardından kendisini kovalayan bir öğrenciye yönelik silahla tehdit suçundan da 2 yıl hapse çarptırıldığını ve sanık hakkında takdiri indirim uygulanmadığını duyurdu.

Editör: Haber Merkezi