TEDAK Başkanı Ercan Bostan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çığ felaketinde Burçak Sevim, Davut Akdeniz, Erhan Terzi, Özlem Timurcuoğlu, Hüseyin Karaosmanoğlu, Gülhanım Piyale, Yasemin Aktaş, Hasan Ali İsaoğlu, Dursun İnan ve Hüsniye Sarıbıyık'ın hayatını kaybettiğini söyledi.

Çığın yaşandığı gün grupla birlikte yürüyüşe gitmediğini, ekibe, çığda hayatını kaybeden TEDAK Başkan Yardımcısı Erhan Terzi'nin liderlik yaptığını belirten Bostan, 'Erhan grupla birlikte pazar günü Zigana'ya geldi. Ben o gün Torul'daydım. Daha önce kulübümüze başkanlık yapmış arkadaşım aradı, Zigana'da bizim ekibin üzerine çığ düştüğünü söyledi.' dedi.

Bostan, haberi aldıktan yaklaşık 10 dakika sonra kardeşi ile birlikte olay yerine ulaştığını anlatırken, şöyle konuştu:

'Orayı görünce inanamadım, yapacak hiçbir şey yoktu, ortada kimse yoktu. Sevgi hanımın, rahmetli Erhan'la yoğun bir şekilde uğraştığını gördüm, Hasan beyin vefat ettiğine şahit oldum. Karda diğerlerinin üzerindeydik ama onlar alttaydı, biz onları arıyorduk ama onlar bizi duymuyordu.'

Duygularının 2009'dan beri hiç değişmediğini vurgulayan Bostan, şunları söyledi:

'Günde beş vakit namazda onları hatırlayıp dua okuyorum arkalarından. Uzun süre çığdan sonra psikolojik travma yaşadım. Çünkü 10 aileye tek tek gittim, bütün aileler gözlerinizin içine bakarak sizden bir şeyler dinlemek istiyorlar. Onların o feryatları, onların kalbindeki acıyı ben de yüreğimde hissettim. Bu benim uzun süre psikolojimi altüst etti, üç yıl psikolojik tedavi aldım.'

Bostan, aralarında mimar, öğretmen, mühendis, doktor ve esnafın da bulunduğu 10 kişinin farklı hikayeleri olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

'Hepsi çok kıymetli insanlardı. Doktor, mimar ve öğretmenlerin olduğu elit bir ekip gitti. Trabzon adına, kulübümüz adına çok acı, söylenecek bir söz yok. Başkan Yardımcımız Erhan ise benim çok yakın arkadaşımdı, hiperaktif, dolu dolu bir insandı. Üniversitede okutmandı, Kızılay'da da çok önemli görevler yapıyordu. Her gün defalarca konuştuğumuz kardeşimin gitmesi benim açımdan da çok zor oldu.'

Ercan Bostan, yaşanan acı olaya ilişkin en unutamadığı anları ise şu sözlerle paylaştı:

'Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, o dönem Başbakandı ve Valiye hepsinin Valilik önünden uğurlanması direktifi vermişti. Arkadaşlarımızı törenle uğurladık. Tören sırasında ismim anons edilince bir iki şey söyledim, ağladığımı, gözümün o an kalabalığı, hiçbir şeyi görmediğimi hatırlıyorum, çok zordu. Bir de tam olay yerine indiğimde ilk gördüğüm Erhan kardeşimdi, orada boğazım düğümlendi, konuşamadım hatta yutkunamadım bile.'

Afetin yıl dönümlerinde kulüpte mevlit okuttuklarını ayrıca hem Trabzon hem de Gümüşhane'deki Çığ Şehitleri Anıtı önünde anma töreni düzenlediklerini, yürüyüş gerçekleştirdiklerini ifade eden Bostan, bu yıl ise koronavirüs salgını dolayısıyla yapamayacaklarını ancak şartlar uygun olduğu dönemde mutlaka arkadaşlarını anmak için program organize edeceklerini sözlerine ekledi.

Yürüyüşün başlamasından 20 dakika sonra çığ haberi geldi

TEDAK Üyesi Sevgi Gültekin, grupla birlikte o gün dağa gittiğini ancak küçük yaştaki yeğeninin yanında olması nedeniyle yürüyüşe katılmayarak tesislerde kaldığını söyledi.

Grup yürüyüşe çıktıktan sonra tesislerde yaklaşık 20 dakika yeğenini kaydırdığını belirten Gültekin, sonra yürüyüşe çıkanlardan Hasan Anahar'ın kendisini arayarak çığ düştüğü bilgisini verdiğini dile getirdi.

Gültekin, önce inanmak istemediğini ancak arayan kişinin şaka yapmadığını söylemesi üzerine jandarmaya haber verdiğini, sonrasında da kar aracı ile yürüyüşe katılmayan Murat Mazlum ve iki tesis görevlisi ile olay yerine hareket ettiklerini anlattı.

Kestirme yoldan tepeye çıktıklarını ancak aracın yamaçtan inememesi nedeniyle sırt üstü kayarak arkadaşlarının bulunduğu bölgeye ulaştıklarını vurgulayan Gültekin, şöyle devam etti:

'Çığa karışmayan arkadaşların üçü de şoktaydı, diğerleri nerede, aşağıya mı gittiler, orada mı kaldılar, bilmiyorlardı. Sonra aşağıdan yukarı birbirine tutunarak gelen Ural Ayar ile Emel Şimşek'i gördüm. Dizüstüne kadar karın içinde kalmış Hasan Ali İsaoğlu'nu gördüm, 'Beni buradan çıkarmaya yardımcı ol' dedi, konuşuyordu, iyiydi durumu, tesisten bizimle gelen arkadaşlar ona yardımcı oldular.'

Gültekin, yamaçtan aşağıya kaymayı sürdürdüğünü ve karın dışında kalmış bir ayak gördüğünü ifade ederek, 'Murat'la hemen kardan çıkartmaya çalıştık, benim en yakın arkadaşım Erhan'dı ama ben Erhan'ın yüzünü tanıyamıyorum o anda, sırt çantasının saplarından tanıdım. Erhan'ı çıkarttık oradan, ben anestezistim, Erhan'a orada temel yaşam desteği uygulamaya başladım. Bir taraftan kalp masajı, suni solunum yapıyorum, bir gayret Erhan'la uğraşıyorum.' dedi.

'Bedeni hala sıcaktı, öldüğüne inanmak istemedim'

Olay yerinde yaşanan bazı bölümlerin kendisi için net olmadığını dile getiren Gültekin, şunları kaydetti:

'Çığın altından ikinci sırada rahmetli Özlem çıktı. Özlem ile Erhan'ın arasında herhalde 6-7 metre vardı ama dik yamaç ve kar yüksek. Bana diyorlar ki yukarı çıkaranlar, 'Buraya Özlem'e de gel', ben koşa koşa Özlem'e gidiyorum biraz masaj, suni teneffüs yapıyorum, koşa koşa aşağıya inip Erhan'a yapıyorum. Bu işi benden başka yapabilen kimse yok o sırada. Biraz daha yukarıda Burçak Sevim'in çıktığını söylediler, biraz Erhan'a koşuyorum, biraz Özlem'e koşuyorum, biraz Burçak'a koşuyorum, tekrar aşağıya iniyorum.'

Gültekin, üç arkadaşına temel yaşam desteği uygulamaya ne kadar devam ettiğini hatırlayamadığını belirterek, şöyle devam etti:

'Erhan'ın yanında olan tesis çalışanlarından biri bana diyor ki 'Abla öldü artık uğraşma', ben kabullenemiyorum bunu, 'Öldü ne demek, hayır ölmedi.' Bedeni hala sıcaktı, öldüğüne inanmak istemedim. Ben bir sağlık çalışanıyım, öldü, bu belli, böyle bir olayla karşılaşmadım ama bir sürü ölüm vakasıyla karşılaştım, çok müdahale ettim ama Erhan'ı öldü diye kabul edemiyorum, insan kendi yakını, arkadaşı olunca böyle şeyleri yakıştıramıyor.'

Sevgi Gültekin, çığ altından çıkarılan bazı arkadaşlarının hastaneye götürülmesinin ardından kendisinin de ambulansların bulunduğu bölgeye indirildiğini söyledi.

Karla dolan botlarının oradakiler tarafından ayağından çıkarıldığını ifade eden Gültekin, Maçka ilçesinin o dönemki Belediye Başkanı Ertuğrul Genç'in çoraplarını ve ayakkabılarını çıkartarak kendisine verdiği ve yalın ayak yere bastığı anları da unutamadığını dile getirdi.

'Ben hala geceleri kesik kesik uyuyorum'

Gültekin, arkadaşlarının cenaze töreninde Trabzon'a büyük bir hüznün hakim olduğunu vurgulayarak, 'Biz teknik hareket eden gruptuk ama takdiri ilahi deyip buna sığınıyoruz, Allah'ım hepsinin rahmetini bol versin inşallah, mekanları cennet olsun.' diye konuştu.

Sağlıkçı olduğu için arkadaşlarının hepsine elinden geldiğince yardımcı olmaya çalıştığını belirten Gültekin, 'Ben sağlıkçıyım, bu kadar olay yaşadım ama en çaresiz kaldığım durumlardan biri buydu. Yaşanan acı olayın etkisini yıllardır üzerinden atamadım. Çok yorucu bir psikoloji, yıllarca etkisinde kaldım ve destek aldım.' ifadelerini kullandı.

Editör: Haber Merkezi