İstanbul Sanayi Odası tarafından yayınlanan 55 yılda 55 söyleşi isimli kitap müthiş bir deneyim paylaşımı. Kitabı bir solukta okudum. Kitapta Rizelilerin Ağır Ağabeysi Rize Vakfı Başkanı Orhan Keçeli'ye de genişçe yer verilmiş. Bu güzel söyleşiyi virgülüne dokunmadan sizinle paylaşıyorum.
Dededen toruna 'fırıncılık' mesleğinin bayrağını yüz yıldır taşımakta olan Keçeli Ailesi'nin, Türk siyasi hayatındaki renkli siması Orhan Keçeli, deneyimler sayfalarımızın konuğu oldu. Doğu Karadeniz yöremizin insanları, tükenmek bilmeyen mücadele gücü ve azimlerinin yanı sıra, doğuştan iki mesleğe eğilimlidirler. Bu mesleklerin fırıncılık ve müteahhitlik olduğu herkesçe bilinir. Bu ay ki Deneyimler sayfalarımıza konuk olan Orhan Keçeli ve ailesi de, bu geleneksel mesleklere kuşaklar boyu bağlı kalmış, iş hayatının kurum ve kuruluşlarında sektörlerini en iyi şekilde temsil etme çabası içinde olmuşlardır.
FIRINCILIK ATA MESLEĞİ
İnsanın yaşamı boyunca en kutsal uğraşısı 'ekmek parası' üzerinedir ve insanlar önce karınlarını doyurmayı düşünürler. Keçeli Ailesi için de 'fırıncılık', bu çabanın karşılığını bulduğu meslektir. Aile, dededen toruna, 'fırıncılık' mesleğinin bayrağını yüz yıldır taşımaktadır. Keçeli Ailesi'nin fertleri, mühendislik, işletmecilik, hukuk gibi çeşitli alanlarda yükseköğrenim görmelerine karşılık, elleri hep ekmek hamuruna değmiş, mesleki geleneklerini sürdürmüşler, pek çok insana 'ekmek kapısı' açmışlar ve İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Ticaret Odası, Ekmek İşverenleri Sendikası gibi kuruluşlarda temsil görevinin en önde gelenleri olmuşlardır. Aynı zamanda, müteahhitlik mesleğinde de ilerlemişlerdir.
RİZELİ MİLİS HAFIZ MUHARREM
Milli Mücadele'de Anadolu'ya silah ve asker sevkıyatında önemli görevler üstlenerek, Anadolu'daki Kuvvai Milliye Hareketi'ne güç verenlerin önünde Karadenizli ve Rizeli vatanseverler geliyordu. Orhan Keçeli'nin babası Hafız Muharrem Efendi de, Rizeli milis Yüzbaşı Recep Reis'in (İpsiz Recep) Doğu Karadeniz ve Rize yöresinden toparlayıp Bilecik-Osmaneli-İnegöl cephelerinde omuz omuza çarpıştığı akrabalarının arasında yer alıyordu.
BATUM'DA FIRINCILIK
Hafız Muharrem Keçeli, Milli Mücadele yılları öncesinde bir taraftan Rize Çayeli'nde manifaturacılık yapıyor, diğer taraftan da kardeşleriyle birlikte Batum'da ekmek fırını işletiyordu. 1917 Sovyet ihtilalinden sonra, Batum Kapısı kapanınca, Hafız Muharrem Efendi yedi kardeşi ve çocukları ile İstanbul'a göç ederek, Karaköy, Yüksekkaldırım'da bir ekmek fırını açtılar. Ama bir ayakları da Çayeli'ndedir. Hafız Muharrem Efendi, beş kez evlenmiş, beş erkek ve iki kız çocuk sahibi olmuştu. Başından bu kadar çok evlilik geçmesinin nedeni, Milli Mücadele ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Çay eli yöresinde bir türlü kurutulamayan bataklıklardan yayılan sıtma salgınlarıydı. Hafız Muharrem Keçeli'nin ilk üç hanımı sıtmadan vefat etmiştif. Son eşi ve aynı zamanda akrabası olan Zehra Hanımla evlendiğinde, aralarında neredeyse 35 yaş fark vardır.
İSTANBUL'DA FIRINCI ÇAYELİ'NDE MANIFATURACI
Hafız Muharrem Keçeli ile beşinci eşi Zehra Hanimin oğlu olan Orhan Keçeli, 1939 yılında Rize'nin Çayeli ilçesinde dünyaya gelir. Hafız Muharrem Keçeli, İstanbul'daki fırıncılık işi ile Çayeli'ndeki manifatura dükkanı arasında gidip gelmektedir. Orhan Keçeli doğduktan birkaç yıl sonra, 1943 yılında babası vefat eder. Amcaları ve ağabeyleri İstanbul, Karaköy'deki fırını işletmeye devam etmektedirler. İlkokulu Çayeli'nde tamamlayan Orhan Keçeli, 1950'de İstanbul'a gelerek ortaokula başlar. Ancak, annesi Çayeli'nde yalnız kalmıştır. Ortaokul ikinci sınıfında tekrar Çayeli'ne dönen Orhan Keçeli'nin çocukluğu, Karadeniz İstanbul arasında geçer. İstanbul'da lise son sınıfta okurken, bakaya kalması nedeniyle askere alınır. Sürücü belgesi alma hevesiyle yaşını iki yıl büyütünce, farkında olmadan bütün askeri yoklamalardan eksik kalmıştır ve sonuçta apar topar deniz askeri yapılır. Çünkü o dönemde deniz askerliğinin süresi, diğer sınıflara göre oldukça uzundur. Orhan Keçeli üç yıl (1095 gün) süren askerliğini, İskenderun, Kasımpaşa ve Heybeli adasında tamamlar. Liseyi sonradan bitirir. Askerlik görevinden sonra Karaköy'deki ekmek fırınında çalışmaya devam eden Orhan Keçeli, işlerini geliştirmektedir. Kasımpaşa, Dolapdere, Şehremini ve Etiler'deki ekmek üretim tesislerinin sayısı yediye ulaşmıştır. Unlu mamuller üretimiyle birlikte, İstanbul'un altyapısındaki eksiklikleri gidermeye yönelik kanalizasyon, yol, su, elektrik gibi işlere de girerek müteahhitliğe başlarlar. Kooperatif inşaatları, yap-sat inşaat işleri, iş merkezleri yaparlar. Böylece, Orhan Keçeli'nin iş hayatı sanayicilik ve müteahhitlik ekseninde gelişir. Bu arada, 1965 yılında Müzeyyen hanımla, görücü usulüyle evlenirler. Keçeli çiftinin Nedim ve Ali Engin adlarını verdikleri iki çocukları olur. Keçeli Ailesi'nin üçüncü kuşak gençleri, Orhan Keçeli'nin çocuklarını fırıncılık işine sokmak istememesine rağmen, baba mesleğine girişirler.
İSO VE İSTANBUL BELEDİYE MECLİSİNDE
Keçeli Ailesi, omuz omuza çalışarak İstanbul'da yeni fırınlar açıyor, işletmelerinde fabrikasyon üretime geçiyordu. İstanbul Ticaret Odası'ndaki faaliyetlerinin yanı sıra, 1960'larm sonlarında, İstanbul Sanayi Odası'na 'Orhan Cemil Keçeli' firması olarak kaydoldular. Sonraki yıllarda İSO 1. Grup Meslek Komitesi seçimlerinde, arkadaşlarına oy vermeye gidip gelen Orhan Keçeli, Balat Un Fabrikası'nın sahipleri Salih Mithat Hacısalihzade'nin teşvikiyle 1978 yılında Meslek Komitesi üyeliğine seçiliyordu. Aynı zamanda, İstanbul Belediyesi Meclis ve Daimi Encümen Üyeliği devam etmekteydi. 1981 yılında ilk kez İstanbul Sanayi Odası Meclis Üyeliğine seçilen Orhan Keçeli, 1987 yılma kadar bu görevi sürdürdü. Yine bu yıllarda Nurullah Gezgin Başkanlığındaki İSO Yönetim Kurulu Üyeliği görevinde bulundu. 1987-1991 yılları arasında İSO Meclis Üyeliğini yeğeni Metin Yavuz Keçeli'ye bırakan Orhan Keçeli, 1992 yılında yeniden İSO Meclis Üyeliğine seçilerek, 1997 yılma kadar devam etti. Orhan Keçeli, 1992-1993 yıllarında İSO Meclis Başkan Vekilliği yaptı.1997 yılında İSO'daki görevlerinden ayrılan Orhan Keçeli temsil bayrağını, yine Öğütülmüş Gıda Mamulleri Sanayi Meslek Komitesinden İSO Meclis üyesi olan oğlu Ali Engin Keçeli ile aynı Komitenin Başkanlığını yapan yeğeni Çetin Keçeli taşıyorlar. Orhan Keçeli'nin ağabeyi İsmail Hakkı Keçeli, uzun yıllar Ekmek İşverenler Sendikası Başkanlığı yapmıştır ve bugün İstanbul Ticaret Odası Meclis Üyesidir. İsmail Hakkı Keçeli'nin oğlu Muharrem Keçeli şu anda Ekmek İşverenler Sendikası Başkanlığı ile birlikte İTO Yönetim Kurulu'nda görev yapmaktadır.
DELİKANLI BİR İNSAN
Orhan Keçeli, toplumda büyük ağırlığı olan İstanbul Sanayi Odası'nda geçirdiği dönemlerin kendisi için çok değerli olduğunu, İSO Yönetim Kurulu'nda görev yaptığı yıllardaki duyduğu hazzı, başka hiçbir görevinde hissetmediğini kaydediyor. Karaköy'de işyeri komşuluğundan tanıştıkları ve İSO'da en uzun süre Başkanlık yapmış olan Nurullah Gezgin'in bir Yönetim Kurulu'nda yer aldığı dönem yaşadığı bir olayı şu cümlelerle aktarıyor: ' İSO Yönetim Kurulu Üyeliği görevimden büyük keyif aldım. Ama aynı zamanda bu dönem benim için çok öğretici olmuştur. Nurullah Bey ile Genel Sekreter İhsan Bey, hem iş hayatından, hem de Belediye'den tanıştığımız, dostluğumuz olan insanlardı. Ama ben İSO yönetiminde, aynı zamanda 'delikanlı' bir insanla tanışmış oldum. Bu Nurullah Gezgin'dir. Aynı zamanda İhsan Vardal Bey'dir ve Yönetim Kurulu arkadaşlarımdır. İnsanların politik görüşleri ne olursa olsun, kendisine böyle hoşgörü ve demokrat bir anlayışla yaklaşılan başka bir kurum görmedim. O dönemde, Doğru Yol Partisi İstanbul kurucuları arasında yer almış ve Genel İdare Kurulu Üyeliğine seçilmiştim. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı İSO'ya bir yazı yazarak, siyasi parti görevim nedeniyle, oda yönetiminde görev alamayacağımı bildiriyor. Mektubu önce İhsan Bey açıyor, durumu Nurullah Beye iletiyor. Nurullah Bey de mektubu bana verip, git bu meseleyi hallet dedi. Ben de Ankara'ya gidip Başsavcıyla görüştüm. Dikkat çekmek istediğim konu, Nurullah Bey ile İhsan Bey'in, yasakları kaldıramayan parlamentonun üstünde bir anlayışla sergiledikleri demokrat tavırdı. Verdikleri bir dersti.' 2 Haziran ile 31 Ekim 1983 tarihleri arasında Zincirbozan'da tutulan Süleyman Demirel'in ziyaretine her hafta gittiğini, İSO yönetiminin de bu ziyaretlerden haberdar olduğunu ama hiçbir şekilde hoşgörü ve sevgilerini eksik etmediklerini ifade eden Orhan Keçeli, yönetimde daha sonra 1987 yılında ANAP milletvekili seçilen Orhan Demirtaş'la dostça bir rekabet yaşadıklarını, hatta Başkan Nurullah Gezgin'in zaman zaman kendilerini kızıştırdığını ifade ediyor.
POLETİKA GENLERİNDE VAR
Çok genç yaşlarda ülkenin ekonomik ve politik sorunlarıyla yakından ilgilenmeye başlayan Orhan Keçeli, 1950'lerin sonunda, Cumhuriyet Halk Partisi'nin çatısı altında aktif politikaya atılır. 1957 yılında, CHP Şişli Paşa mahallesi Ocak Başkanı olur. Daha sonra ilçe sekreterliği görevine gelir ve ilk kez 1968 yılında CHP'den İstanbul Belediyesi Meclis Üyeliğine seçilir. 5 Mayıs 1972 tarihinde yapılan CHP 5. Olağanüstü kurultayında delegedir. Orhan Keçeli'nin delege kartını bizzat imzalayan Genel Başkan rahmetli İsmet İnönü de, bu kurultayda istifa eder. Orhan Keçeli de CHP'den ayrılır. Daha sonra Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel'i tanıma fırsatı bulan ve bu fikre gönül veren Orhan Keçeli, AP'den Belediye Meclis Üyeliği ve Grup Başkanlığı, AP İl Yönetim Kurulu Üyeliği ve Sekreterliği görevlerinde bulunur. Bu görevlerini 12 Eylül 1980'e kadar sürdürür. 11 Eylül 1980 tarihinde, AP'nin İstanbul İl Teşkilatı Sekreteridir ve İl Başkanı da Hüsamettin Cindoruk'tur. Daha sonra Doğru Yol Partisi'nin kuruluşunda yer alarak, İstanbul İl Başkanlığı, Genel İdare Kurulu Üyeliği, Ekonomik ve Mali İşler Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunur. Genel Başkan Prof. Dr. Tansu Çillerle farklı düşünceler içinde olması nedeniyle bu partiden ayrılarak, Demokrat Türkiye Partisi'nin kuruluşunda yer alır. DTP'nin Genel Başkan Yardımcılığı yapar. Şuanda herhangi bir siyasi partide üyeliği bulunmayan Orhan Keçeli, 'Ama siyaseti bırakmış değilim. Siyaset benim genlerimde var. Yalnız her alanda olduğu gibi siyasette de dürüstlüğü istiyorum' diyor. Siyasetin, ülkenin ufkunu açması, 2023 yılının Türkiye'sini tartışması, değişimi ve dönüşümü tartışması gerektiğini vurguluyor. Ülkenin kalkınmasındaki bir numaralı sorunun eğitim olduğunu, Türkiye'nin bugün için dört yıl olan ortalama eğitim düzeyini, sekiz, dokuz yıla çıkarabildiğinde, siyasetten ekonomiye pek çok problemin çözülmüş olacağını dile getiriyor.
FENERBAHÇELİ KEÇELİ
1950'li yılların başında, Orhan Keçeli Çayeli'nde annesinin yanında yaşıyor ve ortaokula devam ediyordu. Fenerbahçe'nin efsanevi kalecisi Cihat Arman da o dönemde, Fenerbahçe isimli bir mecmua çıkarıyordu. Cihat Arman'a 'uçan kaleci' diyorlardı. Sınıflarında bir arkadaşları bu mecmuaya aboneydi ve Orhan Keçeli, o mecmuaları okuyarak Fenerbahçeli oldu. Beden eğitimi derslerine gelen Maksut Cevahir, Fenerbahçe'de futbol oynamıştı. O da Fenerbahçe sevgisini çocuklara aşılıyordu. Küçük yaşlarda koyu bir Fenerbahçe taraftarı olan Orhan Keçeli, 1969 yılında, İstanbul Belediyesi Meclis Üyesi iken, yine meclis üyesi olan ünlü Fenerbahçe başkan ve yöneticileri Faruk İlgaz, İsmet Uluğ'un teşviki ve Orhan Ergüder'in teklifiyle Fenerbahçe Kulübüne üye olur. Orhan Ergüder'in, Polonya'da milli bir karşılaşmada tanıştığı ve 'müthiş bir adam' diye tanımladığı Ali Şen'in eşi, 1971 yılında rahatsızlık nedeniyle Amerikan Hastanesi'ndedir. Ergüder, Orhan Keçeli'den hastaneye bir çiçek göndermesini rica eder. Böylece Ali Şen ile Orhan Keçeli tanışması ve dostluğu başlar. Fenerbahçe'de 1981 yılında yapılan olağanüstü kongrede, Ali Şen'in isteğiyle kongre başkanı olan Orhan Keçeli, 1994 yılında yine bir olağanüstü kongre ile başkan seçilen Ali Şen'in Yönetim Kurulunda görev alır. 1997 Mayısı'na kadar kulübün genel sekreterlik ve basın sözcülüğünü yapar. Orhan Keçeli, halen Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu ve Fenerbahçe Vakfı üyesidir.
AKTİF SOSYAL YAŞAM
Orhan Keçeli, sanayici, iş adamı, politikacı ve spor adamı kimliği ile yaptığı hizmetlerin yanı sıra, çeşitli vakıf ve derneklerde aldığı görevlerle de, hayır işlerine büyük önem verdiğini ifade etmektedir. Bu görevleri arasında, İstanbul Sanayi Odası Vakfı (İSOV) Mütevelli Heyet Üyeliği, Rize Sosyal Kültür Vakfı kurucusu ve Başkanlığı, Karadeniz İşadamları Derneği Onur Kurulu İkinci Başkanlığını sıralar. Rize Sosyal Kültür Vak-fı'nın, on iki yıldır karşılıksız 400 öğrenciye burs verdiğini, Rize'de üç fakülte kurduğunu hatırlatıyor. Ancak insanların belirli bir süre sonra yerini, yeni gelen kuşaklara devretmesi gerektiğini belirten Orhan Keçeli, iş hayatından politikaya her alanda gençlerle yenilik ve dinamizm geleceğini vurguluyor.
SANAYİCİ BAŞTACI EDİLMELİ
Türkiye'de siyasetçilerin, zaman zaman işadamını vurguncu, soyguncu gibi göstermesinin büyük bir hata olduğunu, gelişmiş ülkelerin, sanayici ve işadamlarının çabalarıyla kalkındıklarını hatırlatan Orhan Keçeli, bugün sanayicinin kırılan şevkinin canlandırılmasının şart olduğunu söylüyor. Keçeli düşüncelerini şu cümlelerle ifade ediyor: 'Türkiye'de sanayici, işadamı baş tacı edilmelidir. Vergiyi veriyor, ekmek kapısı açıyor. Karşılığında horlanmak istemiyor, güven istiyor. Şu anda Türkiye'de yirmi yedi bin fabrikanın, on beş bini atıl duruyor. Buna hiç kimsenin gönlü razı olamaz. Arzu ettiğimiz kalkınmış, büyük Türkiye olabilmek için yatırım ve üretimden başka yol yoktur. Oysa işadamları fena ezilmiştir, horlanmıştır. Artık devlet, yatırım, üretim, hizmet ve iş barışını sağlayarak, devlet sanatçılarına verdiği ödüller gibi, yeni işyeri açmak isteyeni de ödüllendirmelidir. Bence her yeni işyeri açılan gün bayram ilan edilmelidir.'