CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, yazılı açıklamasında, kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamaların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 'kutuplaştırma faaliyetlerinin yeni bir aracı' haline getirildiğini ileri sürdü.
Millete sesleniş konuşmalarının büyük bölümünde milletin olmadığını, sadece muhalefetin bulunduğunu iddia eden Altay, 'Kabine toplantıları sonrasında yapılan 14 açıklamanın 13'ünde Erdoğan, başta CHP olmak üzere muhalefete aleni hakaret ediyor. Erdoğan, kabinesini milletin sorunlarını konuşmak ve çözüm bulmak için değil, sanki muhalefet için topluyor.' görüşünü savundu.
'Gerçeğin değil algının peşinde'
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın, Karadeniz'de bulunan doğal gaz rezerviyle ilgili açıklamaları dolayısıyla muhalefet partilerine teşekkür ettiğini anımsatan Altay, 'Milletin lehine olan her adımın, her gelişmenin yanında olduk, olmaya da devam ederiz. Erdoğan ise her fırsatta kutuplaştırma derdinde olduğu için doğal gaz rezervi ile ilgili olarak da muhalefete saldırıyor. Gerçeğin değil algının peşinde.' değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan'ın ABD Başkan adayı Joe Biden'ın sözleriyle ilgili açıklamasına işaret eden Altay, 'Devletin bu işlerle görevli memurları Biden'ın açıklamalarını 7-8 ay sonra fark etti, AKP Genel Başkanı da 7-8 gün sonra Biden'ı gündemine alabildi. Biden'a sanki bir dost siteminde bulunuyor. 'Beraber çay içtik, bunu nasıl yaparsın' diyor. Devlet yönetiminde çay muhabbeti mi olur? Resmi olarak ne girişimde bulundun? Dışişleri Bakanlığı ne yaptı? Biden'a sert tepki bu mu?' diye sordu.
'Tablo giderek kötü bir hal alıyor'
Kovid 19 salgınıyla mücadelede Türkiye'nin yeni bir döneme girmesinin zorunlu olduğunu vurgulayan Engin Altay, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
'Tablo giderek kötü bir hal alıyor. Erdoğan 'Düğün, cenaze, taziye ve tatil gibi toplu etkinlikler, virüsün yayılma alanları haline dönüştü. Hele hele plajlar, buralar ayrı bir felaket. Buralarda yayılma alanı çok çok fazla' diye dert yanıyor. Devleti yönetenler dert yanmaz, önlem alır. Rica ile tavsiye ile salgının önlenmesi mümkün değil. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarını yasaklayıp, Malazgirt Zaferi'ni kutlayarak pandemi ile mücadele olmaz. Sağlık Bakanı, Bilim Kurulunu, Cumhurbaşkanı da Sağlık Bakanı'nı dinleyecek. Aksi halde Türkiye'nin daha ağır bedeller ödemesi kaçınılmaz olur. Sağlık çalışanları da giderek tükeniyor. Ayrıca sağlık çalışanlarının emeklerinin de karşılığı verilmiyor. Bir an önce Bilim Kurulunun öncülüğünde, diğer sağlık meslek örgütlerinin görüşleri de alınarak etkin, bilimsel bir mücadele programı belirlenmeli ve uygulanmalıdır. Önümüzde aylar çok daha sıkıntılı hale gelecektir.'