Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından 2020 yılı Dünya Nüfus Günü'nün teması olarak belirlenen 'Kovid-19'u frenlemek: Şimdi kadınların ve kız çocuklarının sağlıkları ve hakları nasıl korunabilir?' mesajı çerçevesinde, Türkiye'deki söz konusu grupların mevcut durumlarına ilişkin verileri açıkladı.
TÜİK'in Dünya Nüfus Günü bültenine göre, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından, 1989 yılında dünya nüfusunun 5 milyar insana ulaştığı tarih olan 11 Temmuz 1987, 'Dünya Nüfus Günü' olarak kabul edildi. Bu özel günde UNFPA tarafından her yıl nüfusun önemli konularını ele alan bir tema belirlenirken bu temaya ilişkin farkındalık yaratmaya yönelik çalışmalar yapılıyor.
UNFPA'ya göre, son yüzyılın en büyük küresel sağlık sorunu olan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını dünyadaki tüm insanları, özellikle de 'kırılgan nüfus' olarak tanımlanan grupların sağlığını tehdit ediyor ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini şiddetlendiriyor. Salgın, üreme sağlığını, haklarını ve üreme sağlığı hizmetlerine kesintisiz erişimi olumsuz etkilerken daha fazla sayıda kadın ve kız çocuğu, ailelerini planlama ve sağlıklarını koruma yeteneğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalıyor.
Bu doğrultuda UNFPA tarafından 2020 yılı Dünya Nüfus Günü teması olarak 'Kovid-19'u frenlemek: Şimdi kadınların ve kız çocuklarının sağlıkları ve hakları nasıl korunabilir?' temasının vurgulanmasına karar verildi.
Söz konusu grupların mevcut durumlarına yönelik en güncel temel istatistiklerin ortaya konulması amacıyla TÜİK, yayımladığı haber bülteninde doğum, evlenme ve toplumsal cinsiyet istatistikleri konusunda temel bilgilere yer verdi.
Türkiye'deki doğurganlık oranı nüfus yenilenme düzeyinin altında
Bir kadının 15-49 yaş grubunda doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade eden toplam doğurganlık hızı, Türkiye'de 2001 yılında 2,38 çocuk iken 2019 yılında 1,88 çocuk olarak gerçekleşti. Diğer bir ifadeyle bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2019 yılında 1,88 oldu. Bu durum doğurganlığın, nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10'un altında kaldığını gösteriyor.
Toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu il 2019 yılında 3,89 çocuk ile Şanlıurfa oldu. Bu ili 3,37 çocuk ile Şırnak, 3,16 çocuk ile Ağrı ve 3,15 çocuk ile Muş izledi. Toplam doğurganlık hızının en düşük olduğu il ise 1,33 çocuk ile Gümüşhane oldu. Bu ili 1,34 çocuk ile Kütahya ve Edirne takip etti.
Toplam doğurganlık hızının Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde ortalaması 1,56 çocuk olurken, Türkiye'nin toplam doğurganlık hızının geçen yıl itibarıyla AB üyesi statüsünde bulunan 28 ülkenin toplam doğurganlık hızlarından daha yüksek olduğu görüldü.
AB üyesi ülkelerin toplam doğurganlık hızları incelendiğinde, 2018 yılında en yüksek toplam doğurganlık hızına sahip olan ülkenin 1,88 çocukla Fransa olduğu, en düşük toplam doğurganlık hızına sahip olan ülkenin ise 1,23 çocukla Malta olduğu tespit edildi.
Belli bir yaş grubunda 1000 kadın başına düşen ortalama canlı doğan çocuk sayısını ifade eden yaşa özel doğurganlık hızı incelendiğinde, 2001 yılında en yüksek yaşa özel doğurganlık hızı binde 144 ile 20-24 yaş grubunda iken 2019 yılında binde 122 ile 25-29 yaş grubunda kaydedildi. Bu durum, doğurganlığın kadının daha ileri yaşlarında gerçekleştiğini gösterdi.
15-19 yaş grubundaki her 1000 kadın başına 17 doğum
Türkiye'de 15-19 yaş grubunda 1000 kadın başına düşen ortalama canlı doğan çocuk sayısını ifade eden adölesan doğurganlık hızı da 2001 yılında binde 49 iken 2019'da binde 17'ye düştü. Diğer bir ifadeyle 2019 yılında 15-19 yaş grubundaki her 1000 kadın başına 17 doğum düştü.
Adölesan doğurganlık hızının AB'ye üye ülkelerde ortalaması binde 9 oldu.
AB üyesi ülkelerin adölesan doğurganlık hızları incelendiğinde, 2018 yılında en yüksek adölesan doğurganlık hızının olduğu ülke binde 39 ile Bulgaristan, en düşük adölesan doğurganlık hızının olduğu ülke ise binde 2 ile Danimarka oldu. Adölesan doğurganlık hızı 2018 yılında binde 19 olan Türkiye, AB üyesi 11 ülke ile beraber Birlik ortalamasının üzerinde yer aldı.
2019'da annelerin ortalama yaşı 26,4 oldu
Buna göre, doğumlarını 2001'de gerçekleştiren annelerin ortalama yaşı 26,7 iken 2019 yılında 28,9 oldu. Diğer yandan ilk doğumunu 2019 yılında gerçekleştiren annelerin ortalama yaşı ise 26,4 olarak hesaplandı.
Türkiye'de 2010'da yüz binde 16,7 olan anne ölüm oranının yıllar içinde azalma eğilimi göstererek 2018 yılında yüz binde 13,6'ya gerilediği görüldü.
Anne ölüm oranı dünya ortalamasının 2017 yılında yüz binde 211 olduğu görüldü. Anne ölüm oranı ülkelere göre incelendiğinde, yüz binde 1150 ile Güney Sudan ilk sırada yer aldı. Güney Sudan'ı yüz binde 1140 ile Çad ve yüz binde 1120 ile Sierra Leone izledi. Anne ölüm oranının en düşük olduğu 4 ülke ise yüz binde 2 ile Belarus, İtalya, Norveç ve Polonya olarak kayıtlara geçti. Türkiye'de ise anne ölüm oranının 2017 yılında yüz binde yaklaşık 15 olduğu görüldü.
Bebek ölüm sayısı, 2018'de 11 bin 598 iken geçen yıl 10 bin 770 oldu. Bin canlı doğum başına düşen bebek ölüm sayısını ifade eden bebek ölüm hızı, 2018 yılında binde 9,3 iken 2019 yılında binde 9,1'e geriledi. Diğer bir ifade ile 2019 yılında bin canlı doğum başına 9,1 bebek ölümü gerçekleşti.
Doğumdan sonraki beş yıl içinde ölme olasılığını ifade eden beş yaş altı ölüm hızı, 2018 yılında binde 11,3 iken 2019 yılında binde 11,2 oldu.
16-17 yaş grubunda olan kız çocuklarının resmi evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı 2009'da yüzde 8,1 iken bu oran geçen yıl yüzde 3,1'e düştü.
Kız çocuk evlenmelerinin illere göre dağılımına bakıldığında, 2019 yılında Ağrı'nın yüzde 13,2 ile ilk sırada yer aldığı görüldü. Bu ili, yüzde 13 ile Muş ve yüzde 10,6 ile Kars izledi. Kız çocuk evlenmelerinin toplam evlenmeler içindeki oranının en düşük olduğu üç il ise yüzde 0,2 ile Tunceli, yüzde 0,7 ile Bayburt ve Rize oldu.
Kadınlarda ortalama ilk evlenme yaşı yükseldi
Kadınlarda 2015 yılında 24,4 olan ortalama ilk evlenme yaşı 2019 yılında 25'e yükseldi. 20-24 yaş grubunda olup 18 yaşından önce evlenen kadınların oranı Türkiye'de 2010 yılında yüzde 8,2 iken 2019 yılında bu oran yüze 5,1 oldu.
Öte yandan, hanehalkı iş gücü araştırması sonuçlarına göre, şirketlerde üst düzey ve orta kademe yönetici pozisyonundaki kadın oranı 2012 yılında yüzde 14,4 iken 2019 yılında bu oran yüzde 17,5'e yükseldi.