AFAD Yönetimi Başkanlığı tarafından Erzurum İl Müdürlüğü'ne tayin edilen arama kurtarma teknisyenleri Busenur Çayırlık, Çağla Kirik, Esmegül Ünsal, Elif Bütün, Dilan Ontaç ve Esra Dübüş, yaklaşık 40 günlük eğitimin ardından Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin vurduğu Hatay'da görev aldı. Pazarcık merkezli 7.7 büyüklüğündeki depremi, Erzurum'daki evlerinde uyurken hisseden kadın teknisyenler, gelen çağrıyla 10 dakika içerisinde kurumlarına ulaştıklarını anlattı. Görevlendirildikleri Hatay'a, zorlu yolculuğun ardından ulaştıklarını belirten görevliler, gördükleri manzaranın şaşkınlığını atlatamadan göreve başladıklarını ifade etti. 'Una' adlı köpekle Busenur Çayırlık ile Çağla Kirik enkazda canlı ararken; Esmegül Ünsal, Elif Bütün, Dilan Ontaç ve Esra Dübüş ise hassas cihazlarla depremin yıktığı binalarda ses dinledi.

Meslektaşlarıyla binaların enkazına giren kadın teknisyenler, arama-kurtarma çalışmaları tamamlanana kadar faaliyetlerini sürdürdü. Günde 1 saatlik uykuyla, açlık ve susuzluğa aldırış etmeyen kadın teknisyenler, ilk görevleri olan, asrın felaketini yaşayan kentten Erzurum'a döndü.

4 AYLIK HAMİLE OLARAK GİTTİM
Yaşadıklarını anlatan teknisyenlerden Esra Dübüş, 'Asrın felaketinde elimizden geldiğince ekip arkadaşlarımla her enkaza ulaşmaya çalıştık. Hiçbir şekilde kendi canımızı düşünmedik. 4 aylık hamile olarak gittim deprem bölgesine. 'Bana geri kal' diyen çok oldu ama asla geri durmadım. 'Bir can bir candır' deyip çalışmalarımızı sürdürdük. Enkaz içindeydim, oradaki ortam çok zordu. Canlıya ulaşmak için canımızın tehlikeye düştüğü durumlar oldu. Saatlerce bir canlıyı kurtarmak için uğraşlar verdik. İlk canlı çıkardığımız, 40-45 yaşlarında bir erkekti. Dışarıda bekleyenleri vardı. Ses duyduğumuzu söylediğimizde hala inanmıyorlardı. Çok yüksek katlı bir binaydı, merdiven boşluğunda bulmuştuk. Onu oradan sağ çıkarmak büyük bir şey, anlatılmaz bir duygu' dedi.


MASABAŞI İŞLERİ LAYIK GÖRÜYORLAR
Dübüş, konuşmasını şöyle sürdürdü:'Kadınlar, bu alanda da görev yapabilir. Hiçbir şekilde çekinceleri olmasın. Zaten görev bilinciyle gittiğinizde kadın erkek ayrımı diye bir şey yok. Herkes bir canlıya ulaşmak için elinden geleni yapıyor. Yetemediğiniz yerde arkadaşlar koşturuyorlar. Ben daha önce özel sektörde hemşire olarak görev yapıyordum. Her insanın yaratılış amacı olduğunu düşünüyorum. İnsanlara yardım etmeyi çok seviyorum. Bunu benim için aslında görev değil, hayata geliş amacı olarak görüyorum. Masabaşı işleri kadınlara layık görüyorlar. Ama ben arazide olmayı, can kurtarmayı tercih ediyorum.

''SESİM KISILDI'
Enkazda hassas cihazlarla dinleme yaptığını belirten Elif Bütün, duyulan sesleri de diğer ekiplere bildirdiklerini kaydetti. Kendilerinin de enkazdan çok sayıda canlı çıkardığını söyleyen Elif Bütün, 'Ses alınan bölgeye cihazın aparatlarını yerleştiriyor, dinleme yapıyorduk. Sonra seslenme kısmına geçiyorduk. Hatta sesim kısıldı, hastalandım. Enkazda gördüğüm boşluklara 'Sesimi duyan var mı', 'Sesimi duyuyorsan ses ver' diye bağırmaktan sesim kısıldı. Oradaki insanlardan hiçbir farkımız yoktu. Onlarla aynı duyguları paylaştık, sanki bizim evimiz yıkılmış gibi, canla başla görev aldık, çalıştık. Orada hepimizden yardım istiyorlardı. Arama kurtarma teknisyenlerinin erkek kadın ayrımı olduğunu düşünmüyorum. Ekip halinde çalışılan bir meslek. Ekip içerisinde herkesin bir rolü var. Özellikle 'şu meslek güç istiyor, kadınlar rol alamaz' diye bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bu mesleklerden kadınların geri durmasını gerektirecek bir şey yok' diye konuştu.

'ENKAZDAN 'EFENDİM' CEVABI ALDIK'
AFAD arama kurtarma teknisyeni olabilmek için Eskişehir Üniversitesi Acil Durum ve Afet Yönetimi'ni bitirdiğini anlatan Esmegül Ünsal, 'Hatay'da enkazda cihazlarla dinleme yaptık. Ufak bir ses duyduğumuzda '2 kere ya da 3 kere tıklat' diyorduk. Bunlar bizim için değerli seslerdi. Hatta bir enkaza seslendiğimizde kadının biri 'efendim' diyerek cevap verdi. 'Efendim' sesi bile bizim için başka duygulardı' dedi.Deprem bölgesine giderken yıkımın bu denli büyük olabileceğini düşünmediklerini söyleyen Dilan Ontaç ise 'Oraya gittiğimizde bir şok yaşadık. Sonra insanların yardıma ihtiyacının olduğunu bildiğiniz için direkt müdahale etmek istiyorsunuz. Dinleme cihazlarıyla çalışıyorduk. İlk enkaza girdiğimizde 'Sesimi duyan var mı? Sesimi duyuyorsanız 3 kez tıklatın' dedik. Enkazdan ses gelmesi üzerine emin olmak için tekrar seslendik. 35-40 yaşlarında kadının 'Efendim' ifadesi beni etkiledi. Kadını bulunduğu yerden yarım saat içinde çıkardık. Kendisiyle ilk göz göze geldiğim an ailem, annem aklıma geldi. Erzincan afet bölgesi olduğu için annem olabilirdi diyerek duygulandım. Orada kaldığımız sürece hiç yorgunluk hissetmedik. Kadınlar hiçbir işte geri planda kalmasın. Her işin üstesinden gelebilirler' diye konuştu.


'ÇOCUKLARA DERMAN OLMAYA ÇALIŞTIK'
'Una' ile enkazda canlı aradıklarını ifade eden Çağla Kirik ise şunları söyledi:'İzmir depremini yaşamış biri olarak Hatay'da görev aldım. Bizi en çok etkileyen çocuklardı. Çocuklara derman olmaya çalıştık. Her şeyden habersizlerdi. Tek istekleri oyun oynamak, yemek yiyebilmek ve ısınabilmekti. Gönül isterdi, daha fazla cana ulaşalım, daha fazla insanlara müdahale edelim. 6 ay önce başladığımızda çeşitli eğitimler aldık. Hatay, bizim ilk görevimizdi, zorlandık ama dirayetli olmak zorundaydık. İnsanlara yardım edebilmek için aç kaldık, uykusuz kaldık ama tek istediğimiz daha fazla cana dokunabilmekti.'

Editör: Haber Merkezi