Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, koronavirüs salgınında kaygının artması kadar hiç kaygı olmamasının da önemli bir sorun olduğunu belirterek, '(Bana bir şey olmaz) düşüncesi, kısa vadedeki hazzı uzun vadedeki huzura tercih etme, kişilerin ben-merkezcil davranış olasılığı bu riski artırmaktadır.' dedi.
Dilbaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle dışarı çıkma kısıtlaması getirilmesine rağmen 65 yaş ve üstü vatandaşlar ile 20 yaş altındakilerin, havaların ısınmaya başlamasıyla rehavete kapılıp dışarı çıkmamaları gerektiğini söyledi.
Salgın dönemlerinde insanların genel olarak stresli ve kaygılı olduğuna işaret eden Dilbaz, salgından etkilenenlerin, yaygın olarak hastalanma ve ölme, sevdiklerini koruyamama ve kaybetme korkusu ile evde kalınan sürede çaresizlik, sıkıntı, yalnızlık ve depresif hissetme gibi duygular yaşayabileceğini dile getirdi.
Yaş grubu ile ilişkili olmaksızın insanlardaki tahammülsüzlük duygusunun kendilerini çaresiz, sıkıntılı ve yalnız hissettiklerinde daha da artacağını anlatan Dilbaz, şöyle devam etti:
'Bu salgında kaygının artması kadar hiç kaygı olmaması da önemli bir sorun. 'Bana bir şey olmaz' düşüncesi, kısa vadedeki hazzı uzun vadedeki huzura tercih etme, kişilerin ben-merkezcil davranış olasılığı bu riski artırmaktadır.
Havanın güzel olması insanları zihinsel olarak 'Her şey güzel olacak, havalar ısındı artık virüs de etkisini kaybeder' gibi gerçek dışı düşüncelere itebilir. Sağlıklı olduğumuz dönemlerde hayatımız olağan akışında seyrederken böylesi bir salgınla karşılaşabileceğimizi, kendimizin ya da çevremizdekilerin belki de hastalanabileceğini, böyle bir durumun içinde yer alabileceğini düşünmemiştik. Sağlıklı insanlarda, gerçeği olduğundan daha olumlu değerlendirmek ya da riski olduğundan daha küçük görmek olarak nitelendirebileceğimiz bu eğilim neden görülüyor? Zihnimiz, normal zamanlarda aniden hastalanabileceğimiz, bir virüsle enfekte olabileceğimiz ihtimaliyle meşgul olmayıp bu olasılıkları adeta yok sayarak bizi hayata daha uyumlu hale getiriyor. Ama salgın durumlarında maalesef hiç kimsenin böyle bir lüksü yok. Sizin hayatınızın başkalarının davranışlarına bağlı olduğu; başkalarının hayatının sizin davranışlarınıza bağlı olduğu bir dönemdeyiz.'
Prof. Dr. Dilbaz, kurallara uymayıp sosyal izolasyonu sağlamayarak, kişisel hijyene dikkat etmeyerek başkalarının hayatlarının da riske atıldığının insanlara hatırlatılması gerektiğine dikkati çekerek, 'Bu hastalığın çok hızla bulaştığı bilgisi bir gerçektir. Bu bilgiye rağmen kurallara uymamanın alkollü araç kullanarak insanların yaralanması veya ölümüne sebep olması, taammüden adam yaralama veya öldürme gibi değerlendirilmelidir. Bu konuda da çok sıkı önlemler alınmalı ve yaptırımlar yürürlüğe konulmalıdır.' diye konuştu.
Bin 400 kişide koronafobi üzerine yaptıkları çalışmada, kişilerin yaklaşık yüzde 60'ının 65 yaş üzeri veya riskli kronik hastalığı bulunan yakını olduğunu saptadıkları bilgisini veren Dilbaz, şunları kaydetti:
'Gençlerle, 'Arkadaşlarınla takılmak istediğini biliyorum ama olabildiğince evde kalmalısın. Böylece arkadaşlarını ve virüs nedeniyle hastalanabilecek olan büyükanne, büyükbaba gibi sevdiklerini koruyabilirsin' şeklinde iletişim kurmak önemlidir. Gençlerle spor, müzik gibi sevdiği konuları konuşmak, yemekleri birlikte yapmak, favori müzikleriyle egzersiz yapmak streslerini azaltabilir. Arkadaşlarıyla elektronik ortamda vakit geçirme seçeneklerini deneyebilirler.'