Nasrettin hocamıza sormuşlar; 'Kıyamet ne zaman kopacak?' diye… Hoca cevap vermiş; 'Hanım ölünce küçük kıyametim,ben ölünce de büyük kıyametim kopar! Bana ne öbür kıyametten!' demiş.

Fıkra bu, fakat hocamızın fıkralarında kıssadan hisse kabilinden pek çok dersler vardır.

Ne güzel demiş hoca 'Bana ne öbür kıyametten' diye…

Şu anda ölmüş olan insanları düşünelim, kıyametle filan bir alakaları kalmış mıdır? Yok tabii… Veya biz ölünce kıyametle bir bağımız kalıyor mu? Tabii ki kalmıyor!

Demek öncelikle kendi ölümümüzü düşüneceğiz, fakat bunun yanında kıyametin kopmasını da merak etmiyor değiliz!

Kuranı Kerim ve Peygamber Efendimiz(sav), kıyametin alametlerini tek tek saymışlardır. Bu konuda piyasada pek çok kitaplar mevcuttur. Meraklılarının bu kitaplardan en az bir tanesini okumasını tavsiye ederim.

Mesela Peygamber Efendimiz(sav) bir Hadis-i Şeriflerinde ahir zaman ve kıyametten bahsederken;
'Bir zaman gelecek, insanlarda samimiyet kalmayacak, imanın verdiği zevk bozulacak, işte o zaman okuyanda okutanda ilimden fayda görmeyecek ve alimlerin kalpleri tuzlu, çorak yer gibi olacaktır.Yağan yağmur damlalarının böyle bir yere fayda vermeyeceği gibi, alimlerin gönlünde de ilim damlaları bir zevk uyandırmayacaktır.Bu da alimlerin gönüllerinin Dünya sevgisine meylettiği ve Dünyayı ahirete tercih ettikleri zamandadır.' Buyurmaktadır.

Evet Aziz Dostlar!

Bu ve bir çok Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimizin (sav) haber verdiği bu zamanlar yaklaştı ve bir çoğu da çıktı!

Bu durumlar, bizim engelleyemeyeceğimiz zorunlu bir sonuçtur. Önemli olan şey, öncelikle kendimizi kurtarmaya çalışmaktır.

Bediüzzaman Hazretleri, Dünyanın da bir nefis olduğunu, onun da ölümü tadacağını söylemektedir. Bugün fen adamlarımız bile, dünyanın ihtiyarladığını ispat etmektedirler.

Toplumu ıslah edemeyeceğimize ve hem de etmekle mükellef olmadığımıza göre, hangi noktalarda sorumluluğumuz vardır? Başta kendimizi ve en yakın çevremizi bu ateşten korumak ve kurtarmak için gayret göstermekle sorumluyuz. Bu gayreti gösterdikten sonra gerisine karışmayalım.

Hani demişler ya , havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız yerinde olsun diye…

Yani biz inanan müminler olarak, morallerimiz üst düzeyde tutup, dua ve ibadetlerimize daha sıkı bir şekilde devam etmeliyiz.

Yine kıyameti anlatan Sahabilerden Hz. Huzeyfe(r.a)'nın şu sözünü nakledelim:'Öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki , sizden biriniz bildiğinin on da dokuzu ile amel edip birini terk ederse helaka gider. Öyle bir zaman gelecek ki , o zaman da bildiğinin yalnız on da biri ile amel eden kurtulacaktır'

Bu sözler bizleri ümitsizliğe değil , dikkate sevk etmelidir! Yani bu zamanlarda az amelle çok sevap kazanma durumumuz vardır. Nasıl ki, hava çok karardığı zaman az bir mum ışığı bile etrafı bayağı aydınlatır. İşte o zamanlar da yaşıyoruz!

Son olarak, anlattığımız konuları özetleyen ve hemen hemen herkesin bir şekilde duyduğu şu Hadis-i Şerif ile bitirelim:'Bugün kıyametin kopacağını bilseniz bile, elinizdeki fidanı dikin'

Ne kadar ibretlerle dolu ve Müslümanlara moral aşılayan bir Hadis-i Şerif değil mi?

Yani bizim işimiz, kıyamet şöyle olacak böyle kopacak, veya şu zamanda kopacak bu zamanda kopacak konusu değildir, özelde bize yüklenmiş olan vazifelerimizi yerine getirmektir.

Cenabı Hak kimseyi şaşırtmasın ve istikametten ayırmasın…

Saygılarımla…